1919’da ABD Başkanı Wilson “Birinci Dünya Savaşı sonrası durumun analizi” için Yakındoğu’ya iki heyet gönderdi.
Bir amacı da “Amerikan mandası” isteklerinin analiziydi.
Bunlardan birincisi, General James G. Harbord Başkanlığındaki askeri misyondu.
Heyet bölgeyi inceledi, Ermenistan’a da gitti.
Dönüşte “266 no.lu doküman” olarak raporunu sundu.
Rapora yansıttığı sonuçlar şöyle:
Ermenilerle ilgili ortaya atılan “katledildikleri iddiası” doğru değildir.
- Anadolu, ABD’nin ihtiyaçlarını karşılayabilecek zenginlikte değildir.
- Anadolu’da mücadele verenler yaptıkları iş konusunda kesin kararlıdırlar.
...................
MSB Hulusi Akar ABD Başkanı Biden’ın “soykırımdır” söylemine tepki açıklamasında işte bu rapora gönderme yapıyor.
...................
Biden dönemin ABD Başkanı’na sunulmuş raporu görmezden geliyor.
Diğer pek çok “gerçeği” göremediği ya da görmezden geldiği gibi...
İşte o gerçeklerden bazıları...
MAHKEME DEĞİLSİN
Küresel hukuka “soykırım” suçu 1948’de BM (Birleşmiş Milletler) Sözleşmesi’yle girmiştir.
Daha önce...
Böyle bir “suç” tanımı yapılmış değildi.
“BM Soykırım Sözleşmesi ”ne göre “soykırım” suçunun varlığı için mahkeme kararı gerekir.
Yetkili mahkemeler ise ya “suç iddiasına konu olan ülkenin yerel mahkemesidir.”
Ya da “Uluslararası Ceza Mahkemesi... (Lahey Yüksek Adalet Divanı.)”
Başka hiçbir şahıs, makam, kurum “soykırım” hükmü veremez.
Yani...
ABD Başkanı Biden’ın 1915-1923 sürecinde Osmanlı topraklarında yaşananlar için “soykırımdır” diye hüküm kurma yetkisi -kesinlikle- yoktur.
Aynı şekilde ABD yasama organının daha önce aldığı “soykırımdır” ve 30’a yakın ülke parlamentolarında alınan “soykırım” kararları da hukuk açısından “yok” hükmündedir.
Ancak...
“Siyasi etkileri de yok” denemez.
Biden’ın da bu -netameli- kelimeyi telaffuz etmesiyle birlikte “Ermenilerin soykırım” iddiasının küresel ağırlığı katlanarak artırmıştır.
AİHM’DEN RET
AİHM Büyük Dairesi 15 Ekim 2015’te çok önemli bir karar almıştı.
Dosyanın adı “Perinçek-İsviçre Davası” idi.
Olay şöyle...
İsviçre hukukuna “Ermeni soykırımını inkâr etmenin suç olduğu ve cezalandırılacağı” hükmü getirilmişti.
Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek İsviçre’de bu hükmü -bilerek ve isteyerek- çiğnedi.
Bunun üzerine hakkındaki ceza kararını AİHM’ye götürdü.
Ve sürecin sonunda AİHM Büyük Dairesi “parlamentoların ve hükümetlerin soykırım konusunda hüküm kurmaya yetkili olmadığına” karar verdi. Devamında...
İsviçre Federal Mahkemesi de Doğu Perinçek hakkında Lozan Sulh Ceza Mahkemesi’nin “mahkûmiyet kararını” kaldırdı.
Benzer bir karar da Fransa Anayasa Mahkemesi tarafından alındı.
YOK HÜKMÜNDE
Böylece şu hukuki gerçekler günceldir.
1Soykırım bir hukuk kavramıdır, suç tanımıdır, kişiler, kurumlar bu konuda fikir açıklayabilir ancak “soykırımdır” hükmünü vermezler.
2Soykırım suçunun varlığına yetkili mahkeme karar verir. (Yukarıda hangi mahkemelerin yetkili olduğu belirttim.)
3Soykırım suçunu hükümetler, kurumlar veya milletler bir başka deyişle “tüzel kişiler ve kuruluşlar” işlemez.
Bu suçu bireyler işler.
“Osmanlı devletini suçlu göstermek” iddiaları, ceza hukukunun temel ilkesine aykırıdır.
41915’te başlayan süreç için Ermeni iddiaları, yetkili mahkemelerce karara bağlanmış değildir.
5Ermenilerin iddialarıyla “holokost” diye anılan “Yahudi Soykırımı” farklıdır.
“Yahudi Soykırımı”, yetkili mahkeme kararıyla hükme bağlanmış tek soykırım suçudur.
................
Sonuç...
Yetkili mahkeme kararı olmadığı için parlamentoların ve Biden’ın “soykırımdır” kararları ve açıklamaları “yok hükmündedir.”
YA “HUKUKUN ÜSTÜNLÜĞÜ?”
Ancak...
“Hukukun üstünlüğü” değil, “güçlülerin üstünlüğü” söyleminin hâlâ ve ne yazık ki ağırlığını sürdürdüğü bir dünyadayız.
Biden’ın “soykırımdır” açıklamasından sonra Amerikan Mahkemelerine, Amerika’daki yerleşik Ermeniler, “geride bıraktıkları gayrimenkulleri” için tazminat davaları açmaya -büyük olasılıkla- başlayacaklardır.
Gerçi...
Bu davaların Amerikan mahkemelerinde görülmesi için “davacıların Osmanlı vatandaşlığından çıkarılmış olmaları” şartı var.
Ama...
Bu şart etkili bir engel oluşturacak mı, göreceğiz.
Ne yazık ki Türkiye-ABD ilişkilerinde tatsız süreç daha da zehirlenmiş bulunuyor.
ERMENİSTAN BAŞBAKANI’NIN İTİRAFI
Ermeni soykırımı iddiaları bağlamında Ermenistan’ın ilk Başbakanı Ovanes Kaçaznuni’den tarihi bir itiraf...
Kaçaznuni’nin 1923 yılında Bükreş’te yapılan Ermeni meselesiyle ilgili Taşnak Partisi toplantısına sunduğu rapordan işte birkaç satır.
....................
Türklere karşı ayaklandık. Barışı sabote etmek için savaştık bile. Artık hepimiz Türklerin düşmanı olan İtilaf devletlerinin kampındaydık. “Türkiye’den denizden denize Ermenistan” talep etmekteydik.
Türklerle savaştık. Öldük ve öldürdük. Artık, Türklere ne gibi bir güven telkin edebiliriz ki?
Türklere savaşı biz açtık.
Kandırıldık ve Rusya’ya bağlandık.
Tehcir doğruydu ve gerekliydi.
Olayların sebebi biziz.
Türklerin milli mücadelesi haklıydı.
Sevr Antlaşması gözümüzü kör etmişti. İsyanımızın temelinde İtilaf devletlerinin bize vaat ettiği büyük Ermenistan hayali vardı.
Aklımız dumanlanmıştı. Kendimize yaptığımız hipnozun etkisiyle hayallere kapıldık.
1915 yaz ve sonbahar döneminde Türkiye Ermenileri zorunlu bir tehcire tâbi tutuldu. Türkler ne yaptıklarını biliyorlardı ve bugün pişmanlık duymalarını gerektirecek bir husus bulunmamaktadır.
Felaketlerimizin sebeplerini kendi dışımızda aramak acıklı bir durumdur.
Osmanlı’dan, Akdeniz’e uzanan bir Ermenistan talep ettik. Türklere karşı ayaklandık ve savaştık.
.................
Bu raporu Biden okumalıdır.