Başbakan Sanna Marin Finlandiya’yı çok kısa bir sürede NATO üyesi yaparak, milletinin Rusya karşısında duyduğu “İkinci Ukrayna olur muyuz?” ağır güvenlik kâbusundan kurtardı.
Ama seçimi kaybetti.
Sandıktan üçüncü çıkan Sosyal Demokrat Parti’nin başkanlığından istifa ederek “siyaset yaşamını milletvekili olarak sürdüreceğini” açıkladı.
Birinci gelen Ulusal Koalisyon Partisi’nin lideri mesafeli, duygularını dışarı vurmayan, muhafazakâr 53 yaşındaki Petteri Orpo.
“Siyasi rock yıldızı gibi” Sanna Marin’in ışıklarını karartan kocaman gri bir bulut oldu.
“Finlandiya’nın borcu çok yüksek, kamu harcamalarını kısmalıyız, ekonomiyi kontrole almalıyız” diyordu.
Ekonomi seçim sandıklarının gerçeği.
Yakın tarihte böyle olaylar var.
Başbakan Churchill İngiltere’yi İkinci Dünya Savaşı’nın galip devleti yapmıştı.
Hitler Almanya’sını bitiren Rusya ve ABD’yle ittifak onun siyaset dehasıydı.
Ancak savaş sonrası ekonomi elbette ağır yaralıydı.
İlk seçimde İngiliz halkı onu gönderdi.
Bir başka anı…
CHP tek parti iktidarının Cumhurbaşkanı İsmet İnönü bütün baskılara rağmen Türkiye’yi -fiilen- savaşa sokmamak ustalığını göstermişti.
Elbette bunun ekonomik sıkıntıları vardı.
Un, şeker hatta basma karneyle verilmişti.
Savaş sonrası bir gezide İnönü halkın arasındadır.
Bir çocuk İnönü’ye yanaşır ve bizi aç bıraktın der.
İnönü’nün cevabı “Ama Türkiye’yi savaşa sokmadım seni ve diğer çocukları babasız bırakmadım” olur.
Sonuç…
CHP ilk gerçek anlamda genel seçim olan 1950’de iktidardan gönderilmiştir.
……………….
Sanna Marin’in seçimi kaybetmesine dönelim.
Lideri olduğu Sosyal Demokrat Parti sandıktan birinci çıkan partinin sadece yüzde 0.9, ikinci olan partinin ise yüzde 0.1 gerisinde oy aldı.
Yani…
Bir dramatik yenilgi yok ama...
Sanna Marin partinin genel başkanlığından ayrılıyor.
Bu bir “kültür” düzeyini göstermekte.
GENÇ VE GÜZEL KADIN
Sanna Marin henüz 37 yaşında.
Genç, güzel, neşeli, enerjik bir kadın.
Politikanın kasvetli kalıpları içinde hiçbir zaman sıkışıp kalmadı.
Diskoteklerde, arkadaş partilerinde dans ederken fotoğrafları yayınlanıyordu.
Alkol kullanıyor, hareketli müziğin temposunda neşeli görüntüler yansıtıyordu.
Hatta…
Uyuşturucu testinden bile geçmişti.
“Ben Başbakanım” gibi havalara girmemişti.
“Yalnızca bana ait olan özel hayatımı yaşarım” diyordu.
Finlandiya halkı da onu seviyordu.
Finlandiya’nın dışındaki ülkelerin siyasetçileri arasında çevre edinmişti.
İsveç kenarda bekletilirken Finlandiya’nın NATO üyeliğine bu denli hızlı üye oluşunda Sanna Marin’in katkısı büyüktür.
GÜÇLÜ ORDU
Finlandiya’nın NATO üyeliği Rusya için ağır bir darbe.
Rusya’yla ile 830 mil sınırı var.
Bu durumda Rusya’nın NATO üyeleri coğrafyasıyla sınırı iki misli artmış bulunuyor.
Finlandiya NATO üyesi olmadan önce de NATO sistemleriyle uyumlu teçhizata ve silahlı güce sahipti.
ABD’den 64 adet F-35 uçağı almıştı.
Yeni bir parti daha ısmarlamıştı.
Aktif silahlı personel sayısı 23 bin ama her an 280 bine çıkarabilecek zorunlu askerlik sistemi var.
Savaş zamanı 1 milyona kadar askeri seferber edebiliyor.
700 obüs, 700 ağır havan topu, 100 roket atar sistemiyle -Wilson Center analizine göre “Batı Avrupa’nın en büyük ve donanımlı kuvveti.”
Ayrıca savaş geleneğine de sahip.
İki kez Rusya’yla, bir kez de Almanya’yla savaştı.
Ayakta kaldı.
Yüzyıllarca İsveç’in egemenliği altındaydı.
Rusya egemenliği için de “Finlandiyalılaştırma” terimini uluslararası siyaset literatürüne sokmuştur.
Yani “ayrı bir devlet ama büyük komşusunun dış politikasına uyumlu…”
Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra “askeri tarafsızlığa” geçti.
Ve şimdi de NATO üyesi…
……………………
Diğer NATO üyelik adayı İsveç ise 209 yıldır savaşmıyor.
1814’te en son Norveç’in Danimarka egemenliğinden kurtulması için savaşmıştı.
209 yıldır “tarafsız ülke” statüsünde kaldı.
İleri teknolojiye sahip güçlü silahlı kuvvetleri elbette önemli ama savaş geleneği, deneyimi, pratiğinden yoksun.
MUTLULUK
Finlandiya bu yıl dâhil son altı yıldır “Dünyanın en mutlu insanlarının yaşadığı ülke” olarak seçiliyor.
Artık NATO üyesi.
Dileriz ki NATO’ya ve NATO ülkelerine de “mutluluk ilhamı” sunar.
“İlham” kelimesini özellikle seçtim.
Çünkü Finlandiya insanının mutluluk analizi “bilgelik izlerini” yansıtıyor.
Şöyle ki…
“Finler, sürdürülebilir yaşam güvencesine” sahipler.
“Finansal başarıyı, temel ihtiyaçlarını belirleyip karşılayabilmek” olarak algılıyorlar.
Neyin yeterli olduğunu bildiğiniz zaman mutlu olursunuz.
Yani “arsızca tüketim” ve “sınırsız sahip olma hırsları” mutluluğun önündeki en büyük engel.
Elbette Finlandiya’daki yüksek yaşam kalitesi ülkenin refah sistemine dayanıyor.
Ama…
Bir de sosyal ve psikolojik gerçek var.
Temel ihtiyaçlarını karşılıyor ve bunun sürekli olacağından güven duyuyorsunuz.
Yaşamınızı duygularınıza ve isteklerinize uygun rotalara yöneltmek için “geçim kaygısı” duymuyorsunuz.
SİSU
Bir anahtar kelime de “Sisu…”
Bu kelime “ülkenin uzun kışları gibi zorluklar karşısında kararlılıkla direnmek” anlamına geliyor.
Zorluklara rağmen “bir Fin’in şikâyet etmeden sebatı” esastır.
Açıklıyorlar…
“Dedelerimiz böyleydi, sert ve her şey için endişelenmemek, sadece hayatı yaşamak.”
Çağdaş Finlandiya “Sisu”ya bir önemli artı getirdi:
“Temel ihtiyaçlarını karşılama endişesi duymadan hayallerinin peşinden gitmeleri için özgürlük.”
Finlandiya “Beyaz Zambaklar Ülkesi” kitabında anlatılır.
Atatürk bu kitabı tercüme ettirmiş, Harp Okulları müfredatına kaydettirmişti.
Devrimlerinde eski kaynaklarından biriydi.
……………….
Beyaz Zambak “saflık ve yeniden doğuşu” sembolize eder.