Milyarlarca dolarlık sözleşmeler ilaç üreticilerine sorumluluk kalkanları, patent sahipliği, teslimat tarihlerinde ve fiyatlandırma da serbestlik sağlıyor ve bunların çoğunun gizli tutulacağı, açıklanmayacağına dair taahhütler içeriyor.
..................
Avrupa Parlamentosu üyeleri ocak ayında CureVac ile AB arasında “dünyanın en şeffaf aşı satın alma sözleşmesini” görüşmek için toplandı.
Ve bu toplantı Pandora’nın kutusunu açtı.
Ortaya “sis bombaları” gibiydi.
Aşı üretici şirketler “gizlilik şartları dayatmışlardı/dayatıyorlardı” bütün sözleşmelerde.
Bakın bu “sisler içinde kalmış” anlaşmaların bilinmeyenlerine.
GİZLİ FİYATLAR
Aşı sözleşmelerinin temel koşullarından biri -doz başına fiyatın- “ticari sır olarak kalması...”
Öyle ki...
Devletler ya da aracı kuruluşlarla sözleşmelerine bazı üretici şirketler “fiyatların açıklanması halinde teslimatları askıya alma hakkı veren” maddeler koydurtmuşlar.
Bununla beraber, Avrupa basınına yansıyan sızıntılara göre, AB, AstraZeneca’nın her aşı dozu için 2.9 dolar öderken Güney Afrika 5.25 dolar ödemiş.
2 misli büyük ücret.
“Fiyatların sır olması” maddesinin nedeni anlaşılıyor.
Belçikalı bir yetkili de “Pfizer aşısının ABD’ye doz başına 19.50 dolara patladığını, şirketin Avrupalılara ise doz başına 14.70 dolar fiyat verdiğini” ağzından kaçırdı.
Büyük sansasyon yarattı.
Tabii...
Bunlar resmen açıklanmayan fiyatlar.
Çünkü “gizlilik anlaşmaları” var.
BAĞIŞLAR VE 2. EL SATIŞLAR
Halk Sağlığı savunucuları “zengin ülkeleri, yoksul ülkelere aşı bağışlamaya veya 2. el ucuza satış yapmaya” çağırdı.
Ancak...
“Gizli sözleşmeler” çoğunlukla alıcıların “bu dozları ihraç etmelerine, bağışlamalarına” kısıtlama getirmekte.
Örneğin...
CureVac sözleşmesi Avrupa ülkelerinin “şirketin izni olmadan yeniden satış, ihracat ve bağışta bulunmasını” yasaklamakta.
ABD’deki bazı sözleşmelerde de benzer kısıtlamalar var.
TESLİMATTA KEYFİLİK
AstraZeneca 2021’in ilk çeyreğinde, alıcılarına “beklenen sayıda doz veremeyeceğini” açıkladı.
Avrupalı yetkililer “bu tür teslimatlar için teminat aldıklarını” iddia ettiler.
Üretici şirket ise “teminatın sözleşmelerde yazılı hedeflere ulaşması için elden gelenin yapılacağıyla sınırlı olduğunu” açıkladı.
Sözleşmeler “gizli” olduğu için anlaşmada yer alan sayıda dozun teslim edilmemesi nedeniyle sorumluluğun hangi tarafa düşeceği belli değil.
CureVac sözleşmesi ise “teslimat tarihlerinin tahmini olarak kabul edilmesi gerektiği” yolunda yorumları açık.
Medya sızıntılarına göre şöyle bir ifade var:
“Tahmini teslim tarihlerinde yalnızca azaltılmış sayıda ürün verilebilir, hatta hiçbir ürün verilmemesi de mümkündür...”
Neredeyse her aşı üreticisi benzer şekilde “yatırımlara ve üretim hedeflerine ulaşamayabilecekleri” yolunda hükümleri sözleşmelere koydurmuşlar.
Bu bağlamda bir örnek...
Pfizer geçtiğimiz ağustos ayında sözleşme yaptığı ülkelere ve aracılara “Üretim kapasitesini zamanında oluşturamayabilir veya büyütemeyebiliriz” diye uyarılarda bulunmuş.
Örneğin...
Ocak 2021’de İtalya’ya “teslimatları geçici olarak yüzde 29 oranında azalttığını” bildirmiş.
İtalya hükümetinde şirkete dava açılması tartışılmakta.
Belçika hükümetinin seçkin virologlarından Steven Van Gucht -hangi aşı şirketi olduğunun adını vermeksizin- “bir noktada daha fazla aşı ve daha hızlı aşı sözü verdiler. Ve sonunda teslim edemediler” dedi.
SORUMLULUK ZIRHI
Özellikle, ABD’deki ilaç şirketleri “aşıları işe yaramazsa veya ciddi yan etkilere neden olursa -neredeyse- tüm sorumluluklardan korunuyor.”
“İhmal” durumlarında bile şirketlere dava açılamıyor.
Tek istisna “kanıtlanmış kasıtlı suistimal...”
Avrupa ilaç firmaları ise sözleşmelerden önce satın alan ülkelerden ya da aracı firmalardan “sorumluluk feragatnameleri” alıyor.
CureVac ile Avrupa Birliği sözleşmeleri de -istisnalar dışında- “üretici aşı şirketini önemli sorumluluklardan” korumakta.
AŞI PATENTLERİ
Aşı üreten ilaç şirketleri patentlerin tamamına sahip...
Patentlerin ve bundan elde edilen kârların yaratıcılık (inovasyon) sürecinde “can damar olduğu” taraflar arasında kabul ediliyor.
Oysa...
Aşı üreten şirketlere devletler büyük mali katkılarda bulundu.
“Aşı geliştirmek riskli bir girişimdir” görüşünden hareketle süreci hızlandırmak için hükümetler -özellikle ABD ve Avrupa- ile kâr amacı gütmeyen kuruluşlar riskin bir kısmını veya tamamını karşıladılar.
Örneğin...
ABD, Novavax şirketinin aşı üretmesi için 1 milyar 600 milyon dolar satın alma taahhüdünde bulundu.
Moderna, aşıyı geliştirmek için devletten 1 milyar dolar bağış ve 1 buçuk milyar dolarlık aşı siparişi aldı.
Ama...
Aşı patentleri tüm haklarıyla yüzde yüz şirketlere ait.
....................
İnsanlık, Kovid-19’un ve mutasyonlarının çok ağır ve yakın tehdidi altında.
Tek çare, mümkün olan en büyük hızla ve en fazla sayıda insanı aşılamak.
Bunun için de aşı üretim şirketlerine ödünler veriliyor.
Bir anlamda “aşıların efendilerini” yaratıyor devletler.
AB’DE AŞI PASAPORTU
Yunanistan AB ülkelerine girişte aşı pasaportunun “zorunlu” olmasını istiyor.
Bu hamlenin ardında yatan oyun “Çin aşısını pasaport için gerekli sertifikalar listesine dâhil ettirmemek...”
Çünkü...
Türkiye Çin aşısını kullanıyor.
Ancak...
Sütunlarımda belirttiğim “aşıların efendileri” durumu Yunanistan’ın kurmak istediği oyunu bozdu.
“Gizli sözleşmelerde” aşı üretici firmaların “teslimat tarihi, teslimat fiyatı” gibi konularda sorumluluklarının olmayışı nedeniyle, AB sakata geldi.
Yani...
AB parasını ödediği aşıları İsrail’e ve ABD’ye kaptırdı.
Bunun üzerine bazı AB ülkeleri yeterli aşıyı zamanında sağlayamadılar.
Ve...
Macaristan gibi ülkeler “Çin’den aşı alacaklarını” açıkladılar.
Böylece...
“Çin aşısı AB’ye de girdiği için” artık bir aşı pasaportu uygulansa bile, Çin aşısı uygulayan milletler dışlanamaz.
Bu da “kötünün iyisi” haber.