Türkiye ile Suriye arasında “cicim ayları” yaşanırken “karşılıklı vizeler kaldırılmıştı...”
Beşar Esad bu duruma bir de isim takmış “Şamgen...” (Büyükelçi Ömer Önhon’un “Büyükelçinin Gözünden SURİYE” kitabından...)
AB ülkelerine girişte kullanılan “Şengen (Schengen)” vizesinden esinlenmiş.
Sonra...
İlişkiler bozuldu ama “Şamgen” fiilen sürdü.
Türkiye’de “kayıtlı” 3 bin 600 Suriyeli var. “Kayıtsızların” sayısını bilemiyoruz.
Afganistan’la vizeleri kaldırmadık...
Bir “af-gen geldi” durumu da yok.
Ama...
TÜRKSAM’ın araştırmalarına göre milyona yakın 18-25 yaş arası gencin Türkiye’de olduğunu Dr. Sinan Ogan söyledi.
Bunlar “eli silah tutmuş, harpten çıkmış, savaş deneyimi olan genç adamlar” dedi.
DAEŞ kuşkusu
Aralarında bazı radikal örgüt mensuplarının olmadığı söylenemez.
Kimse de güvence veremez.
Çünkü...
Afganistan’da Taliban güçleri sadece Afgan devletinin kuvvetleriyle değil DAEŞ’le de savaşıyor.
Her gün İran sınırından gelen yüzlerce genç Afganlı arasında Taliban’dan kaçan DAEŞ militanlarının olması çok mümkün.
Türkiye’deki DAEŞ hücreleriyle irtibata geçecek bu Afganlar -genellikle- kayıt dışı olduklarından -olası- eylemlerde “potansiyel, kullanışlı araçlardır.”
Hem istihbarat ağından geçebilirler hem de eylem sonrası kaçabilirler.
Ve...
Bunlara “başka terör örgütleri tarafından eylem taşeronu” rolü verilmesi de ihtimal dahilinde.
Eroin trafiği
Dahası...
Önceki yazımda belirttim.
“Taliban, Afganistan’da afyon üretimine” el koymuş durumda.
Eroin laboratuvarlarını kontrol ediyor.
Türkiye üzerinden eroin trafiğini düzenlemek üzere her gün sınırlarımızdan giren genç Afganlar arasında, kendi adamlarını da elbette koymuş olmalılar.
...........
Yani...
Sadece Kabil Havalimanı’nı TSK ile işletmekle sınırlı olmayan, “Afganistan’la başka tehlikeli bağlar” da oluşmakta.
Taliban “Büyük Şeytan’ı yendik”
10 yıl önce, “ABD’nin Irak’tan çekilmesi, İslam Devleti’nin (DAEŞ) kapısını açtı.”
ABD’nin Afganistan’dan çekilmesi Taliban’la da aynı tehlikeli sonucu üretecek mi? Tarih tekerrür mü edecek?
........
Başkan Barack Obama’nın 2011’de Amerikan güçlerini Irak’tan çekmesinden sonra İslam Devleti’nin cihatçıları bir “Emirlik” kurdular.
“Halifelik” ilan ettiler.
Irak’ta pek çok şehri ele geçirdiler, Suriye’ye de ilerlediler.
ABD’nin dönüşü
Bunun üzerine ABD, yerel güçlerle birlikte çalışan uluslararası koalisyonun başında Irak’a yeniden geri döndü. Gerekçe DAEŞ’i yok etmekti.
Zorunlu olarak Kuzey Suriye’ye de sarktı.
.........
ABD 20 yıl sonra Afganistan’dan çekilirken ardında şöyle bir “kuşku sicili” bırakıyor.
“Hem dostları hem de düşmanları arasında ABD’nin ne kadar kalacağı, dayanacağı asla garantisi olmayan, bilinmeyen bir süreç!..”
Kısacası “ABD’ye güvenilmez...”
Irak ve Afganistan’da büyükelçilik yapan ABD’li diplomat Ryan Crocker “deneyimlerime göre bir ulus ve devlet olarak -stratejik sabrımız- yok” diyor.
Ve şöyle bir yorum yapıyor:
“Ne yazık ki bölgedeki düşmanlarımız, bizim, rotamızda kalmayacağımızı biliyor, adım atarken de buna güveniyor. İşte bu nedenle Irak’ta DAEŞ’le olanlar, Afganistan’dan çekildikten sonra Taliban’la da olacak mı” sorusu gündemde.
Küresel tehdit
Carnegie Ortadoğu Merkezi’nde araştırmacı Harith Hasan, “Irak ve Afganistan vakalarını karşılaştırmadan edemezsiniz. Irak’ta İslam Devleti’nin yükselişine sebep olan pek çok faktör bugün Taliban için de Afganistan’da mevcut” dedi.
Hasan yorumunu şöyle sürdürdü.
“DAEŞ gibi Taliban da radikal ve tüm bölgeyi istikrarsızlaştırabilecek güçlerin yükselişini temsil eder. Önünde sonunda ABD ve Batı’nın çıkarlarını etkileyecek (tehdittir).”
Eski bir ABD büyükelçisi Crocker ise, ABD’nin Taliban ile müzakere ettikten sonra çekilmesinin “etkili bir Amerikan teslimiyeti” anlamına geldiği görüşünde.
Geleceğe dönük yorumu şöyle: “Taliban, artık kendisini -Büyük Şeytan’ı- yenen İslami hareket” olarak sunabilir. Bu da çok yankı yapacaktır.
Afganistan’da Amerika için tam bir aldatılmışlık duygusu yaygın.
20 yıl boyunca bu ülkeyi her yönden bağımlı hale getirdiniz. Sonra bir gün zamanı geldiğine tek başına karar veriyorsunuz ve hiçbir güvence sağlamadan çekip gidiyorsunuz.
Messi “Paris’in Güneşi”
Bu yorum dün Fransa’nın saygın gazetesi Le Monde’da yayınlandı.
PSG’nin sahibi 2011’den beri Katar Emirliği...
Bu satın almanın 10. yılını, Katar Emiri “21. yüzyılın başlarındaki en iyi futbolcu Lionel Messi’ye kulübünün formasını giydirerek” kutluyor.
QSI (Qatar Sports Investments), sahibi olduğu PSG’nin bu muhteşem transferi Messi’yi, önce Paris’teki Amerikan Hastanesi’nde sağlık kontrolünden geçirdi.
Messi daha sonra PSG’nin stadyumu Parc des Princes’e gitti. Ve orada yeni formasını giydi.
Messi Barcelona renklerini arkada bırakarak yeni bir başlangıç yapıyor.
Paris’in en iyilerinden Hotel Royal Monceau’ya yerleşti. Ve...
Dün de stadın oditoryumunda basın toplantısı.
.........
Fransız Profesyonel Futbol Ligi Başkanı Vinvent Labrune, Messi’nin PSG’ye gelişini “küresel bir olay” olarak tanımladı.
Hedef, önce “Avrupa Şampiyon Kulüpler Ligi Kupası’nı kaldırmak...”
Köşemde yayımladığım çizimde “Messi Paris’in simgeleri üstünde parlayan Güneş...”
34 yaşında bir futbolcunun kariyerini taçlandıran “son” değil, “harika bir başlangıç.”