Kudüs’teki yangın büyüdü, çevreyi sardı. “Ortadoğu tarihinin yeni ekseni” olarak tanımlanan sürecin üzerine de alacakaranlık çöktü.
Türkiye’nin de devrede olduğu “Ortadoğu tarihinin yeni ekseni” söylemini açayım.
..............
Geçen eylül ayında eski ABD Başkanı Trump coşkuluydu.
Beyaz Saray’da İsrail Başbakanı Netanyahu ile Bahreyn ve BAE’den (Birleşik Arap Emirlikleri) üst düzey liderlerin imzaladıkları “Abraham (Hz. İbrahim) Anlaşması’nı” şöyle kutsuyordu: “Tarihin akışını değiştirmek için buradayız.
10 yıllarca süren bölünme ve çatışmalardan sonra artık yeni bir Ortadoğu’yu selamlıyoruz. Bu anlaşma bölgede kapsamlı barışa öncülük edecek.”
.........................
Gerçekten, izleyen haftalarda önce Sudan, sonra da Fas, İsrail’le “normalleşme süreçlerine” girdiler.
...........................
Böylece...
Körfez Emirliklerinden İsrail sahillerine tatile giden Araplar.
Ve...
Dubai’de parti yapan İsrailliler için “umut ufku” aydınlanıyordu.
‘TARİHİ EKSEN’ TRAFİĞİ
Ortadoğu’da çok yönlü diplomasi trafiği başladı.
Washington Post’ta yayımlanan, David Ignatius imzalı yazıdan satırlar şöyle:
Bölgenin tüm büyük oyuncuları hareketlendi.
Suudi Arabistan ve BAE İran’la diyaloğa girdi. Bu diyaloğu sağlayan ise -ilginçtir- eski bir istihbarat şefi olan Irak Başbakanı Mustafa Al-Kadhimi...
Suudi Arabistan’ın istihbarat şefi Halid Humaidan ile İran’ın Ulusal Güvenlik Danışman Yardımcısı Saeed İravani’yi buluşturdu.
Suudi Arabistan, Yemen’deki savaştan çıkmak istiyor. Amerikalıların “Küçük Sparta” diye adlandırdıkları BAE de “Yemen’de İran destekli Husi isyancılarla savaşan birliklere verdiği desteği” durdurdu. Suudi Arabistan ve BAE, artık ABD’nin “güvenlik şemsiyesine” güvenmiyorlar. İran 2019’da Suudi petrol tesislerine füzelerle saldırmıştı. ABD ne yaptı ki!
BAE’ye “İran roketlerinin Dubai ve Abu Dabi’nin ışıltılı kulelerini de parçalayabileceği” duyurulmuştu!
BAE “rüzgârgülü” gibi dönerek, İran’dan sonra iki bölgesel rakibi Türkiye ve Katar ile gerilimi düşürdü.
“Libya’daki Türkiye destekli hükümetle savaşan isyancılara askeri desteğini” de durdurdu.
VE KUDÜS PATLADI
Ortadoğu’da bu gelişmeler olurken özellikle Arap başkentlerinde “yılların Filistin yorgunluğu” vardı.
Onların söylemiyle, “Filistinli taş atan çocuklar sorunu” artık bezginlik vermişti.
Bu saydığım Arap devletleri “askeri gücün sınırlarını” öğrenmiş görünüyorlardı.
Bunun yerine “ekonomik büyüme ve diplomasiyi” önemsiyorlardı.
Ayrıca...
“Radikal Müslüman Kardeşler’i ve İran’ı” asıl tehdit olarak görüyorlardı.
...............
İşte bütün bu hesaplarla Ortadoğu’ya serilmek üzere dokunmakta olan “Abraham (Hz. İbrahim)” anlaşma “gobleni” yarım kaldı.
Filistinli gençler Kudüs gününde eylemleriyle, direnişleriyle “Ortadoğu’nun yeni ekseni sürecine” bir parantez açtılar.
“Filistin dramının görmezden gelinemeyeceği, yok sayılamayacağı” güncellemesini yapmaktalar.
Seçim kaygıları olan Hamas ve Netanyahu da iktidar hesabı uğruna
alevleri büyüttüler, yaydılar.
.............
Yeni Ortadoğu havası kurşun gibi ağırlaştı. Arap Birliği İsrail’e toplu tavır koydu. Bireysel ilişkilerde frene basıldı.
Hatta...
Daha ileri gidenler de oldu.
Misal...
İsrail’e daha birkaç hafta önce yakınlaşma eşiğindeki Fas “Uluslararası Ceza Mahkemesi’nde İsrail’in yargılanması için İslam âlemi ve bütün insanlık ağırlık koymalı” açıklamasını yaptı.
...................
Dileriz ki acıların coğrafyası Ortadoğu’da “yumuşak güç” kapısı kapanmasın. Filistin sorununa adil çözümü de kapsayan “yeni Ortadoğu gobleni” tamamlanabilsin.