Türkiye’de tartışılan İstanbul Sözleşmesi AB’yi de bölmüş durumda.
Altı AB üyesi ülke İstanbul Sözleşmesi’ni onaylamadı.
Polonya’nın da sözleşmeyi feshederek bu gruba katılması yakın...
Bu “karşı ülkeler” nedeniyle “Avrupa Birliği de İstanbul Sözleşmesi’ni onaylayamadı.”
Çünkü...
Üye ülke liderlerinin oy birliği gerekmekte.
Avrupa Parlamentosu’nun gündeminden de bu bölünmüşlük nedeniyle “İstanbul Sözleşmesi’nin onaylanması” sürekli dışlanmakta.
Dahası...
15 AB üyesi ülkenin sözleşmeyi
“belirli maddelerine çekince koyarak” kabul ettiğini belirteyim.
ALTERNATİF SÖZLEŞME
Ve...
Polonya’da bir “İstanbul Sözleşmesi’ne alternatif sözleşme metni” neredeyse tamamlanmak üzere.
Polonya’da bu girişim 150 bin yurttaşın imzasıyla bir “toplum hareketine” dönüştürüldü.
Katılımlarla geniş tabanlı baskı oluştu.
Sloganı ise “Aileye ‘evet’, cinsiyete ‘hayır’... ”
Bu alternatif metin, “kilisenin de desteğini” almış görünmekte.
2018’den bu yana piskoposlar AB üyesi devletlerin hükümetlerine “İstanbul Sözleşmesi’ni onaylamamaları, onaylamış olanların da imzalarını çekmeleri için” baskı yapmakta.
Yani...
AB’nin kurumsal olarak ve üye ülkelerin de tek tek “İstanbul Sözleşmesi’nin feshi” bağlamında tepkilerinin “düşük profilli” olmasının sebepleri böylece anlaşılıyor.
Türkiye’de “sözleşmenin feshinden yana olanların” gerekçelerinde “aileye öncelik” vermeleri ile hazırlanan alternatif sözleşmenin “Aileye evet, cinsiyete hayır” mesajı arasındaki paralellik dikkat çekici.
Alternatif sözleşmeye kilisenin desteği gibi “İstanbul Sözleşmesi’nin feshi sonrası” inanç eksenli cemaatlerden gelen destek açıklamaları arasında da paralellik var.
Polonya’da hazırlanan metne Macaristan ve Slovakya da sıcak bakıyor.
Sonuç...
Muhafazakâr akımlar AB üyesi devletlerin bir bölümünde zirveleri tutmuş bulunmakta.
Alternatif sözleşme “muhafazakâr aile değerlerini” temel almakta.
Türkiye’de de “İstanbul Sözleşmesi’nin geleneksek aile yapısına tehdit oluşturduğu” görüşü öne sürülmekte.
Sonuç...
AB üye ülkelerinin hükümetlerinde “İstanbul Sözleşmesi” için fikir birliği oluşabilmiş değil.
KRİZ
Avrupa Birliği içinde “İstanbul Sözleşmesi krizinden” de söz edilebilir.
Bir yandan, üye ülkelerinde “kadın hareketleri ayakta...”
Öte yandan, İstanbul Sözleşmesi’ni onaylamayan ülkeler direnişte.
Ayrıca...
Sözleşmeyi onaylamış Güney Kıbrıs Rum Yönetimi, Hırvatistan, Danimarka, Finlandiya, Yunanistan, İrlanda, Malta, Hollanda, Polonya, Romanya, Slovenya, İspanya, İsveç, hatta Fransa ve Almanya bile “İstanbul Sözleşmesi’ni çeşitli maddelerine çekinceler koyarak” imzalamışlardır.
Acaba...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Sözleşmesi’ni bütünüyle feshetmek yerine tedirginlik veren ya da soru işaretleri oluşturan bazı maddelerine çekinceler koyması da mümkün değil miydi?
Sözleşmede muhafazakâr çevrenin sakıncalı bulduğu “ailenin geleneksel yapısını korumayı hedefleyen çekinceler...”
.................
Öte yandan...
Polonya’nın alternatif sözleşmesinin de “AB’de onaylanması” mümkün görünmüyor.
Gene İstanbul Sözleşmesi’nde olduğu gibi “liderlerin ittifakla kabulü” sağlanamaz...
YAPTIRIM ERTELENDİ
Şu satırlar yazılırken AB zirvesinden sızan haberlere göre “Türkiye’ye yaptırımlar” konusu haziran toplantısına erteleniyor.
Mülteci anlaşmasının canlandırılması, üst düzey temasların ve kurumsal ortak etkinliklerin teşviki, gümrük birliğindeki duraksamanın aşılması gibi olumlu ajanda öne çıkmakta.
İnsan hakları konusunda gene eleştirel söylemler vurgulanacak gibi.
Ama...
Genelde “ötekileştirmekten kaçınan” bir bakış açısı olduğu söylenebilir.
Bunda ABD’nin yeni Başkanı Biden’ın Avrupa’ya etkisinin de altı çizilmeli.
Biden, Türkiye’nin “ABD-AB” blokundan “Çin-Rusya” blokuna kaybedilmemesi görüşünde.
“Yeni bir soğuk savaş” olasılığı büyüdükçe Türkiye’nin stratejik
ağırlığı da artmakta.
Not: Bu yazı için Kader Sevinç’in “İstanbul Sözleşmesi ve Avrupa Birliği” başlıklı değerli çalışmasından da yararlandım. Bazı satırlarını da yansıttım.