Siyaset ve hukuk

22 Ağustos 2001

Soru: "Bu ihtar başvurusunun televizyonlarda ve gazetelerde Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı konuşma bandının yayınlanmasıyla aynı güne "rtüşmesinde bir ilişki var mı?" Cevap: "Kesinlikle hayır. Doğrudan doğruya Anayasa, Siyasi Partiler Yasası ve Milletvekili Seçilme Yasası'ndaki maddelere dayanarak bu başvuru yapılmıştır."Soru: "Başvuru biraz gecikmeli mi?" Cevap: "Hayır... Ben tatildeyim. Parti 15 Ağustos'ta kuruldu. Bugün ayın 21'i. Araya Cumartesi - Pazar da girdi.İncelemenin hem süratli, hem sağlıklı yapılması için 4 gün, gerekli bir süredir."Soru: "Bir kısım Anayasa Mahkemesi üyelerinin Hasan Celal Güzel için ihtar istemini geri çevirirken 'zaten ihtarın bir yaptırımı yok. İhtar verilse bile havada kalacaktı' yolunda değerlendirmeler yaptıkları duyumlarını almıştık.Sizin istediğiniz ihtar için de bu değerlendirme s"zkonusu mu?" Cevap: "Hayır... Anayasa'ya g"re ihtar verilen siyasi parti 6 ay içinde ihtar konusu olan yanlışları ve kusurları gidermek zorundadır. Eğer 6 ay içinde bu yapılmazsa, o zaman Anayasa Mahkemesi'ne AK Parti'yi kapatma davası açabilirim." "Anayasa Mahkemesi'ne Tayyip Erdoğan ve 6 türbanlı kurucu üye için ihtar verilmesi başvurusu" bağlamında,

Yazının Devamı

Siyaset ve hukuk

22 Ağustos 2001


<#comment>"Anayasa Mahkemesi'ne Tayyip Erdoğan ve 6 türbanlı kurucu üye için ihtar verilmesi başvurusu" bağlamında, Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'yla bir konuşma:
Soru: "Bu ihtar başvurusunun televizyonlarda ve gazetelerde Recep Tayyip Erdoğan'ın yaptığı konuşma bandının yayınlanmasıyla aynı güne örtüşmesinde bir ilişki var mı?"Cevap: "Kesinlikle hayır. Doğrudan doğruya Anayasa, Siyasi Partiler Yasası ve Milletvekili Seçilme Yasası'ndaki maddelere dayanarak bu başvuru yapılmıştır."
Soru: "Başvuru biraz gecikmeli mi?"Cevap: "Hayır... Ben tatildeyim.
Parti 15 Ağustos'ta kuruldu. Bugün ayın 21'i. Araya Cumartesi - Pazar da girdi.
İncelemenin hem süratli, hem sağlıklı yapılması için 4 gün, gerekli bir süredir."
Soru: "Bir kısım Anayasa Mahkemesi üyelerinin Hasan Celal Güzel için ihtar istemini geri çevirirken 'zaten ihtarın bir yaptırımı yok. İhtar verilse bile havada kalacaktı' yolunda değerlendirmeler yaptıkları duyumlarını almıştık.Sizin istediğiniz ihtar için de bu değerlendirme sözkonusu mu?"Cevap: "Hayır... Anayasa'ya göre ihtar verilen siyasi parti 6 ay içinde ihtar konusu olan yanlışları ve kusurları gidermek

Yazının Devamı

Atayı kopyalasınlar

21 Ağustos 2001

Seğmen Danışmaz, Zonguldakta pazarcılık yapıyor... Giysi tezgâhı var... O da yakın zamanlara kadar çok zorluk çekiyormuş. Çünkü... Belediye "pazarlarda kaliteli malların satılması" zorunluluğunu koymuş. Mal kaliteli olunca fiyatı da yüksek oluyor... Alıcısı az, kârı çok düşük... Ama krizden sonra belediye ıskarta ve defolu malların satışına izin vermiş. Ve Seğmen Danışmazın da hayatı birden değişivermiş."Tezgâhımda mal yetiştiremiyorum. Defolu mefolu, ıskarta mıskarta demeyip çok ucuz görünce alıyorlar" diyor.Ekonomik durumu gösteren bir simge bu. İzmit - Adapazarı - Gölcük - Düzce ve Zonguldak... 3 gün boyunca konuştuklarım arasında sadece bir kişi hayatından memnundu. Herkes burnundan solurken, Seğmen Danışmaz "Allaha şükür iyi kazanıyorum" diyordu. ERDOĞAN-TANTAN-DERVİŞ "Hiçbirini beğenmiyoruz. İp koptu artık" diyorlardı. Birkaç kişi Erdoğanı, Tantanı ve Dervişi sordu, o kadar.İşte ilginç bir gösterge... Öbek öbek insanlar, MİLLİYET TIRında öfke patlamaları yaparken, içlerinden biri sesini yükseltti: "İnsanları kopyalıyorlar ya... Atatürkü kopyalasınlar, geri gelsin. Bizi bir o kurtarır" dedi.Yani... Umut gene Atatürk...Oysa... Yapılacak şey Atatürkü kopyalamak

Yazının Devamı

Ata’yı kopyalasınlar

21 Ağustos 2001


<#comment>
İzmit - Adapazarı - Gölcük - Düzce ve Zonguldak... 3 gün boyunca konuştuklarım arasında sadece bir kişi hayatından memnundu. Herkes burnundan solurken, Seğmen Danışmaz "Allah’a şükür iyi kazanıyorum" diyordu.
Seğmen Danışmaz, Zonguldak’ta pazarcılık yapıyor... Giysi tezgâhı var... O da yakın zamanlara kadar çok zorluk çekiyormuş. Çünkü... Belediye "pazarlarda kaliteli malların satılması" zorunluluğunu koymuş. Mal kaliteli olunca fiyatı da yüksek oluyor... Alıcısı az, kârı çok düşük... Ama krizden sonra belediye ıskarta ve defolu malların satışına izin vermiş. Ve Seğmen Danışmaz’ın da hayatı birden değişivermiş.
"Tezgâhımda mal yetiştiremiyorum. Defolu mefolu, ıskarta mıskarta demeyip çok ucuz görünce alıyorlar" diyor.
Ekonomik durumu gösteren bir simge bu.

Yazının Devamı

Deprem bölgesine özel bakan lazım

20 Ağustos 2001

Çalışma odamın duvarında benim için "çok özel" 3 belge asılıdır. Bunların birinde - özetle - ; "Americares'in Türkiye'deki 17 Ağustos 1999 depremi bağlamında, yardımların sağlanması ve yerlerine ulaştırılması için gösterdiği çabalar nedeniyle Güneri Cıvaoğlu'na verilen onur belgesidir" diye yazar. Americares, yönetiminde Başkan Bush'un annesi Barbara Bush'un da bulunduğu, dünyanın en büyük sosyal kuruluşlarından biridir. Öyküsü kısaca şöyle... 'Burası Angola değil' Mayo Klinik'e giden Türk hastaların koruyucu meleği Dr. Sait Tarhan, "Yazını okudum. Americares, yardıma hazır. Hepsini getiriyoruz Türkiye'ye" diye telefon etmişti. Gerçekten... 48 saat sonra Atatürk Havalimanı'na bütün o sofistike tıp aygıtları, dev nakliye uçaklarıyla yığın yığın indirildi. Zamanın Donanma Komutanı Oramiral Bülent Alpkaya'ya teslim edildi. En etkin şekilde dağıtıldı. Deprem yöresinde yapmakta olduğumuz gezimizde, bu anı yüreğime umut ışığı düşürdü. "Deprem yörelerinde dinlediklerimizi yazmakla acaba bir sonuç alınabilir mi?" kaygılarıma bu arada cevap buldum. Arkadaşlarımın ve benim, yazdıklarımız adına yüreklendim. Acılı insanlarımızı işte bu umutla saatlerce dinledim. 17 Ağustos depreminden hemen

Yazının Devamı

Deprem bölgesine özel bakan lazım

20 Ağustos 2001


<#comment>
Çalışma odamın duvarında benim için "çok özel" 3 belge asılıdır. Bunların birinde - özetle - ; "Americares'in Türkiye'deki 17 Ağustos 1999 depremi bağlamında, yardımların sağlanması ve yerlerine ulaştırılması için gösterdiği çabalar nedeniyle Güneri Cıvaoğlu'na verilen onur belgesidir" diye yazar. Americares, yönetiminde Başkan Bush'un annesi Barbara Bush'un da bulunduğu, dünyanın en büyük sosyal kuruluşlarından biridir. Öyküsü kısaca şöyle...

17 Ağustos depreminden hemen sonra deprem yörelerindeydim. Konuştuğum genç doktorlar, şöyle diyorlardı: "Burası Angola değil. İlacımız, ekmeğimiz var. Bize lazım olan ilaç, kan koyacağımız seyyar buzdolapları, soğuk hava depoları, seyyar jeneratörlerdir. Kan sayımı için counter, taşınabilir röntgen cihazı, hasta başı monitörü ve klorlama cihazıdır. Solunum cihazı, pulvarizatör, su tankı, çöp - atık imha makinaları, böbrek diyaliz cihazlarıdır... 25 yataklı seyyar hastanelerdir." Bunları MİLLİYET'te yazmıştım.
Mayo Klinik'e giden Türk hastaların koruyucu meleği Dr. Sait Tarhan, "Yazını okudum. Americares, yardıma hazır. Hepsini getiriyoruz Türkiye'ye" diye telefon etmişti. Gerçekten... 48 saat sonra Atatürk

Yazının Devamı

Sesimi duyan var mı?..

19 Ağustos 2001

Devlet yardımından en az yararlanan Adapazarılı bağırıyor: Yıkıntıların arasındaki küçük deliklere analar, babalar, oğullar, kızlar, yakınlar, asker - sivil kurtarıcılar çömelir, karanlıklara seslenirlerdi:"SESİMİ DUYAN VAR MI?"Bu seslenişlerin titreşimleri, bir ölüm kahrı / yaşam umudu oratoryosunu oluşturuyordu.Şimdi deprem yörelerinin insanı, bu kez de Ankara'ya sesleniyor:"SESİMİZİ DUYAN VAR MI?"Bazen cevap alıyor... Bazen koyu karanlık sessizlik...Örneğin, felaketin yıldönümü 17 Ağustos'ta Adapazarı'nda yörenin çocuğu Yaşar Okuyan'ın dışında bir tek bakan yoktu... Adapazarılılar "Gölcük, İzmit, Düzce arasında sıkışmış ve ikinci plana itilmiş" gibi bir izlenimin duyarlığı içinde... Tepki koyuyor.Devlet yardımlarından en azı Adapazarı'na ayrılmış.4.5 katrilyon TL'lik deprem vergisinden Adapazarı'nın payı sadece 500 trilyon TL.Oysa... Adapazarı, depremden en fazla fiziki hasara uğrayan kent.41 bin aile hâlâ prefabrik evlerde...Kalıcı konutlara geçenleri de bu rakama ekleyiniz.Adapazarı depremden sonra bir darbe de ekonomik krizden almış.Çalışma çağındaki nüfusun yüzde 16'sı işsiz...Sanayi kuruluşlarının yüzde 20'si üretimi durdurmuş, diğerleri çok alt düzeyde çok alt düzeyde

Yazının Devamı

Sesimi duyan var mı?..

19 Ağustos 2001


<#comment>17 Ağustos 1999 depremi sonrasında, "SESİMİ DUYAN VAR MI?" sorusu, günlerce kulaklarda yankılandı.
Yıkıntıların arasındaki küçük deliklere analar, babalar, oğullar, kızlar, yakınlar, asker - sivil kurtarıcılar çömelir, karanlıklara seslenirlerdi:
"SESİMİ DUYAN VAR MI?"
Bu seslenişlerin titreşimleri, bir ölüm kahrı / yaşam umudu oratoryosunu oluşturuyordu.
Şimdi deprem yörelerinin insanı, bu kez de Ankara'ya sesleniyor:
"SESİMİZİ DUYAN VAR MI?"

Yazının Devamı