Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Devlet yardımından en az yararlanan Adapazarılı bağırıyor: Yıkıntıların arasındaki küçük deliklere analar, babalar, oğullar, kızlar, yakınlar, asker - sivil kurtarıcılar çömelir, karanlıklara seslenirlerdi:"SESİMİ DUYAN VAR MI?"Bu seslenişlerin titreşimleri, bir ölüm kahrı / yaşam umudu oratoryosunu oluşturuyordu.Şimdi deprem yörelerinin insanı, bu kez de Ankara'ya sesleniyor:"SESİMİZİ DUYAN VAR MI?"Bazen cevap alıyor... Bazen koyu karanlık sessizlik...Örneğin, felaketin yıldönümü 17 Ağustos'ta Adapazarı'nda yörenin çocuğu Yaşar Okuyan'ın dışında bir tek bakan yoktu... Adapazarılılar "Gölcük, İzmit, Düzce arasında sıkışmış ve ikinci plana itilmiş" gibi bir izlenimin duyarlığı içinde... Tepki koyuyor.Devlet yardımlarından en azı Adapazarı'na ayrılmış.4.5 katrilyon TL'lik deprem vergisinden Adapazarı'nın payı sadece 500 trilyon TL.Oysa... Adapazarı, depremden en fazla fiziki hasara uğrayan kent.41 bin aile hâlâ prefabrik evlerde...Kalıcı konutlara geçenleri de bu rakama ekleyiniz.Adapazarı depremden sonra bir darbe de ekonomik krizden almış.Çalışma çağındaki nüfusun yüzde 16'sı işsiz...Sanayi kuruluşlarının yüzde 20'si üretimi durdurmuş, diğerleri çok alt düzeyde çok alt düzeyde üretimle ayakta durma çabasında...Telefonların yüzde 20'si kapatılmış.Ödenmemiş borçları nedeniyle 15 bin cep telefonu ve 3 bin 500 kredi kartı sahibi icraya verilmiş.600 milyon TL'nin üzerindeki miktarlarda 1.5 trilyon TL'lik senet protesto edilmiş.İntihar oranları yükselmiş... Gasp, hırsızlık gibi olaylar da birkaç katı artmış... Psikolojik bozukluk oranı da çok yüksek. Adapazarılı öfkeli. Burnundan soluyor. 17 Ağustos 1999 depremi sonrasında, "SESİMİ DUYAN VAR MI?" sorusu, günlerce kulaklarda yankılandı. HALK DALKAVUKLUĞU 1943... 1957... 1969... 1999.Yani her 15 yılda bir.İlk 1943 depremi sırasında dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü kente gelmiş."Adapazarı, aktif fay hattı üzerinde... Zemini de yumuşak. Şehir sağlam zemine kaydırılmalı" demiş.İsmet Paşa'nın 1943'te gördüğünü, sonraki yönetimler değil gerçekleştirmek, sorunu daha da derinleştirmişler.Zemini yumuşak alüvyon olan toprakta yerleşme sürdürülmüş.İnşaat izni 3 katla sınırlıyken, 1987 seçimlerinde 5 kata izin verilmiş.3 - 5 oy uğruna siyasetçinin bu halk dalkavukluğunun karşılığı çok ağır ödendi.Şehir toz, pislik, lağım suları içinde.Damlalıkla verilen fonlar, Adapazarı'nda gene de bir şekilde değerlendirilmiş.En iyi denen prefabrik konutlara gittik.Örneğin, Jean Paul Balta adlı İstanbullu bir işadamı, bir Alman sosyal yardım vakfının da katkısıyla gerçekten "örnek" denebilecek bir prefabrik site oluşturmuş. Eğitim Gönüllüleri Sitesi de öyle..Sağlık ocağı, marketi, kafeteryası, merkezi ısıtması, sıcak suyu, iki odalı, banyolu, kaloriferli prefabrik evler, gerçekten örnek. Adapazarı, 4 kez depremle sarsılmış. ARTILAR Bir ailenin şu koşullarda kalabileceği nitelikteydi.Onların da suyu, kanalizasyonu, telefonu var.Ama... Isınma sorunu, ne yazık ki çok pahalı olan elektrik ya da katalitik soba...Kalıcı konutlara gelince... Devletin yaptığı kalıcı konutların içlerine girdik.Hiç de fena değildi.Çam ormanlarıyla çevrili, sağlam zeminli tepelerde, çimlendirilmiş yemyeşil alanlarıyla bodrum üstü iki katlı "güzel" denebilecek konutlar.20 milyar TL krediyle verilmiş... 2 sene ödemesiz olmak üzere 20 yıl vadeli...Yani bedava...Karşı yamaçta ise Dünya Bankası evleri var ki, neredeyse Ataköy standardında.Kent, sağlam zeminli kuzeybatıdaki bu yöreye doğru genişliyor. Ama ne yazıkki marketi, eczanesi, sağlık ocağı, hatta bakkalı bile yok.Milliyet TIR'ında, Adapazarılının tepkilerine en yoğun söylemlerle tanık olduk. Belki de onların seslerini Ankara'ya yansıtmakta bir katkımız olabilir. gcivaoglu@milliyet.com.tr Devletin prefabrik konutlarına da gittik.