Hindistan’ı bağımsızlığa kavuşturan, dünyaca saygın Mahatma GANDHİ “dini politikada kullanmış.”
Hem de Türkiye’nin Ulu Önderi Mustafa Kemal Atatürk üzerinde!..
10 Kasım 1938’de Atatürk’ün ölümünden sonra bakın ne demiş:
“Mustafa Kemal İngilizleri yenene kadar Tanrı’yı da İngiliz’in yanında zannediyordum.”
Mahatma Gandhi gibi bir “guru” İngilizlerin “asla yenilmez” olduğuna o kadar inanmış ki...
“Bu -adeta- ebedi yenilmezlik, bu üzerinde güneş batmayan imparatorluk kudreti ancak Tanrı’nın himayesiyle mümkündür” inancındaymış.
Diğer işgal ordularının yanı sıra İngilizleri de yenerek “bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran” Mustafa Kemal Atatürk onun bu “batıl itikadını” kırmış.
“İngilizler de yenilebilir” umudunu vermiş Mahatma Gandhi’ye...
Bugün 10 Kasım...
Atatürk’ümüzün aramızdan ayrılışının 81. yıl dönümü.
Biz de bugün Şeffaf Oda’da “Atatürk’ümüzü” anıyor ve anlatıyoruz.
Konuklarım; Atatürk’ün akrabası şair, yazar, sporcu Selin Söğütlügil ve “Kemal” belgesel müzikali ile araştırmacı-anlatıcı-sanatçı Pınar Ayhan.
..................
Pınar Ayhan “Orada Duruverseydi Zaman” ve “Kemal” belgesel gösterileriyle Anadolu’yu dolaşıyor. İki yıllık derin bir çalışmanın ürünü olan belgesel müzikal gösteri üç yılda 40.000 kişiye ulaşmış.
“Kemal” gösterisi üç bölümden oluşuyor; Mustafa, Mustafa Kemal ve Mustafa Kemal Atatürk. Pınar Ayhan’a sahnede altı kişilik orkestrası eşlik ediyor.
Gösteriyi izleyenler Atatürk’ün
Not defterimden “hafta sonuna” ayırdıklarım...
İngiltere Kraliyet Sarayı ayrıcalığından bir “şehir efsanesiyle” başlayalım.
Dünyanın en prestijli ve “sarayların otomobili” diye anılan markalarından “Rolls-Royce”un önündeki, kollarını geriye açmış kanatlı heykelcik.
Cüzdanı şişkin, banka hesabı kabarık olanların aldıkları Rolls-Royce’ların heykelciği biliniyor.
İngiltere Sarayı için yapılan Roll-Royce’ların önündeki heykelcikte kanatlı figür iyice öne eğilmiş konumda...
“Saygı duruşunu” simgeliyor.
...................
Bunu,
İlk gençlik yıllarımda Çetin Altan’ın yazılarını kesip, odamın duvarına asardım.
Ders çalıştığım küçük masamın tam önüne.
“Gazeteci olmayı, Çetin Altan gibi köşem olmasını” hayal ederdim.
Kestiğim yazılardan biri “Politikacı, sen nutuk atmaya devam et. Ben bugün bir başka âlemdeyim” diye başlıyordu.
Önce...
Güncelle başlayayım.
Bazı sızıntılardan yaptığım değerlendir-melerle, “Cumhur-başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın, Başkan Trump’la randevusuna gitme ihtimali ağır basıyor.”
Türkiye-ABD ilişkilerinde göründüğünden daha “ciddi ve hassasiyet katsayısı yüksek” bir karşılaşma olacak.
Dün Bülent Ecevit’in vefat yıl dönümüydü.
Gazetecilikte ilk çıraklık yıllarımda tanımıştım Ecevit’i.
Aramızdan ayrılıncaya kadar süren “gazeteci-politikacı” ilişkilerimiz oldu.
Bülent Ecevit’le çok anılarım var.
Hassas bir sorun: “Cumhur-başkanı Recep Tayyip Erdoğan 13 Kasım’da ABD Başkanı Trump’la konuşmak için Amerika’ya gitsin mi, gitmesin mi?”
Alınmış ya da verilmiş bir randevu var.
Ancak...
Bu randevunun tespitinden sonra olaylar öyle hızlı ve farklı rüzgârlar estirdi ki böyle büyük ve duyarlı bir soru işareti oluştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan dahi söylemleriyle bu “ikircikli” durumu yansıttı.
Kararını gözden geçirdiği izlenimini vermekte.
“Kararını” henüz açıklamış değil.
Karsu “KARSU” albümüyle Şeffaf Oda’da... İkimiz de kırmızı giydik. Tüm çiçekler ve mumlar da kırmızı...
Ve programa başladık.
Karsu, programda olduğu gibi gene “ebemkuşağı...” Çok renkli bir ışık demeti... Su gibi akıyor sesi...
Küresel gururumuz.
Albümde 12 şarkı var. 6’sı Türkçe, 6’sı İngilizce...
Karsu bu albüm için 3 yıl çalışmış. Müthiş bir orkestrası var. Şeffaf Oda’ya onlarla birlikte geldi.
Karsu yeni albümü için opera dersleri de almış. Yalan Masallar opera tadında...