İlk gençlik yıllarımda Çetin Altan’ın yazılarını kesip, odamın duvarına asardım.
Ders çalıştığım küçük masamın tam önüne.
“Gazeteci olmayı, Çetin Altan gibi köşem olmasını” hayal ederdim.
Kestiğim yazılardan biri “Politikacı, sen nutuk atmaya devam et. Ben bugün bir başka âlemdeyim” diye başlıyordu.
O “pudralanmış bembeyaz, güzel bir kadın ayağını... O kadına duygularını” anlatıyordu.
Politika gündemi yoğun ama bugün ben de başka bir âlemdeyim.
“Pudralanmış bembeyaz, güvercin kanadı gibi bir kadın ayağı” değil ama “krampon” içindeki beceriksiz futbolcuların ayaklarını yazacağım...
.................
Real Madrid karşısında hezimeti yaşatan Galatasaraylı futbolcuların “tembel kramponlarını...”
20 milyonu aşkın Galatasaraylıya utanç veren “ruhsuzları...”
“Umursamazları...”
.................
“Galatasaraylılık ruhu” diye bir kavramla büyüdü nesiller.
En zorlu maçlarda bu manevi doping sarı kırmızılılara vites arttırırdı.
Real Madrid karşısında çarşamba gecesi sıralanan ilk 11’e baktım.
Tek bir Türk futbolcu yoktu.
Silme yabancı...
“Devşirmeler” bile denemez.
Çünkü “devşirme” dediğin yabancı kökenliler renklere bağlananlardır.
Sahada oynayan, daha doğrusu gezinenler ise sırtlarındaki formanın köklerine, tarihine, moral değerlerine “umursaması olmayanlardı.”
.....................
Hadi “Galatasaraylılık ruhunu” içlerine nefes gibi çekmemiş olsunlar.
Ama...
“Profesyonel” de değillerdi.
Daha ilk dakikalarda 3 gol birden yediler.
Oralı değillerdi.
Çünkü...
30’lu yaş ortalamasındaki bu yabancılar artık emeklilik arifesinde Türkiye Süper Lig’ine son yıllarını geçirmek üzere “yüksek transfer bedelleriyle” gelmiş orta çapta futbolculardı.
“Altın paraşüt” denilen final tazminatı almış “beyaz yakalılar” gibiydiler.
Ne bir utanma, ne bir hırs, ne de tepki...
20 milyonu aşkın Galatasaray taraftarıyla hiçbir ortak paydası, duygudaşlığı olmayan bu kişileri Galatasaray taşımaya devam edemez.
....................
Bütün bu satırların tek istisnası kaleci Muslera’dır.
Futboluyla, yüreğiyle, profesyonellik namusuyla onu seviyoruz, kucaklıyoruz, alkışlıyoruz.
Sadece o “güzel adam” hezimetin üzüntüsünü yaşıyordu.
....................
İkinci yarıda Ömer ve Adem girdikten sonra -hiç değilse onlarda- direnmeyi, bir şeyler yapma çabasını görebildik.
...................
Burada Fatih Terim hoca için de birkaç satır...
Galatasaray’a ilk geldiğinde nasıl bir duygusal ve duyarlı genç olduğunu arkadaşım Metin Oktay’dan dinlemiştim.
Metin, antrenmanlar sonrasında onunla konuştuğunu, özel ilgi gösterdiğini anlatırdı.
Fatih Terim Galatasaray profesyonel takımının hocası olduğunda da çalışma odama ziyarete gelmişti.
Uzun uzun konuşmuştuk.
Heyecanını, başarı hırsını hissetmiştim.
Yıllar boyunca dostluğumuz -bir süredir görüşemesek de- hep sürdü.
Fatih Terim’in Galatasaray’a katkısı çok büyüktür.
Bugün Galatasaray en fazla taraftara sahipse, bu büyüyen dalganın rüzgârını Fatih Terim’in şampiyonlukları, Avrupa’daki başarıları, UEFA kupası estirmiştir.
Şimdi Terim’i de ufaktan ufaktan hedefe koymalar başladı.
Ben ise en büyük üzüntüyü onun yaşadığını ve çözümün de Terim’de olduğuna inananlar arasındayım.
Real Madrid karşısında 6-0’lık hezimetle aynı gün Galatasaray genç takımının Real Madrid genç takımını 4-2 yenmesi geleceğe dönük işarettir.
Bu takımın bu topraklardan gençlerle kan değiştirmesi “çözümün” ilk harfleridir.