Güneri Cıvaoğlu

Güneri Cıvaoğlu

ngunericivaoglu@gmail.com

Tüm Yazıları
Haberin Devamı

Hassas bir sorun: “Cumhur-başkanı Recep Tayyip Erdoğan 13 Kasım’da ABD Başkanı Trump’la konuşmak için Amerika’ya gitsin mi, gitmesin mi?”
Alınmış ya da verilmiş bir randevu var.
Ancak...
Bu randevunun tespitinden sonra olaylar öyle hızlı ve farklı rüzgârlar estirdi ki böyle büyük ve duyarlı bir soru işareti oluştu.
Cumhurbaşkanı Erdoğan dahi söylemleriyle bu “ikircikli” durumu yansıttı.
Kararını gözden geçirdiği izlenimini vermekte.
“Kararını” henüz açıklamış değil.
...................
Gazete köşelerinde, TV ekranlarında bu konuda görüşler uçuşuyor.
“Hayır” diyenler kadar “Bütün olumsuzluklara rağmen gene de gitmeli” görüşünde olanlar var.
“Kamuoyu ikiye bölünmüş” denebilir.
...................
“Gitmemeli” tavrını savunan kesim de “muhalefet ağırlıklı...”
Ancak...
İktidarın seçim ortağı ve destekçisi MHP’nin lideri Devlet Bahçeli de “olumsuz” bakıyor.
Beştepe’ye yakın, siyaset deneyimleri olanlar da “bu randevunun gerçekleşmesi” için “olumlu” ve “olumsuz” unsurları sıralıyor.
“Her şeye rağmen gitmeli” sonucuna varmakla beraber gene de kaygılılar.
“Rezervleri” var.
Onlar, bu randevunun, iç politikaya olası etkilerinin de hesabını yapıyor.
Yani...
“İçleri tam rahat değil” gibi.
Haklılar...
Bu gezinin arkasındaki ABD yapısı karışık.
Trump’ı aşan kötü sürprizler riski var.
.....................
Şöyle ki...
Washington’dan izlenimlere göre Senato Başkanı “Ermenilere soykırım” iddialarını ve “Türkiye’ye yaptırımları” öngören, -Temsilciler Meclisi’nde kabul edilmiş- metinleri “askıda tutmak” eğiliminde.
Özellikle “yaptırımları...”
Bunun nedeni için ilginç bir ayrıntı dinledim. Zaten karışık olan hesapları daha da dağıtmamak için -şimdilik- geçiyorum.
Fakat...
Tam Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Beyaz Saray randevusu için ABD’ye seyahatiyle örtüşen bir “Senato sürprizi” yaşanırsa!..
Temsilciler Meclisi’nden büyük çoğunlukla geçmiş bulunan metinlerin ikisi birden ya da en azından biri Senato gündemine alınır, görüşülür ve kabul edilirse!..
Beyaz Saray’daki Oval Ofis “buz odasına” dönüşmez mi?
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başkan Trump’la görüşmesini, ABD yerleşik düzeninin “kundaklaması” olur bu.
Gerçi...
Senato’dan geçmiş olmak, uygulama için yeterli değildir.
Trump’ın imzalaması halinde “yasama organlarının yeniden oylama yapması ve nitelikli çoğunlukla kabulü halinde” Başkan için uygulama zorunluğu doğar.
Ama...
Gene de kötü bir “hoş geldin” olur.
......................
Başka “kaygı” duyulması gereken bir olasılığa da işaret edeyim.
“Bir ABD savcısının, işgüzarlık yaparak çok can sıkıcı hukuk sürecini başlatmaya kalkışması” da -uzak ihtimalle olsa- risk hesaplarında yer almalı.
İki başkanın randevusuna ciddi bir “sabotaj” olur bu.
“Siyasi değil hukuki” denilerek Türkiye ABD ilişkilerine böyle bir “sabotajın” üstü örtülemez.
Sonuç...
“Paranoya” yaftasıyla geçiştirilemeyecek riskleri de dikkate almakta fayda var.
.......................
İç politikada da “Cumhurbaşkanı Erdoğan gitse veya gitmese de” muhalefetin tavrı önemli.
Olay, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın şahsından öte “Türkiye’nin manevi şahsiyeti” açısından görülmelidir.
Sağduyulu olmalıyız.
Sheakspare’nin “olmak ya da olmamak” söyleminin günümüze “Gitmek ya da gitmemek, işte bütün mesele” yansıması.