Dünkü yazımda Eski Dışişleri Bakanı Feridun Cemal Erkin’in hatıralarını yansıttığı kitabından “Montrö Anlaşması’nın Bakan yeme süreci birinci bölümünü” anlatmıştım.
Özetle “İngiliz Büyükelçisi dönemin Dışişleri Bakanı Numan Menemencioğlu’na Boğazlardan ticaret gemisi kisvesiyle geçen Alman gemilerinin aslında maskelenmiş savaş gemileri olduğundan yakındığını” bu durumun önlenmesi bildiriminde bulunduğunu “ama Menemencioğlu tarafından Montrö Anlaşması’ndaki serbest geçiş hükmü gereğince İngiliz Büyükelçisi isteklerinin her defasında geri çevirdiğini” yazmıştım.
Sonunda İngiliz Büyükelçisi “Başbakan Churchill’in bir mesajını Cumhurbaşkanı İnönü’ye şahsen sunmak istediğini” bildirir.
İnönü, Büyükelçi’yi Çankaya Köşkü’nün kütüphanesinde kabul eder.
Yanında Dışişleri Bakanı Menemencioğlu ve o yıllarda henüz Genel Sekretere vekâlet eden Feridun Cemal Erkin vardır.
Churchill’
İDLİB ve Coronavirüs gündemde öne geçti ama “Kanal İstanbul” yerini koruyor.
Bu bağlamda boğazların hukuki statüsünü düzenleyen Montrö anlaşması da öyle...
......................
Montrö Anlaşması’nın uygulaması Türkiye’de bakan yemiştir.
Güncel sorun “koronavirüs...”
Resmi açıklamalara göre her türlü canlı hayvanın satıldığı Çin pazarlarında bir yılandan insanlara geçmişti.
Yılan, bu virüsü taşıyan yarasa yemişti.
Yılanı yiyen Çinlilerde bu virüsü kapmışlardı.
İnsandan insana geçen korona için Wuhan eyaleti sokağa çıkma dâhil tam bir karantina altında.
Ama...
Başka ülkelere ve özellikle yayılma hızının korkunç olabileceği Hindistan’a da sıçramış durumda.
Türkiye’de şu ana kadar kesin tanımlanmış bir vaka yok.
Şeffaf Oda konuklarım vizyona yeni giren “Baba Parası” filmleriyle Ahmet Kural, Murat Cemcir ve Yağmur Tanrısevsin.
Programa filmin de şarkısı olan “Para Para Para” ile başlıyoruz. Mikrofonda bu üç isim...
Keyifli dakikalar yaşanıyor.
Filmde, babalarından bir milyar dolarlık miras kalan 3 kardeşin mücadelesi anlatılıyor.
Eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un son kitabından birkaç satırı tekrar tekrar okudum ve düşündüm.
Mustafa Kemal İzmir suikastı davasından sonra kader arkadaşları için “Komutanlarımı kurtardım” diye yazmıştır.
Onlardan biri olan Refet Paşa’ya bir araya geldiklerinde “Beni öldürmek istediğinize hiçbir zaman inanmadım” der.
Ardından “Ama bana isyan ettiniz” gibi bir serzenişte bulunur.
Refet Paşa’nın cevabı “İsyan etmedik, içimizden birini kıskandık” olur.
....................
Refet Paşa’nın bu itirafı bütün zamanların “lider ve yola çıktığı yakın arkadaşları ilişkilerini” açıklayan psikolojik etkeni ortaya koyuyor.
Yola çıkarken lider
İran Devrim Muhafız-ları’nın komutanı Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi’nin ikinci lideri El Mühendis, ABD’nin en gelişmiş teknoloji ürünü füzelerle öldürüldü.İran Devrim Muhafız-ları’nın komutanı Kasım Süleymani ve Haşdi Şabi’nin ikinci lideri El Mühendis, ABD’nin en gelişmiş teknoloji ürünü füzelerle öldürüldü.
Buna karşılık, İran hedefe programlanmış ileri teknoloji füzelerle iki Amerikan üssünü vurdu.ABD yüksek teknoloji ürünü erken uyarı sistemleriyle üslerdeki askerlerini güvenli sığınaklara çekti.Can kaybı olmasını önledi.
İsteseydi Patriotlarla füzeleri havada imha edebilirdi.Bunu yapmayarak, İran’ın “Kasım Süleymani’nin intikamı alındı” açıklaması yapmasına olanak verdi.Bir anlamda İran’daki yönetimin elini rahatlattı.Bakın hep “yapay zekânın da devrede olduğu uzay çağı savaş teknolojisi” devrede.
.......................
Türkiye’nin Libya’ya asker göndermesi bağlamında TBMM kararı sonrası çok ilginç bir tarihi belge... Libya’dan 18 Ocak 1947 tarihinde Türkiye Cumhur-başkanı’na gönderilmiş.
Dönemin Cumhurbaşkanı İsmet İnönü.
“Cumhurbaşkanlığı İsmet İnönü Arşivi”nde yer alan belge aynen şöyle...
“Türkiye Cumhurbaşkanı
Ankara
Sadakat duygularımızı teyid eder ve Libya’nın Türkiye’ye ilhakına taraftar bir parti kurulmasına müsaadelerini niyaz eylerim.
İmza: Muhammed Hassan Amir
Tercüme eden:
Fotoğraflarını gördüğünüz güzel Türkiye sinemasının bir artisti olsa zaten tanırdınız.
Fransız, İtalyan sanatçısı da değil.
O benim “güzel Ayla’m...”
Kız kardeşim...