Yassıada Mahkemesi kararlarının “hukuk tarihimizden silinmesi” ve “yok hükmünde sayılması” bağlamında tarihe düşülen notlar...
Yassıada’nın “1 numaralı sanığı”
Celal Bayar’dı.
“1 numaralı tanık” ise Kurtul Altuğ.
İkisiyle de anılarım var.
Bayar ve Yassıada Mahkemesi’nin mahkûm ettiği Demokrat Partililer bir
süre Kayseri Cezaevi’nde yattıktan sonra “af”la tahliye edildiler.
Bu kez gündeme “DP’lilerin siyasi haklarınının iadesi” geldi.
27 Mayıs’ı yapan MBK’lılar tabii senatör (ömür boyu) olunca “güç”, kimlerden oluştuğu bilinmeyen gölgedeki ihtilal uzantısı örgüte,
“Silahlı Kuvvetler Birliği’ne” geçmişti.
Siyasete ağırlık koyuyorlardı.
DEMİREL’E KISKAÇ
Süleyman Demirel Başbakan’dı.
“Siyasi hakların iadesi” için Bayar ve arkadaşları DP’li kamuoyu ile Silahlı Kuvvetler Birliği arasında sıkışmıştı.
O sırada Kurtul Altuğ sosyal demokrat çizgiye geçmiş olan Yeni İstanbul gazetesinin Genel Yayın Müdürü oldu.
Ben de Yazı İşleri Müdürü...
Altuğ’la gazeteye hareket kazandırıyor, gazetecilik projeleri kuruyor, hayata geçiriyorduk.
Kurtul Abi “Yassıada’nın 1 numaralı sanığı ile
1 numaralı tanığı karşı karşıya” dedi...
Sordu: “Ne dersin?”
Harika fikirdi...
Altuğ, randevu aldı, Bayar’ın Caddebostan’daki evine gitti.
Konuştu...
TARİHİ DEĞİŞTİRDİ
Siyasi tarihi değiştirecek bir demeçle geldi.
Bayar “İnönü olsa bizim siyasi haklarımızı verirdi” demişti...
Sayfaları çizen Oğuz Demircioğlu ile bu demeci değerlendiren güzel bir sayfa yaptık...
Ancak...
Olay “1 numaralı sanık ve 1 numaralı tanık” kurgusunu çok aşıyordu...
İnönü ile Bayar’ın yıllar sonra ilk kez görüşmesinin kapısını aralıyordu.
“İsmet Paşa ağırlığı” devreye girince Silahlı Kuvvetler Birliği’nin Başbakan Demirel üzerindeki baskı dişlileri haliyle gevşiyordu.
Politika kurdu Celal Bayar, kilitli kapıları menteşelerinden zorlayarak açmanın yolunu Kurtul Altuğ ile o görüşmede açmıştı.
AFFA HAYIR
Bayar o görüşmede dayatmıştı.
“Affı kabul etmiyorum. Çünkü suçlu değiliz... Bizi yargılayan Yassıada Mahkemesi de meşru değil...
O mahkemenin kararları yok hükmünde sayılmalı, siyasi haklarımız iade edilmelidir.”
Bu olay 1969’da gerçekleşmişti.
Siyaseti bu denli karıştırmış olan “gazetecilik yapma tutkumuzun bedeli” gazeteden kovulmamız oldu.
Olay siyasi tarihe “kuyudan adam çıkarma operasyonu” olarak geçti.
....................
Ama...
“Siyasi haklar” iade edildi.
Bazı DP’liler AP listesinden seçim kazandılar.
Hatta bakan oldular.
Ama...
Yassıada Mahkemesi kararlarının “yok hükmünde” sayılması, Hukuk ve Adalet sicilimizden silinmesi için 51 yıl geçmesi, 2020’yi beklemek gerekecekti.
BAYAR’LA ANI NOTLARI
3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar’la birkaç kez konuşma fırsatım oldu.
Zamanın güçlü gazetelerinden Tercüman’ın sahibi merhum Kemal Ilıcak ve eşi Nazlı Ilıcak’ın Bebek’teki evlerinde verdikleri davetlerin “onur konuğu” olurdu.
Nazlı Ilıcak’ın babası Demokrat Parti’nin Bayındırlık Bakanı’ydı.
Yassıada’da yargılanmış, Kayseri Cezaevi’nde yatmıştı.
DP’li başka bakanlar ve eşleri de bu davetlere katılırdı.
ATA’YA LAF SÖYLETMEM
Yandaki fotoğraf Ilıcakların davetlerinden birinde çekilmiştir.
O konuşmalarımızdan anı notlarımı paylaşayım.
- Bir konuda eski bakanları ve
DP ileri gelenleri hatta onların eşleri üzerine fazla geldiklerinde Bayar’ın, “Bana hür irademin dışında bir şey söyletemezsiniz, ısrar etmeyin” dediğini hatırlıyorum.
- Bayar’a büyük saygı duyarlardı.
Onun böyle bir söylemle noktayı koyması üzerine masadakiler ve çevredekiler sessiz kalırdı.
- Bayar’ın Atatürk’e olan hayranlığına ve tutkusuna da tanık oldum. Masadakilerden biri kimdi ve ne söylemişti hatırlamıyorum ama Atatürk’le ilgili negatif imada bulunmuştu sanıyorum.
Bayar, elini yemek masasına hafifçe vurmuş ve -mealen- şöyle demişti:
“Benden, büyük Atatürk için tek bir menfi söz bekleyemezsiniz. Benim bulunduğum yerde de kimse büyük Ata aleyhinde konuşamaz, imada bulunamaz.”
- Silahlı Kuvvetler için de konuşmaları çok özenliydi.
“27 Mayıs’ı yapanları TSK’yı temsil etmeyen sadece 30-40 kişi olarak” tanımlıyordu.
- Hafızası müthişti.
Bu köşede Bayar İş Bankası Genel Müdürü’yken, İş Bankası’nda çalışan annem ve babamın nişan yüzüklerini taktığını yazmıştım.
Ilıcakların davetlerinden birinde kendisine bunu söyledim.
Sevgili annem ve babam henüz hayattaydılar.
Nişanı hemen hatırladı.
“Hale Bahçesi’nde, İş Bankası’nın kuruluş yıl dönümündeydi” dedi.
Gerçekten de öyleymiş.
Allah rahmet eylesin.