27 Mayıs ihtilalinde “madalyonun diğer yüzü...”
Günlerdir ekranlarda ve gazete sütunlarında “27 Mayıs ve CHP” tartışılıyor.
Çarşamba gecesi Habertürk ekranlarında iktidara uzak olmayan Nagehan Alçı Kütahyalı -mealen- şöyle diyordu:
“27 Mayıs darbesi olmasaydı CHP ilk seçimde iktidara gelebilirdi...”
İktidara yakın isimler de bu mealde konuşmalar yaptılar.
Gerçekten 1957 seçimlerinden itibaren DP’nin oyları düşüşteydi.
Ama...
“CHP ilk seçimde iktidara tek başına gelir miydi, gelemez miydi”, alternatif tarih yazmak olur.
Bilemem.
Ama madem o yıllardan bu günlere öyle bir kuvvetli kanaat rüzgârı esiyordu, o zaman “CHP neden askerin ihtilal yapmasını istemiş” olabilirdi ki?
DEHŞETENGİZ KOMİSYON
Siyaseti zıvanadan çıkartan olaylar zinciri oy kaybetmekte olan DP’nin hürriyetleri adeta mengene arasında sıkıştırmasıydı.
“Vatan cephesi” kurmuştu.
Her gün radyodan yüzlerce “vatan cephesine yeni katılanların isimleri” okunurdu.
Türkiye’yi ikiye bölmenin sancıları hissedilmekteydi.
...................
Ve...
Çok yanlış bir şey yapıldı.
“Yargı yetkisinin verildiği” bir “Meclis Tahkikat Komisyonu” kuruldu.
Tamamı DP’li milletvekillerinden oluşuyordu.
Dilediğini sorguya çekebiliyor, hukuki işlem yapabiliyordu.
Herkes, özellikle basın bu dehşetengiz Tahkikat Komisyonu’ndan korkmaktaydı.
........................
Bir anekdot...
Tahkikat Komisyo-nu’ndan birkaç milletvekili Ankara’nın Bab-ı Ali’si olan Rüzgarlı Sokak’taki “Ovehan”ı basmıştı.
Han’da gazetelerin büroları vardı.
Muhalif bir gazetenin bürosundaki gazetecileri sorguya çekerken asıl hınzırlıkları (!!!) yazan gazeteciye gelir sorgulama sırası.
“Sen neler yazarsın bakiim?”
Bizim ki mahcup bir ifadeyle cevap verir:
“Sayın vekilim, ben sadece Spor Toto uzmanıyım.
Spor Toto oynayanlara gazetede tüyolar yazıyorum. (Spor Toto henüz çok yeniydi.)
Milletvekili yumuşar.
“Ver bakalım bu haftaki maçların tüyosunu bana. Senin aklına uyup oynayacağım.”
Tansiyon düşer, gazete bürosundaki diğerleri de sıyırır.
Herkes spor toto tahmini yapmaya başlar.
........................
Fakat her şey bu kadar kara mizah değildi elbette.
Tahkikat Komisyonu’nun kurulması Meclis’te büyük hadiselere neden olmuştu.
İsmet İnönü kürsüye çıkmış, Meclis’ten bir Tahkikat Komisyonu’na “yargı hatta yürütme yetkisi veren” bu Anayasa’ya aykırı uygulamayı kendine özgü keskin bir dille ifade ettikten sonra, “Türkiye’yi karanlığa sürüklüyor-sunuz” uyarısında bulunmuştu.
Hâlâ hatırlanan söylemi o güne aittir.
“Sonra, sizi ben bile kurtaramam...”
Kıyametler kopmuştu tabii.
Paşa ne demek istiyordu?
İhtilale davetiye mi çıkarıyordu yoksa?
Oysa...
İsmet Paşa davetiye çıkarıyor falan değildi, sadece vahim gidişata işaret ediyordu.
İDAMLAR VE İNÖNÜ
27 Mayıs İhtilali’nden sonra İsmet Paşa’ya sormuşlardı:
“İhtilalin içinde misiniz?”
Paşa’nın cevabı şöyle olmuştu:
“27 Mayıs’ın ne içindeyiz, ne dışındayız...”
Böylece Türkiye’nin kaderini bir avuç cuntacıya bırakmamak ve demokrasiye dönüş için ağırlık koyabileceği kadar yakın, fakat yanlışlıkları paylaşmamak kadar uzaklığı işaret etmişti.
.......................
“Sizi ben bile kurtaramam” söyleminin ne kadar gerçekçi olduğuna da -ne yazık ki- tarihin akışında tanık olduk.
İdam kararları açıklanınca İsmet İnönü devlet başkanı ve MBK’nın da başı (Cuntanın adı Milli Birlik Komitesi’ydi) eski Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Cemal Gürsel’e bir mektup yazmıştı.
“Aralarında Cumhurbaşkanı ve Başbakan’ın da olduğu DP’liler için idam kararını son derece yanlış bulduğunu, kesinlikle engellemesi gerektiğini...
Bunun ne içeriye, ne dışarıya anlatılamayacağını, adalete aykırılığını, yıllarca silinmeyecek izler bırakacağını bildirmişti.” (Mealen)
Mektuba cevap gelmeden bir sabah erkenden Adnan Menderes’in eşi Berrin Menderes hanımefendi İnönülerin evine geldi.
İsmet İnönü’nün MBK üyeleri ve Gürsel’le konuşarak eşinin ve elbette diğer idam edileceklerin kurtarılması için yardımını rica etti.
İnönü, Menderes’in eşine “bu konuda zaten mektup yazdığını” söyledi.
“Fakat şimdi randevu isteyip yüz yüze de söyleyeceğim” teminatını verdi.
Ve gerçekten Gürsel’e gidip ricada bulundu.
Gürsel MBK’cılara telefon ettiğinde “İdam kararları Menderes dahil infaz edilmiştir” cevabını aldı.
.......................
Bazı iddialara göre aslında Menderes’in idam kararı o sırada infaz edilmiş değildi ama sırf Gürsel engelleyemesin diye ona böyle söylemişlerdi.
Doğrudur, yanlıştır hâlâ bilemiyoruz. Ama...
İnönü idamlara karşıydı.
İnfazların olmaması için iki kez ağırlığını koymuştu.
Ancak ne yazık ki bir süre önce Meclis kürsüsünde uyardığı gibi, “o bile kurtaramamıştı...”
Tarihin çok hazin sayfalarıdır.
Menderes’e, Zorlu’ya ve Polatkan’a rahmet diliyorum.