Soru:
“İdlib’den sınırımıza dalga dalga akan Suriyelileri hareketlendiren nedir?
Bu insanlar yüzlerce yıldır orada yaşamıyorlar mıydı?
Esad’ın zamanında da oradaydılar, şimdi Esad’ın başında bulunduğu rejim güçleri yeniden İdlib’i ele geçirmekteyken neden kaçıyorlar?
Babaları, büyükbabaları, cetleri o toraklardaydı, ne oldu da kendilerinden olan rejim güçlerinden kaçıyorlar?
İdlib’deki kökten İslamcı silahlı birlikler eğer rejim güçleri tarafından temizleniyorsa, sivil halkın memnun olması ve kendi devlet güçlerinin yeniden yönetimi ele almasıyla düzenli bir kamu koruması altında kendilerini çok daha güvenli hissetmeleri gerekmez mi?”
....................
Düz mantık böyle.
Ama...
Ayrıntılara girince işin rengi değişiyor.
Şöyle ki...
1- Rejim güçlerinin son günlerde ele geçirdiği yerler, Suriye’de rejim karşıtı başkaldırının başladığı 3 nokta.
3 isyan yangısı...
Bunlar rejim güçleri tarafından cezalandırılacakları korkusunu taşıyan ve o nedenle Türkiye sınırına doğru kaçanlar.
Ancak...
Sayıları öyle milyona erişecek yükseklikte değil.
Birkaç yüz bin.
Ya diğerleri...
...................
2- Başta “Heyet-üş Tahrir” olmak üzere El Kaide türevi çok sayıda radikal ve kendilerine “cihatçı” unvanı veren rejim karşıtı örgütler İdlib’de sadece erkeklerden oluşan savaşçılarla sınırlı değil.
Eşleri, çocukları hatta bir kısmı kız kardeşleri, anaları, babalarıyla büyük aileler.
Çoğunluğu rejimin daha önce ele geçirdiği başka coğrafyalarda otobüslere doldurularak Kuzey’e İdlib’e sürdükleri cihatçılar ve aileleri.
Rejim ele geçirdiği yörelerde çıkış koridorları açtı.
Bu cihatçı aileler o koridorlardan İdlib’e gittiler.
İdlib bütün cihatçı unsurların dolduğu, sıkıştığı, balon gibi şiştiği bir karma sosyal yapı oluşturdu.
Yani...
Türkiye sınırına yığılmakta olan göç dalgaları sadece sıradan siviller değil.
...................
3- Astana ve Soçi mutabakat-larında, Türkiye, sınırlarına vuracak ve 3 milyonu bulabilecek bu göç dalgalarını durdurmak için bazı sorumluluklar üstlenmişti.
Başta Heyet-üş Tahrir olmak üzere, cihatçı grupların ellerindeki ağır silahları bırakmaları ve rejim güçlerine, Rus üslerine saldırılarını önlemek misyonunu kabul etmişti.
Çok zor hatta imkânsıza yakın bir sorumluluktu bu.
Türkiye’nin güvenlik noktaları da bu cihatçı unsurların tacizlerini önlemek amaçlıydı.
Ne derece başarılı olabildik ayrı bir konu.
Çünkü...
Sahada bu cihatçı gruplar bazı emirlikler tarafından para ve silahla destekleniyor, besleniyordu.
Ellerinde Amerikan yapısı ağır silahlar vardı/var.
Türkiye’nin iyi niyetli çabalarının karşısında asıl cihatçı grupların iplerini elinde tutan güçler çok etkili oldu.
Belki de amaç Türkiye ile Rusya’nın arasını açmaktı.
İdlib iltihaplı çıbandı.
Önünde sonunda patlayacaktı.
......................
4- Tehlike bu iltihabın Türkiye sınırlarına akmasıdır.
Belirttiğim gibi, göç dalgalarını oluşturan yüz binler sıradan, kendi halinde, toprak insanları, köylüler, esnaf değil.
Cihatçı savaşçıların aileleri.
İçlerinde savaşçı cihatçılar da olabilir.
Elbette o günahsız çocuklara bakarak içimiz acıyor.
Fakat...
Bu böyle sürerse Türkiye sınırı Peşaver’e dönüşebilir.
Afganistan’dan Pakistan sınırındaki Peşaver’e yığılan her türlü cihatçıyla ve aileleriyle ortaya çıkan Peşaver gerçeğini yaşamamalıyız.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bunun bilinciyle göç dalgalarını sınırımızın dışında barındırmak önlemlerini almakta.
İşimiz çok zor.