Güldener Sonumut

Güldener Sonumut

ntvbenelux@gmail.com

Tüm Yazıları

Avrupa Birliği’nin iki motor ülkesi olan Fransa ve Almanya arasında hava savunma sistemleri konusunda derin görüş ayrılığı yaşanıyor. Almanya, kısa adı ESSI olan Avrupa Hava Savunma Kalkanı girişimini başlattı. Rusya-Ukrayna savaşının başlamasıyla birlikte kolları sıvayan Almanya Başbakanı Olaf Scholz, Ağustos 2022’de Avrupalı müttefiklerin en büyük askeri eksikliği olan hava savunma sistemlerini geliştirme konusunda ESSI girişimini başlattı. Aralarında Belçika, Hollanda, İngiltere, Bulgaristan, Finlandiya ve Norveç gibi toplam 15 ülkenin bulunduğu konsorsiyum, hava savunma sistemlerinin alımı konusunda ortak bir havuz oluşturma kararı aldı. Rusya’nın İskender füzelerine karşı koyabilecek bir hava savunma mimarisi oluşturmayı hedefleyen Almanya, ABD ve İsrail’den gerçekleştireceği alımlarla Avrupa hava sahasının güvenliğini sağlamayı amaçlıyor. NATO’nun Vilnius zirvesi arifesinde tarafsız Avusturya ile İsviçre’yi de saflarına katan Almanya, Fransa’yı ise ESSI sürecinden tamamen dışladı.

Haberin Devamı

Alternatif girişim

Fransa ESSI girişimine prensipte karşı değil, ancak askeri mimarinin Avrupa savunma sanayisine dayalı olması gerektiğini savunuyor. Kendi hava savunma sistemi girişimini başlatan Fransa, girişime katılma konusunda İtalya, İspanya ve Portekiz’le de niyet mektubu imzaladı. Ancak Almanya, neredeyse Fransa’nın hava savunma sistemi mimarisine soluk verebilecek hiçbir adıma izin vermiyor. Bu çerçevede Türkiye, Fransa’ya devasa bir soluk getirebilir. Kasım 2017 yılında NATO Savunma Bakanları toplantısında Fransız-İtalyan ortak yapımı Eurosam hava savunma sistemi yetkilileriyle yeni nesil SAMP-T’nin geliştirilmesi, üretilmesi ve dünyaya pazarlanması konusunda bir niyet mektubu imzalanmıştı. O tarihten bu yana Türkiye’nin iradesine rağmen bir gelişme sağlanamadı. Ankara’nın Fransa’nın konsorsiyumuna dahil olması sadece Türkiye’nin değil, aynı zamanda Fransa’nın ve NATO’nun Avrupalı müttefiklerinin de yararına. Türkiye ile geliştirilecek olan yeni nesil bir Eurosam hava savunma sistemi, hem daha etkin, hem daha ucuz, hem daha bağımsız olacaktır. Beyaz Saray’da yaşanabilecek olası siyasi değişikliklerden etkilenmeyecektir. Üstelik Türkiye sayesinde Fransa-İtalya-İspanya ile geliştirilecek olan bu sistemi üçüncü ülkelere ve NATO’nun partnerlerine ihraç etme şansı da artacaktır.

Haberin Devamı

Türkiye sayesinde

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Vilnius zirvesinde gerçekleştirdiği ikili görüşmelerin bazılarına Savunma Sanayii Başkanı Haluk Görgün de katıldı. Erdoğan, Vilnius’ta düzenlediği basın toplantısında İspanya Başbakanı Pedro Sanchez’le yaptığı görüşmede Türkiye ile İspanya arasında savunma sanayiinde var olan anlaşmaları hatırlatarak bunların genişletilmesi konusuna değindiğini aktardı. Ayrıca zirvenin birinci günü Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile görüşen Erdoğan, İtalya Başbakanı Giorgia Meloni ile görüşmesini de bir gün erkene aldı. Fransa’nın ulusal günü olan 14 Temmuz kutlamalarında ulusa seslenen Macron, Avrupa’nın savunma alanındaki egemenliğinin önemine vurgu yaptı. Bu bağlamda, Fransa’nın Türkiye ile ortak hava savunma sistemi geliştirme çabalarını yeniden canlandırıp ivme kazandırmak gerekiyor. Bu konuda da İtalya’ya güvenmemiz lazım. Zira Meloni de anlaşılan Türkiye ile bu sistemi geliştirme konusunda çok arzulu. Fransa’nın Avrupa hava savunma sistemi mimarisindeki yalnızlığına Türkiye son verebilir. Ama Paris’in de bu konuda irade sergilemesi gerekiyor. Haziran 2020‘de Fransa Büyükelçisi olarak atanan Hervé Magro, cebinde Türkiye ile Fransa arasında imzalanacak olan Eurosam anlaşmasının taslak metni ve imza yetkisiyle gelmişti. Fransa’nın Beyrut Büyükelçisi olarak yeni göreve atanan Magro’nun Ankara’dan ayrılmadan önce cebindeki o mektubu yeni meslektaşı Isabelle Dumont’a devretmesini dileyelim. Türkiye’yi de çok yakından tanıyan Dumont’un Ankara ile Paris arasında hava savunma sisteminin geliştirilmesi konusunda hüner gösterebileceği kesin. Ancak siyasi irade de şart.

Haberin Devamı

Fransa’nın yalnızlığına Türkiye formülü

AB-Türkiye ilişkilerinde beklentiler

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Vilnius zirvesi öncesi, İstanbul’da düzenlediği basın toplantısında Avrupa Birliği (AB)-Türkiye ilişkilerini canlandırma konusundaki arzusunu dile getirme yöntemi oldukça etkili oldu. Nitekim, uzun süre gölgede kalan, hatta unutulan AB-Türkiye ilişkilerine yönelik pozitif söylem yeniden gündeme geldi. Nitekim NATO zirvesinde AB-Türkiye ilişkileri, kah İsveç’in NATO üyeliği bağlamında, kah Erdoğan’ın AB Konseyi Başkanı Charles Michel veya AB dönem başkanlığını üstlenen İspanya Başbakanı Pedro Sanchez’le yaptığı görüşmede ele alındı. Bu olumlu havanın istimi de önceden Ankara tarafından hazırlandı. Nitekim cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ardından kurulan yeni kabineyle birlikte AB-Türkiye ilişkilerine idari, siyasi ve diplomatik açıdan ivme kazandırılmaya başlanmıştı.

Bu çerçevede Türkiye, AB ile Ankara’yı tam üyeliğe götürecek olan yolu yeniden canlandırmayı hedefliyor. Bu konuyu da en yüksek düzeyde seslendirmiş oldu. Kısa vadede Türkiye ile AB arasında yeni müzakere başlıklarının açılması beklenmiyor. Ancak vize muafiyetine gidecek olan yolda AB’nin vize kolaylığı, Gümrük Birliği’nin güncelleştirmesi, Ankara ile Brüksel arasında kurumların yeniden işlemesini sağlaması mümkün. AB-Türkiye ortaklık komitesi, AB-Türkiye dışişleri bakanları düzeyindeki ortaklık Konseyinin yeniden işler hale gelmesi çok önemli.

Vize muafiyeti

Vize muafiyeti konusunda Türkiye’nin yerine getirmesi gereken 6 kriteri kaldı. Bu eksikliklerin giderilmesi konusunda sergilenecek siyasi irade ve niyet beyanı ilişkilere farklı bir ivme getirebilir. Türkiye’nin bu konudaki iştahı ve siyasi arzusu ortada. Ancak AB cephesindeki siyasi gelişmeleri ve takvimi de unutmamak gerekiyor. Maalesef AB içerisinde Türkiye-AB ilişkilerinden hazzetmeyen çok siyasi oluşum var. Gelecek yıl haziran ayında yapılacak olan Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesinde vize muafiyeti konusunda AB’nin siyasi düzeyde adım atması zor gibi görünüyor. Zira aşırı sağ yabancı düşmanı partiler arasında yer alan Almaya’daki AfD partisi, Fransa’da Marine LePen’in Ulusal Birlik partisi, Hollanda’da Geert Wilders’in PVV partisi gibi siyasi oluşumlar, AB’nin Türkiye ile yakınlaşma süreci aleyhinde popülist söyleme başvurabilirler.

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sonbaharda Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis’le Selanik’te gerçekleştirecekleri Yüksek Düzeyli İşbirliği Konseyi toplantısı belirleyici olacak. Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de milli çıkarlarını göz ardı etmeden sorunları diyalogla çözme iradesini yinelemesi de süreç açısından yardımcı olacaktır. Türkiye’nin vize muafiyetinde eksik olan 6 kriteri yerine getirmesi aslında büyük bir sorun değil. Yeter ki Brüksel’den Türkiye’ye yönelik olarak bir istek, bir irade ve bir iştah sergilensin. Umutlu ancak bir o kadar da gerçekçi olmakta fayda var.

Fransa’nın yalnızlığına Türkiye formülü

Vilnius’ta sızıntı tedirginliği

Vilnius zirvesi sona erdi. Yorucu, ancak bir o kadar da zengin bir zirveydi. 90 maddelik zirve bildirisinde dış haberci meslektaşlarım, savunma ve dış politika konusunda dirsek çürüten akademisyenler, savunma sanayii ve ar-ge alanında çalışma yapan sanayiciler ile istihbaratçılar için en az 5 yıllık malzeme çıkmadı değil. NATO’nun genişlemesiyle birlikte yaşanan yeni sorunlar da yok değil. Bunlar arasında, zirve bildirisi taslağının dışarıya sızması NATO’nun güvenlik birimlerini heyecanlandırdı ve harekete geçirdi. Zira NATO-Ukrayna konsey toplantısından önce Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy’nin taslak bildiri metninde Ukrayna konusunda yer alan ifadeleri birebir sosyal medyada paylaşması büyük bir skandal oluşturdu. Ukrayna bu süreçten zarar gördü. Zira sosyal medyaya sızan bütün ifadeler, ABD, İngiltere, Fransa ve Almanya’nın isteği doğrultusunda silindi. O ifadeler sosyal medyaya sızmamış olsaydı eğer, Ukrayna Vilnius zirvesinden daha fazla kazanım elde etmiş olurdu.

NATO’nun güvenlik birimi, bu sızıntının nereden kaynaklandığını araştırıyor. Aslında büyük bir skandal, ancak yine de sınırlı bir skandal. Zira zirve bildirisi müzakere edildiği dönemde gizli ibareye sahip ama müttefikler belge üzerinde anlaştığı andan itibaren güvenlik seviyesi düşürülüyor ve kamuya açıklanan belge haline geliyor. Ancak buna rağmen, belgenin müzakereler bitmeden üçüncü bir ülkeye sızdırılması sorun.

NATO’da tahkikat

Müttefikler arasında yapılan görüşmelere göre, gözler Polonya ve Litvanya’ya çevrilmiş durumda. Zira Ukrayna’nın NATO nezdinde en azılı savunucuları bu ülkeler. Bu tür sızıntıların İttifak’a zarar verebileceğini dile getiren uzmanlar, NATO genişledikçe bu tür olayların yaşanma ihtimalinin arttığını dile getiriyor. Bu sızıntıların sadece NATO’ya zarar vermekle kalmadığına işaret eden güvenlik uzmanları, Rusya ve Çin gibi ülkelerin NATO içerisindeki görüş ayrılıklarını ve İttifak aleyhindeki faaliyetlerini pekiştirdiğine de vurgu yapıyorlar.

Ukrayna bu konuda dersini aldı. İngiltere Savunma Bakanı’nın Ukrayna çıkışını da bu minvalden değerlendirmek gerekiyor. Sanırım müttefikler gelecekte Ukrayna konusunda daha temkinli olacaklar. Zira Ukrayna’nın da savaşın başladığı tarihten bu yana NATO ülkeleriyle ancak yüksükle istihbarat paylaştığını da dillendirmeye başladılar...