Yaklaşık 2 yıl aradan sonra 2021-2022 eğitim ve öğretim yılı, tüm kademe ve sınıflarda başladı. Çocuklar heyecanlı, veliler onlardan daha heyecanlı! Çocuklar evde olmaktan sıkıldı, veliler çocukların evde olmasından yoruldu. Okul çağında çocuğu olan arkadaşlarımın bir kısmı ‘kat muavini’ bir kısmı ‘rehber öğretmen’ ve büyük bir kısmı da ‘sınıf öğretmeni’ sertifikası almayı çoktan hak etti. Evet en sonunda dört gözle beklenen zil çaldı çalmasına ama acaba endişenin eşlik ettiği bu bayram havası ne kadar sürecek?
***
Yüz yüze eğitimin başlaması bütün çocuklarda aynı etkiyi yapmadı. Kimileri memnun kimileri bu durumdan mustarip. Bu yıl ilkokul 2. sınıfa başlayan Defne için okula gidiyor olmak çok yeni bir kavram. Zira geçen sene onun için okul kavramı sadece bir tabletten ibaretti. “Heyecandan sabaha kadar uyuyamadım. İçimde hep kelebekler uçuştu” dedi. Annesi Elif çok kullanır bu, “İçimde kelebekler uçuşuyor” lafını. “Senin kelebeklerden ne haber Elif?” diye sordum. “Benim kelebeklerin hepsi endişeli” dedi.
Bu yıl 8. sınıfa başlayan Ali Çakır’ım ise hiç sevinmedi okulların açılmasına. “Böyle iyiydik” dedi, durdu. Alicim sıkılmadın mı? Arkadaşlarını özlemedin mi? gibi sıkıcı sorularla bunalttım çocuğu. Oysaki, Bodrum’da yaşıyor olmanın avantajları şahane değerlendirdi. Her gün rüzgar sörfü, su kayağı gibi bilumum su sporlarıyla uğraştı. Yani sıkılmaya hiç fırsatı olmadı birrrr. Ali hep arkadaşlarıyla beraberdi ve nasıl sosyal olunur hepimize gösterdi ikiii.
Bodrum’da yaşayan çocuklar, büyükşehirlerde yaşayan çocuklara göre birçok açıdan daha şanslılar. Denizle, doğayla, börtü böcekle iç içe olabilme imkanları diğer çocuklara kıyasla çok fazla. Aslına bakarsanız çocukların gerçekten herhangi bir şeye karşı ilgileri varsa bir şekilde o yola girip yine aynı yolda yürüme istek, arzu ve yeteneklerini konuşturabiliyorlar. Burada önemli olan ebeveynlerin ve öğretmenlerin gereken dikkat ve özeni göstermeleri. Gözler hep açık, kulaklar hep delik olma durumunda.
Çoklu Zekâ Kuramı
Eğitime yeni bir yaklaşım getiren ‘Çoklu Zekâ Kuramı’, Harvard Üniversitesi öğretim üyelerinden Howard Gardner tarafından 1983 yılında geliştirilmiş. “Günümüzde eğitim ve psikoloji alanındaki gelişmelerle birlikte bireylerin neler yapabildiğinden çok neler yapabileceği düşünülmelidir” diyor Gardner. İşte “Çoklu Zekâ Kuramı” da bu amaçla, yeni pedagojik yöntemlerin düşünülmesi için ortaya atılmış. Gardner, zekâyı “İçinde yaşanılan toplumda faydalı bir şeyler yapabilme kapasitesi; her insanda kendine özgü bulunan yetenek ve beceriler bütünü” olarak tanımlıyor. Çoklu Zekâ Kuramı da insanların, kesinlikle bir zekâ bölümüyle etiketlenmemesi gerektiğinden yola çıkar. Gardner, Harvard Üniversitesi’nde nöropsikoloji profesörü. IQ testlerinin yetersiz olduğunu söyleyerek zekâ kavramına farklı bir tanım getirmiş. Zekânın birden çok alanda ölçülebileceğini, çok yönlü olduğunu, doğuştan kalıtımla getirildiğini ve geliştirilebilmekte olduğunu kanıtlayarak yaşam boyunca da geliştirilebilen bir öğrenmeyi içerdiği iddiasında. Ona göre her insanda 8 farklı zekâ bölümü var.
Mantıksal-Matematiksel
Sözel-Dilsel
Görsel-Mekânsal
İçsel-Kişiye Dönük
Sosyal-Kişiler Arası
Müziksel-Ritmik
Bedensel-Kinestetik
Doğa
Kuram; her insana kolay öğrendiği bir öğrenme yolu bulunduğunda öğrenmede zorlandığı pek çok şeyin öğretilebilir olduğunu, eğitimde önemli olan noktanın her çocuğun öğreneceği stili keşfederek o sistemle ilerlemek gerektiğini söylüyor.
***
“Her öğrenci, zekâ yapısı ve öğrenme yöntemi açısından diğerinden farklıdır. Kimi sadece dinlemekle, kimi öğrenme sürecinin içinde yer almakla, kimi de araştırıp düşünüp çözümlemek gibi farklı yöntemlerle anlar” diyen kuram, öğretmen-öğrenci iletişiminin sağlıklı olabilmesi için öğrencilerin zekâ türlerinin belirlenmesi önemine dikkat çekiyor. Bu belirlemenin amacı öğretmenin öğrenciye yaklaşımını, ders araç ve gereçlerinin seçimini ve derslerde kullanılan yöntemlerin saptanmasını gerekli kılıyor.
Zekâ öğretilebilir.
Her insanın güçlü zekâları vardır.
Her insanın zayıf zekâları vardır.
Zayıflıklar güçlendirilebilir.
Kişinin zekâsı parmak izi gibi benzersizdir.
***
Yıllardır süregelen tekdüze eğitimden kurtulup öğrenciyi araştırmaya, düşünmeye ve sorunları çözebilmeye sevk eden neden-sonuç ilişkisini kurabilen bir eğitimin daha verimli olacağını, hatta olduğunu, tek tip bir yöntemle yapılan bir eğitimin uzun dönemli hafızada yer alamadığı artık hepimiz biliyoruz. Yapılan bir araştırmaya göre, öğrenciler okuduklarının % 10’unu, işittiklerinin % 20’sini, gördüklerinin % 30’unu, görüp işittiklerinin % 50’sini, söylediklerinin % 70’ini, söyleyip yaptıklarının % 90’ını akıllarında tutabilmektedirler. İngiltere’de yapılan bir araştırmada ise ebeveynlere, “Sizce, çocuğunuz okula döndüğünde okulların neye odaklanması gerekir?” sorusuna yüzde 70’i ruh sağlığı derken müfredat öğrenimi yüzde 57’yle ikinci sırada yer aldı.