Taşkent’ten Aladağ’a

4 Aralık 2016

Bu ülkenin kız çocukları, ya çocuk yaşta evlenmek ya da okuyabilmek için bir karanlık yurt binasının mutfağında, öflez bir ışığın gölgesinde bulaşık yıkamak zorundadır.

Erkek çocukları, daha adım atmaya başlar başlamaz öğretilmiş bir erkekliğin gölgesinde, erkenden evlendirilmez ve hayatta kalabilirse düşünebilirler okumayı.

***

Köy Enstitüleri komünist icadıdır.

Köy kent projeleri raflarda.

“Köyümüze geri dönelim” kampanyaları afişlerde.

Merkezle iletişimi aylarca kesilen, kesilmediğinde de çok önemsenmeyen köylerin, kasabaların, ilçelerin ve hatta kentlerin gerçeği, kimselerin gitmediği bu yerlere giden cemaat ve tarikatlardır.

Yazının Devamı

“Tahir’siz bir yıl”

27 Kasım 2016

28 Kasım 2015 günü, bu ülke tarihinde mühimdir.

Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, 28 Kasım 2015’te, Dört Ayaklı Minare’nin altında yaptığı basın açıklamasında şöyle diyordu:

“Şu anda içinde bulunduğumuz Diyarbakır’ın tarihi Suriçi bölgesi 9 bin yıllık geçmişe sahip. Bu alan içerisinde surlar, camiler, kiliseler ve daha başta tarihi yapılar bulunmaktadır. Diyarbakır ismiyle en çok anılan, zihinlerimizde en çok sembolize olan

Dört Ayaklı Minare’yi ne yazık ki iki gün önce şu an da gördüğünüz gibi ayağından vurdular...”

Bu sözlerinden birkaç dakika sonra Tahir Elçi’yi, ayaklarından vurulmuş Dört Ayaklı Minare’nin gölgesinde vurdular.

Bir yıldan çok daha uzun 1 yıl geçti.

Yarın ölümünün yıldönümünde anılacak Elçi.

Yazının Devamı

Kod isimli çocuklar

20 Kasım 2016

... Bakmayın siz çocuklarla ilgili bunca süslü söze.
Bu ülkede, tarihsel olarak, sadece bu dönemde de değil, çocuklar sahipsizdir.
“İdam” denilir, “hadım” denilir ama nedense istismarcılar, tecavüzcüler her dönem “kıymetlidir”.
3 aylığına “faaliyetleri durdurulan” Gündem Çocuk ve hayatlarını çocuklara vermiş çalışanları tam da bu yüzden çok “tehlikelidir.”
İstismarcıların peşlerinde koştuğu, üzerine duvar yıkılan, pres makinesinin altında ezilen, okulda başına lavabo düşen, elektrik akımına kapılan çocukların ve ailelerinin yanındadır çünkü...

Babaları intihar etmiş, köy yerinde kalakalmış, anneleri yeniden evlenmiş 6 kardeşten biriydi A.

Yazının Devamı

Elkasas’ın skandal tahliyesi ve mühürler

13 Kasım 2016

... Ardı ardına düşüyor haberler. “Mardin Derik Kaymakamı şehit oldu” diyor bir haber. “Oyun oynarken polis ateşiyle vurularak ölen Nihat Kazanhan davası bitti” diye geliyor bir başka başlık... Bırak terörü bir yana, bir kedinin gönlü kırılsa gözleri yaşaran insanlar derneklerinin kapısına mühür vurulanlar... Haberler geliyor. Gencecik askerler toprağa düşmüş.
Sarı değil bu sonbahar...



“Olağan” bir gün.
Ardı ardına düşüyor haberler.

Yazının Devamı

Son tekme

6 Kasım 2016

Otobüste, hücre-lerine nüfuz etmiş “genel ahlakın” güveniyle Ayşegül Terzi’ye tekme atan saldırgan Abdullah Çakıroğlu, sosyal medya isyanı üzerine gözaltına alınıp serbest bırakılıp, itiraz üzerine tutuklanıp, ilk duruşmada yine serbest bırakılıp, itiraz üzerine yeniden tutuklanıp sonra serbest bırakıldığında, zaman, bir İskandinav ülkesinin ülke tarihine sığacak olaylarla akıyordu.
Çakıroğlu, sanki çok çıkası varmış gibi yurtdışına çıkış yasağı koşuluyla serbest bırakıldı.
Öyle ya sonuçta “darp”, ne kadar tutabilirsin cezaevinde.
TCK’daki “kin ve düşmanlığa tahrik”, alışkanlıktan olacak sadece “barış” diyenlere uygulandığından akla gelmez mesela.
Memleketin birliğini bozmak gelmez, ayrımcılık gelmez.
“Darp” yeter, ona da tutukluluk gerekmez.
Tekmeci Çakıroğlu, akıl sağlığı yerinde mi diye hastaneye bile kapatılmaya gerek görülmeksizin salıverildiğinde, bir kadın, “Belki adaleti sağlarım, belki Ali İsmail’imin hayallerini yeşertirim” diyerek koşuyordu.

Yazının Devamı

‘Bizim çocuklar’

30 Ekim 2016

O fotoğrafı hepiniz biliyorsunuz.
9 Ekim 2015 akşamı, Malatya’dan Ankara Garı’na giden otobüsün içerisinde çekilmiş, yüzleri gülen, umut içerisinde, neşeli, aydınlık çocukların fotoğrafı.
Öleceklerini, önceden istihbaratı alınmış bir saldırının kurbanı olacaklarını bir an için akıllarından geçirmeyen, Suruç’ta ölen gençlere gözyaşı dökmüş, yolda süt parası isteyen kadına ceplerinde para olmadığından veremedikleri için gözyaşı dökmüş, ailelerinden aldığı üç kuruş harçlık yardım ettikleri yoksullara deva olmadığından gözyaşı dökmüş, birinin tırnağı taşa değdiği için gözyaşı dökmüş çocukların fotoğrafı.
O akşam, o otobüsteki çocuklar, önce yanlarında getirdikleri şekerleri bütün yolculara dağıttı.
Sonra şarkılar söyledi.
Sonra otobüsün içerisinde oyunlar oynadı.
Sonra birkaçı incecik koridorda halay çekmeye çalıştı.

Yazının Devamı

Ayrı takvimler

23 Ekim 2016

... Alaz Erdost, 12 Eylül’de, işkencenin kalelerinden Mamak’ta dövülerek öldürülen İlhan Erdost’un kızı. Sertaç Ekinci, Ankara’da, 1994’te kaçırılarak öldürülen avukat Yusuf Ekinci’nin kendisi gibi hukukçu oğlu. Ekinci, Erdost’a, zaman aşımı gerekçesiyle kapatılan 12 Eylül dosyasıyla ilgili yol ve yöntemleri anlatıyor. Başvuru yollarını özetliyor, kendi acısı azmış gibi özenle seçiyor cümlelerini: “Bu yola da başvuracağız ama hukuken umutlanma...” “Tamam” diyor, babasız büyümüş bir kız çocuğu, babasız büyümüş bir erkek çocuğuna...

Olağanüstü hal, nasıl oluyorsa geçmişe de yürüyebiliyor.
Olağanüstü halle geçen bir geçmişe.
Kanun hükmünde kararnamenin verdiği yetkiyle, tek cümleyle kapanabiliyor dosyalar.
Son örneği; Cizre.
Cizre’de geçen hafta Hafıza Merkezi’nin ve Şırnak Barosu’nun avukatları, 7 yıldır devam eden bir soruşturma dosyasının akıbetini öğrenmek için adliyeye gitti.

Yazının Devamı

Cezasız kalan köle ticareti

16 Ekim 2016

Okuyacağınız hikâye, terör örgütü IŞİD tarafından köle olarak satılan bir Ezidi kadın ve çocuklarıyla ilgili. Örgütün müşterileriyle bağlantıyı nasıl kurduğu ve para alışverişini nasıl yaptığını gösterdiği öne sürülen belgelerin nasıl dikkate alınmadığıyla ilgili. Mahkemenin, savcıyı bile şaşırtan, hiçbir belgeyi beklemeden verdiği beraat kararının vicdanları yaralayan hikâyesi

Irak’ta Musul, Suriye’de Rakka’dan IŞİD’in çıkartılması için yapılacak operasyonların eli kulağında.
Ancak örgüt, “başkent” ilan ettiği bu kentlerden çıkartıldığında elbette öyle hemen bitmeyecek.
İşgali altında bulunan yerlerden çok daha geniş bir alanda örgütlenmiş, finans desteği bulmuş, zor koşullarda küçük kamplarda bile varlığını sürdürebilen, caniliği meslek edinmiş radikallerin örgütünden söz ediyoruz.
Düğünleri bombalayan, yolda karşılaştığı farklı din ve mezhep mensuplarının kafasını kesen, sınır tanımaz cinayet yöntemlerini ana yol olarak belirlemiş, işgal ettiği yerlerdeki kadınları köle olarak satan bir yapı bu.
Sattığı petrolün de çocukların da kadınların da savaş bölgelerinden çok uzak ve zengin müşterileri var.

Yazının Devamı