Gani Müjde

Gani Müjde

-

Tüm Yazıları
Haberin Devamı


Son günlerde çok tartışılan ‘Post modern darbe’ tartışmasına bir şekil de ben yapayım ve 2000’li yıllarda ülkenin birinde meydana gelen post modern bir darbeyi canlandırayım dedim...
***
KAPI ZİLİ - Zırrrrr!..
KADIN - Allah allah kim bu saatte?
ADAM - Sütçüdür hayatım. Demokrasilerde kapı ansızın çalındığında ‘Mutlaka sütçüdür’ demek gerekir çünkü...
KADIN - Kim o?
ONBAŞI - Rica etsem kapıyı açar mısınız? Darbeci geldi hanfendi!..
KADIN - Ama biz darbe istememiştik; pizza istemiştik.
ONBAŞI - Olsun. Pizza yerine darbe geldi işte!.. Kocanız evde mi?
KADIN - Evde, içeri buyrun.
ONBAŞI - Yok girmeyelim. Sonra ‘Darbeciler çamurlu ayaklarıyla salonda gezindiler’ diye laf çıkar. En iyisi o gelsin buraya.
KADIN - Devriiim, askerler geldi, seni çağırıyorlar hayatım. Tutuklayacaklar galiba...
ADAM - Ben onların ayağına gitmem. Onlar benim ayağıma gelsinler. Darbe yaptılar diye kendilerini ne sanıyorlar...
ONBAŞI - Bakın beyefendi.. İçeri girip yastık kavgası yapmaya mecbur etmeyin bizi. Yarım saatliğine mahalle karakoluna götürücez, ondan sonra serbestsiniz.
ADAM - Avrupa Birliği’ne girmek üzere olduğumuz şu sırada sen buna nasıl cüret edersin onbaşı?! Seni Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne şikayet ederim; sürüm sürüm sürünürsün. Ayrıca beni hiçbir güç bu evden çıkartamaz!
ONBAŞI - Ama ağlarım...
ADAM - Ağlarsan ağla...
ONBAŞI - ‘Bir adamı alıp kışlaya getiremedin’ diye beni belki de işten atarlar. Çoluğum çocuğum aç kalır. Karda kışta sokaklarda yatmak zorunda kalırız. VCD’nin ilk taksidini ödeyemem.
ADAM - Ya duygu sömürüsü yapma gözünü seveyim ya... Üfff hanım ver şurdan ceketimi ya...
ONBAŞI - Geliyorsunuz yani...
ADAM - Napalım onbaşı; gelelim. Bana bak hanım; iki saate kadar gelmezsem AKUT’u ve diğer sivil toplum örgütlerini ara. Semt karakoluna gelip kurtarsınlar beni darbecilerin elinden tamam mı?
KADIN - Peki bey...
ADAM - Hadi gidelim.
ONBAŞI - Önce evdeki yasak yayınları almamız lazım.
ADAM - Gir al o zaman kardeşim.
ONBAŞI - Benim özel eşyalarınızı karıştırmam doğru olmaz. Siz kendiniz karıştırıp bulduklarınızı verin.
ADAM - Peki peki. Hanım dolabın üstünde Karl Marks’ın bi kitabı var. Onu getirir misin?
ONBAŞI - O yasak değil ama getirin yine de.
ADAM - Hadi gidelim. Elektrik filan vermeyeceksiniz değil mi?
ONBAŞI - Bu zamanda olur mu öyle şey! Eskiden tutuklananlara Filistin askısı uygulanırmış. Şimdi Tayland Masajı yapıyoruz. Güzel taylandlı bir kız gelip mıncıklıyor yani...
ADAM - Ohhh darbeye bak.
ONBAŞI - Post modern darbeciyiz biz. Giderken şu köşedeki barda iki martini içelim isterseniz.
ADAM - Üstümde çok para yok yalnız.
ONBAŞI - Hesaplar darbeden efendim. Gözaltına aldığımız şahıslara içki ısmarlamak için ödeneğimiz bile var.
ADAM - Peki; oraya kadar yürümeyelim cemseye binelim bari.
ONBAŞI - Cemse olur mu hiç? Post modern darbelerde Ferrari kullanıyoruz. Buyrun binin. Kapı üstten açılıyor.
ADAM - İçinde müzik var mı?
ONBAŞI - Olmaz mı? Dolby - stereo surraund sistem. Hasan Mutlucan şarkılarını televizyonlar çalmayınca biz de ‘Gözaltı Ferrarileri’ne yerleştirdik. ‘Kırımdan gelirim gelirim. Adım da Sinan’dır heeey heeey aman hey...’

Haftalardır düğmeye kimin bastığı tartışılıyor.
Oysa düğmeye basan değil ‘sifon’u çeken önemli.
Soyguncular, hortumcular ülkenin yıllardır içine etmişler.
Şimdi sıra bunların üzerine bir sifon çekmekte.
Bu sifonu kim çekecek peki? Kim?
Bunca pisliği temizlemeye bu tuvalet kağıdı yetecek mi?

Geçen gün ‘Sosyetenin ünlü playboyu’ olarak katıldığım ‘Teke Tek’te magazin tartışıldı.
Pazar günü Milliyet’te yayınlanan ‘Yalan Dünya’ başlıklı yazımı çok seven Fatih Altaylı’yı kıramayıp katıldığım programı seyredenler görmüştür.
Deniz Akkaya konuşurken salonda çık çıkmıyordu. Arto ve Can Tanrıyar’da da öyle...
Ama Profesör Ünsal Oskay biraz gerilere gidip olayın bilimsel analizini yapmaya başlayınca, güya magazinden şikayet eden ve televizyonlarda daha nitelikli yayınlar olmasını talebeden kalabalık sıkıldı; bir süre sonra da homurtular başladı. Seyircinin kendi arasında yaptığı konuşma o kadar çoğaldı ki, Fatih Altaylı mecburen hocanın sözünü kesmek zorunda kaldı.
Bu durumu da en iyi, ‘Televoleci’ Can Tanrıyar farketti zaten.
Magazinden şikayet edenlerin en ufak bir bilimsel konuşmaya bile tahammül edemediklerini söyleyerek Ünsal hocadan salonda bulunanlar adına özür diledi.
Eee halkı bu kadar iyi tanımasaydı, ne beklediklerini bilmeseydi, Can Tanrıyar o televoleleri yapabilir miydi?
Bu ülkede 100 anket yapılsa 100’ünde de Cumhuriyet en iyi gazete çıkar.
Ama 30 bin kişi gidip o gazeteyi almaz.
Bu ülkede 100 anket yapılsa 100’ünde de belgesel ister benim güzel halkım ama belgesel yayınlayan TRT2’yi kimse seyretmez.
Eskiden ‘İpek Yolu2 belgeseli seyrederdik evlerde mısır patlatırken ve Kaptan Cousteau belgesellerinde yıkardık kirlenmemiş zihnimizi.
Peki nooldu da Televoleler’in istilasına uğradık? Uzaydan mı geldi bunlar?

Mavi Akım yolsuzluğundan dolayı aranan yeğenim Cumhur abi, geçen gün bize geldi.
Evdeki WebCam’a bakarak, "Enerji yolsuzluğuna karıştıysam Allah beni çarpsın" diyen yeğenimin isteğini
Allah geri çevirmedi.
İşte tam çarpılma anı...

• Bana üç kez randevu vermeyen Cechi Gori’ye Milan Kulübü’nün ikinci katındaki kafede randevu verilecek.
• Milan’a giderken Fiorentina taraftarları da Milano’ya götürülecek.
• Gidersem Cechi Gori’nin oturduğu caddeye adımın verilmesi istenecek.
• ‘Si...’ diyenlerle kavga edilmeyecek. ‘Si’ İtalyanca evet demekmiş...