Dünya şu aralar Makedonya veya Keşmir’le uğraşacağına Bodrum’la uğraşsa hiç fena olmaz sanırım.
Birleşmiş Milletler’den acil yardım talep ediyorum.
Çünkü eğer bir katliam söz konusu ise bu katliam kesinlikle Bodrum’da yaşanıyor.
Hayır hayır, her malı üç kat fiyatına satmaya çalışan esnaftan ve üç ayda dört yılına yetecek para kazanmayı hedefleyen restoranlardan bahsetmiyorum. Benim derdim sivrisineklerle...
Ben hayatımda bu kadar çok sivrisineği Çin’de bile görmedim.
(Gerçi hepsi çok ufak tefek insanlar olduğu için, Çin’de gördüklerimin insan olma ihtimali de var)
Şimdi birçoğunuzun "Aman be Gani Efendi, al bi tablet, tak fişe, sivrisinekler kaçıp gitsin" dediğini duyar gibi oluyorum...
Denemedim mi sanıyorsunuz?
Evde çeşitli markalara ait tam 20 adet tablet ısıtıcı var.
Hepsini denedim.
Hatta bu tabletler işe yaramıyorlar, acaba bir iki tanesini yutsam faydası olur mu, diye bile düşündüm ama nafile.
Sivrisineklerin bu tablet ısıtıcılarına karşı bağışıklık kazandığını düşünüyorum.
Hatta daha da ileri giderek o ısıtıcılardan minik şömineler şeklinde yararlanıyor namussuzlar. Üşüyen kanatlarını ısıtıp ısıtıp bizi sokuyor, sonra da hiçbir şey olmamış gibi asla görünmeyecek yerlerde kamufle olarak geviş getiriyor vampir oğlu vampirler.
Küçük bir sivrisinek kamuflajdan nasıl haberdar olur anlamıyorum.
Lan uzun dönem askerlik mi yaptın be?
Dikkat ediyorum, alacalı bulacalı yerlerde stand-by vaziyetinde bekliyorlar genel olarak.
Gözle görmek asla mümkün değil. Karanlık dolap araları, alacalı perde üstleri, aynalar gibi seçilmeleri en zor yerleri seçiyor sinek oğlu sinekler. Ara ki bulasın...
Kaldı ki bulunca da evde İbrahim Kutluay olmadığının farkına vararak tavana yapışıp bekliyorlar.
Hiçbir ribaundla onlara ulaşmak mümkün değil.
Bir ara gazeteyi rulo yaparak tavandakileri öldürmeye çalıştım.
Bir tane bile sinek öldüremediğim gibi tavana gazetenin izi çıktı.
Şimdi ne zaman tavana baksam ya Hasan Cemal’in yüzüyle karşılaşıyorum ya da tedavülden kalkmış borsa haberleriyle...
Bir-iki arkadaşıma açtım derdimi, "Abi pencerelere sineklik taktıracaksın" dediler.
Gittim bir kucak dolusu sineklikle eve döndüm. Bütün pencerelere o sinek şeylerini yapıştırdım. Tam rahat ettim derken gene vııızzzzzz...
Kapıdan giriyorlar bu sefer de.
Sokak kapısını tülle kapatacak halim yok ya. Bir süre arkadaşlarımız bizim misafir sevmediğimize yorsalar da kapıyı açmadan idare ettik. Ama mümkün mü?
Bir başka arkadaşım lokantalarda görülen mavi elektrikli cihazlardan almamı söyledi.
Söylediğine göre sivrisinekler mavi ışığın cazibesine kapılıyor, yaklaşınca da mavi ışığın çevresindeki rezistanslara çarpılıp Tahtalıköy’ü boyluyorlarmış.
Bir servet vererek evin balkonuna bir adet cızzt koydum ama ne fayda...
Bodrum’da ne kadar uçan haşarat varsa mavi ışığa pike yapıp hakkın rahmetine kavuştu, hatta gözleri görmeyen yarasalar bile mavi ışığa pike yaptı ama bir tek sivrisinek bile öldüremedim.
"Cibinlik dene" dediler. Cibinlik tülüyle sivrisineklere boğabilseydim belki faydalı olacaktı ama onda da başarılı olamıyorum.
Geçen gün tam umutsuzluktan dibe vurmuş, Feridun Düzağaç’ın "depresyondayım" şarkısını dinliyordum ki bir yazı ilişti gözüme. Gazetede sivrisineklerin sarı ve kızıl saçlıları sevdiği anlatılıyordu.
Hemen gidip siyaha boyattım saçlarımı. Lakin karım saçlarını siyaha boyatmamak konusunda ısrarlı.
Bu kez de ona misafirliğe gelen sivrisineklerin gece yarısı dönerken uğradığı çorbacı durumundayım.
Son şansım boşanıp zenci bir kadınla evlenmek.
Ama Naomi Hanım kendisine Raid muamelesi yapan bir erkekle evlenir mi acaba?
Kim lan Berlusconi?
İyo luigi Berlusconi?
Bu yazıyı yazan İl sportivo muhabiri burda mı lan?
Tutti per amore fakyuvoli il sportivo lanni?
Şşt hoca, nerenden uydurdun bu penaltıyı ya?
Refriii don giovanni pirelli poppolino ya?
İnzaghi’den para almayın, hesabı Fatih Hoca ödedi deyin...
Della cansello amore il conto, Fatih Hoca per conto...
İnsan yolunun üzerindeki çeşitli dinlere mensup mabetlere girip dua etse ne çıkar ki?
Sonuçta bütün dualar aynı tanrı için yapılmıyor mu?
Puşkin
(Karısına çok aşık ama aynı ölçüde zampara olan Puşkin’in karısına söylediği bir nevi kıvırma cümlesidir)
İçinde çok önemli kalemlerin yazar olarak çalıştığı, denizciliğin en önemli dergilerinden Yachting World ekonomik zorluklardan olsa gerek yelkenlerini indirdi.
Geriye iki denizcilik dergisi kaldı. Yelken Dünyası ve Marin Aktüel...
Özellikle gezi anılarını okumanızı tavsiye ediyorum.
Ben yıllardır yazılan seyahat notlarını büyük keyifle okuyor, hiç gitmediğim yerlerdeki sularla yıkanıyordum zaten. Sonunda dayanamadım, Marin Aktüel’de "Kaptan’ı Derya Gani Efendi’nin Anıları" başlığı altında yaptığım gezileri amatör bir heyecanla anlatmaya başladım.
Aman bu iki dergiye iyi bakın da hiç olmazsa onları deniz tutmasın.
Bu notum da televizyonlara... Hava durumu bültenlerinde Marmaris, Bodrum ve Fethiye’de insan yokmuş gibi davranmayın. Vazgeçtim denizlerdeki hava durumunu vermenizden ama yaz aylarında birer minik Ankara ve İstanbul olan bu ilçelerdeki hava durumu kimseyi ilgilendirmiyor mu allahaşkına?
Tarkan’ın bir resmi daha bulundu...
Ünlü megastar Tarkan’ın hamallar tarafından bulunan bir başka resmini de Reha Muhtar’dan önce ben ele geçirdim.
Ama bakın allahaşkına, bu resimde kamuoyunu ilgilendirecek ne var?
Mayolu, gayet normal bi resim.
Üstelik "Kuzu Kuzu" şarkısına ilham veren resim bu.
Soldaki kuzu Tarkan, sağdaki kuzu Mülayim.