İZKA yani İzmir Kalkınma Ajansı, “İzmir için büyük katma değer yaratacak ve kalkınmasına destek olacak” iddiasıyla; kendisine sunulan 441 KOBİ Mali Destek Programı’ndan 98’sine 23.422.049,96 TL...
234 Sosyal Mali Destek Programı’ndan 71’ine de 6.017.950,04 TL tahsis etmeye karar verdi.
Az değil.
KOBİ’lerin alacağı para, ortalama 239.000 (eski parayla 239 milyar) lira.
Sosyal kalkınma amaçlı projelere verilen para ise ortalama 84.760 lira.
Yine İZKA’nın iddiasına göre:
“Hangi projelerin destekleneceğine titiz ve yoğun çalışmalar sonucu karar verildi.”
PARTİ kurmak hatta iktidar olmak yetmiyor.
Her şeyden önce, partinin adı anlamlı olacak.
O da yetmiyor.
Kısaltması ve kodlamasıyla da bir parti, seçmene mesaj vermeyi bilmeli.
Bakın işte...
Sayın Başbakan partisinin adı için yırtınıyor ne zamandır, olmuyor!
Kurulan, kurulmuş.
HIRSIZLIKTAN 91.514 dava açılıp, 128.733 kişi hüküm almış 2007 yılında.
Nitelikli hırsızlıktan 86.147 davada, 115.549 kişi; yağmadan 4.298 davada, 7.616 kişi, nitelikli yağmadan 7.035 davada, 12.124 kişi mahkûm olmuş.
Anlayacağınız...
Soyuyoruz, soyuluyoruz!
Kasten adam öldürme suçu nedeniyle, yine 2007’de sonuçlanan 8.537 davada, 15.136 kişi hüküm giymiş.
Taksirle öldürme suçunu işleyen, 18.743 kişi ceza almış.
Anlayacağınız...
BİR gazetede sormuşlar: “Einstein, Newton, Galile ya da Gandhi ile birkaç saatlik görüşme ve aynı zamanda yemek yemek için servetinizin ne kadarını gözden çıkarırdınız? Ya da yatırım dünyasının gurusu olarak bilinen ünlü Amerikalı yatırımcı Warren Buffet ile baş başa bir öğle yemeği için?”
İlk sorunun yanıtı, “Hepsini” olmalı.
Çünkü adı geçenlerle buluşmak, öteki dünyada mümkün ancak!
İkinci soru ise yanıtını çoktan bulmuş.
Açık artırma şirketi eBay’daki sıkı yarış sonunda, Hong Konglu işadamı Zhao Danyang, 2 milyon 100 bin doları bastırıp, o şerefe nail olmuş.
Aynı yöntemi İzmir’de uygulasak...
Acaba kim, kimle yemek içmek için...
EĞER bana, “Aradan geçen uzun yıllara rağmen, zaten pek de iyi olmayan demokratik hayatımıza tecavüz eden darbecileri yargılayamadık, bu millete reva gördükleri yargısız infazların, işkence ve kötü muamelelerin hesabını soramadık” sözüne katılır mısın, diye sorarsanız...
“Evet” derim, tereddüt etmeden.
Yetmez.
Altına imzamı da atarım.
O sözler Bolu Valisi Halil İbrahim Akpınar’ın malum Abant Toplantısı’nda yaptığı konuşmada yer almış, ardında da yer yerinden oynamıştı.
Akpınar’ı, kimi şiddetle eleştirdi.
Oktay Ekşi gibi.
SAAT gecenin 11’i olmuş, karanlık iyice çökmüştü.
Yavaşça ilerledik Yeni Foça’yı çevreleyen yolda.
Önce kokuyu hissettik.
Genzimiz yanıyordu.
Biraz daha ilerleyince...
Ciğerimiz yandı.
Tepelerin üzerini örten siyah örtüde yüzlerce, belki binlerce delik vardı.
İZMİR, baskıyı ve zorlamayı sevmez.
İzmirli, dayatmayı kabul etmez.
Geçmişte bunu deneyenler oldu. Örneğin; rahmetli Turgut Özal, 1985 yılında gücünün zirvesindeyken; Atilla Yurtçu’yu ANAP İzmir İl Başkanı yapmak için elinden geleni ardına koymadı.
Olmadı, yapamadı.
Sonra aldı eline tırpanı, kendisine karşı gelenleri doğradı ama bir daha partisinin iki yakası bir araya gelmedi İzmir’de.
Adalet ve Kalkınma Partisi’nde ise baskı ve dayatmaya karşı, farklı bir tepki ortaya kondu.
Sayın Başbakan’ın “tek aday” zorlaması, 600 delegeden yalnızca 262’sinin oy kullanması ve yeni il başkanın sadece 209 oy almasıyla sonuçlandı.
BİR Haziran günü kurulmuştu Refahyol Hükümeti, bir yıl sonra, yine bir haziran günü yıkıldı, gitti.
Fakat öylesine önemli bir yıldı ki, 54’üncü Hükümet dönemi, aradan 12 -13 yıl geçmesine karşın etkileri hâlâ sürüyor ve daha ne kadar süreceğini de kimse bilmiyor, bilemiyor!
Hiç kuşku yok.
2002 yılından beri ülkeye yöneten kadro, Refahyol dönemini simgeleyen 28 Şubat sürecinin eseri!
Ya o Hükümet’in üyeleri...
Onlara ne oldu?
Bakalım ve hatırlayalım.