SAAT gecenin 11’i olmuş, karanlık iyice çökmüştü.
Yavaşça ilerledik Yeni Foça’yı çevreleyen yolda.
Önce kokuyu hissettik.
Genzimiz yanıyordu.
Biraz daha ilerleyince...
Ciğerimiz yandı.
Tepelerin üzerini örten siyah örtüde yüzlerce, belki binlerce delik vardı.
Kan kokusu almış çakalların gözleri gibi...
Kırmızı delikler.
Ağaçlar birer alaz olmuş, avaz avaz bağırıyordu!
O sese doğru sabah başlayan koşturmaca, aynı hızla devam ediyordu.
Tepesinden fır dönen ışıklarıyla Orman İdaresi’nin, belediyelerin araçları... Taşıdıkları kepçelerin, dozerlerin işini bitirmesini bekleyen TIR’lar...
Hepsi görev başındaydı.
* * *
Tabiat ananın yıllar boyu bin bir emek vererek yetiştirdiği ne varsa, kim bilir hangi salak veya hain yüzünden, 10-12 saatte yok olmuştu işte.
Yoldan yukarı, zeytin ağaçları ile kaplıydı orası.
Araları, arkaları, önleri evle doluydu.
Baktım bir evde ışık yanıyordu, üç beş metre ilersindeki zeytin ise hâlâ için için yanıyordu.
Şaphane tepesine doğru ise uzun boylu çam ağaçları sıralanırdı.
Kimi “en az 100 yaşındaydı o çamlar” diyor; kimi, 100 yaşından da fazla.
Bilinen bir şey daha var ki, o çamların, tahtalı güvercinlerin yuvası olduğuydu.
Artık yoklar.
Ne zeytin ağaçları...
Ne sırım gibi çamlar...
Ne tahtalı güvercinler...
Ne börtü, ne böcek.
Bir salak yaktı onları.
Ya da hain bir el!
İyi fikir
İZMİR Milletvekili İbrahim Hasgür, kafa bulmadıysa eğer...
Bu fırsat kaçmaz.
Çünkü Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu’na bir çağrıda bulu-nuyor:
“Metroyu siz bitiremiyorsanız, hükümet olarak bize gelin, biz bitirelim.”
Aziz Bey bu teklifi ciddiye almalı.
Nasıl ki, Üniversite Yaz Oyunları organizasyonunu bir çırpıda hükümete ihale ettiyse; aynı yolu yine izleyebilir.
Hem ne fark eder?
Ha belediye...
Ha hükümet.
İkisi de millet için varlar.
Değil mi ya?
Önemli olan üzüm yemekse...
Bağcıdan bana ne!
Tek karelik ateş