ANLI şanlı profesör olmak, aynı zamanda bir işi düzgün yapmak anlamına gelmiyor olmalı ki; Erciyes Üniversitesi Hastaneler Başhekimi Prof. Dr. Muhammed Güven, yardımcısı Prof. Dr. Kudret Doğru ve Enfeksiyon Hastalıkları Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Emine Alp düzenledikleri basın toplantısında “üniversitelerinde okuyan, 20 yaşlarında, isminin baş harfi ‘E’ olan bir öğrencide domuz gribi virüsüne rastlandığını” açıklayabiliyor.
Keşke aynı üniversitenin İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Hamza Çakar’a sorsalardı:
“Hocam, biz bu açıklamayı yaparken domuz gribine rastlanan öğrencinin adını açıklayalım mı, açıklamayalım mı, ne yapalım?”
İletişimden zerre kadar anlayan biri, ancak “Sadece baş harfini açıklamayın da, ne yaparsanız yapın” derdi onlara!
Hiç kuşkum yok.
Bütün Emre’ler, Erol’lar, Eylem’ler, Erdoğan’lar, Emine’ler, Ezgi’ler, Evren’ler “büyük gözaltı” sendromunu yaşamaya...
Ve Erciyes Üniversitesi’ndeki 30 bin öğrenci “E Toto” oynamaya başlamıştır çoktan!
* * *
Dünyada korkunç bir çelişki yaşanıyor.
İlaç sektörü ile silah sektörü, birincilik için yarışıyor.
Güya biri insanları yaşatmak, öteki öldürmek için var ama dertleri aynı:
Para...
Ne kadar meselâ?
En alta 1 trilyon dolar yazın, sonra çıkın üzerine, çıkabildiğiniz kadar.
Türkiye’den örnekleyelim...
Sağlık Bakanlığı, bütçesinin yüzde 10’nunu; yani 1 milyar lirayı “tartışmalı” domuz gribi aşısı için harcayacak.
Genel hava şu ki, insanları çoğu bu aşıdan uzak duracak!
O zaman milyonlarca aşı elde kalacak.
Gitti mi paralar boşa!
Yok.
“Boşa” lafı yanlış.
Sözün doğrusu, birilerinin “kasasına” olacak!
Bremen mızıkacıları!
DOĞDUM, büyüdüm, bugüne geldim.
Daha bir gün, şu “kardeş kent” hikâyesinin, masaldan öte anlam taşıdığına ilişkin bir olaya rast gelmedim.
Sadece bizden birileri gider, bir yerlere.
Yer, içer, gezer; sözüm ona “kardeş kent protokolü” imzalayıp, gerçekten bir “kâğıt parçası” ile döner!
Ardından bir yerlerden birileri gelir, aynı turu izler.
İşte son örnek:
“İzmir Kardeş Kent Derneği üyelerini ağırlayan İzmir Büyükşehir Belediyesi Başkan Vekili Sırrı Aydoğan, 1993 yılından bu yana İzmir’in kardeş kenti olan Bremen ile çok yakın temaslarda bulunduklarını ve Bremen’in, İzmir’in en aktif kardeş kenti olduğunu söyledi.
Aydoğan, her yıl düzenlenen programlarla bir araya geldiklerini, kendilerinin de en kısa zamanda Bremen’i ziyaret edeceklerini kaydetti.”
Tamam işte.
Aynen dediğim gibi!
Bu arada...
Bremen’den gelen dostlar, keşke yanlarında meşhur “mızıkacılarını” da getirselerdi!
Tek karelik masal