Evet 2018’i acısıyla, tatlısıyla arkamızda bıraktık. Önümüzde 365 günlük yepyeni bir yıl var. Yeni yılda kendinize yapacağınız en büyük yatırım sağlıklı beslenme ve spor yapmak olsun. Bunun için büyük adımlar, büyük hedefler koymaya gerek yok. Ufak adımlarda 1 yılın sonunda büyük başarılar elde edebilirsiniz.
Yeni yılda sağlıklı yaşam için kazanmanız gereken 10 alışkanlık;
1) Güne su ile başlayın.
Vücudumuzun ortalama %60-70 i sudan oluşuyor unutmayın. Metabolizmanızı hızlandırmak, rahat kilo vermek ve böbrek sağlığınız için su en temel içeceğiniz olmalı.
2) Her gün 1 kase salata!
Evet kalp sağlığı için, bağırsak sağlığı için sebze tüketimi önemli. Özellikle diyet yaparken kabızlık sorunu yaşamamak ve doygunluk sağlamak için salatayı sofranızdan eksik etmeyin.
3) Daha fazla meyve tüketin.
Son dönemlerin en popüler diyetlerinden birisi "intermittent fasting" diğer adı ile aralıklı oruç. 2016 yılında Japon bilim insanı Yoshinori Ohsumi açlığın tetiklenmesiyle hücrelerin kendini sindirerek yenilenme sağladığı teziyle Nobel Ödülünü kazanmıştı.Bu çalışma sonası semavi dinlerde de yer alan oruç üzerine çeşitli çalışmalar yapılmaya başlandı.
Günlük hayata uygulanması dinlerdeki oruçtan daha kolay ve pratik olan aralıklı oruç diyeti özellikle dirençli kilosu olan kişilerde etkili bir yöntem olabilir. Henüz yeni bir diyet yaklaşımı olduğu için bu konuda çok fazla çalışma yok. İlerleyen dönemlerde etkisini çok daha net gözlemleyebileceğiz.
Gelin şimdi bu diyetin içeriğine bir göz atalım.
Aralıklı oruç sağlık için etkili olan 3 temel faktörü düzenler.
Tüm zamanlarda insan yaşamının şekillenmesinde en önemli faktörlerden birisi şüphesiz su. Yerleşik ve göçebe yaşamda yerleşim alanları her zaman su kaynaklarının yakınlarında yer almıştır.
İlk doğduğumuz anda vücudumuzun yaklaşık %80-85’i sudan oluşmakta iken bu oran zamanla azalmakta ve %50-60 lara düşmektedir .
Yaşlanma ile birlikte cildin elastikiyeti azalmakta, metabolizma hızı yavaşlamaktadır. Ayrıca susama merkezinin daha az aktif olması ile birlikte su tüketimi de maalesef azalmaktadır.
Peki su neden bu kadar önemli. Öncelikle suyun vücudumuzdaki etkilerini bilmek su tüketimini arttırmamız için motivasyon sağlayabilir bize.
Evet kış geldi,havalar soğudu, film geceleri başladı. Peki film gecelerinde tükkettiğimiz atıştırmalıklar ne olacak. Mevsimin değişmesi ile birlikte metabolizmamız malesef yavaşlıyor. Su tüketiminin azalması, sebze-meyve tüketiminin azalması da cabası. Peki kış mevsimini kilo almadan geçirmek için neler yapmalıyız?
Öncelikle su tüketimimiz çok önemli. Vücudumuzun %50-60'ı sudan oluşuyor. Bu oran çocuklarda çok daha fazla. Dengeli bir metabolimza için her öğün su tüketmemiz gerekiyor. Kış mevsiminde su tüketmekte zorlanıyorsanız suyunuzun içine portakal-nane ilave edip su tüketiminizi arttırabilirsiniz.
Kış mevsiminde beslenme alışkanlığımızın değişmesinde etkili olan bir diğer faktör de meyve-sebze çeşitliliğinin azalması. Bağışıklığımızı güçlendirmek, kanser ve diyebet gibi hastalıklardan korunmak için günlük 5-6 porsiyon meyve-sebze tüketmemiz önemli. Böylece tatlı ihtiyacımızın bir kısmını da buradan karşılamış oluruz.
Bunun dışında gece geç uyuyanlar çok daha dikkatli olmalı. 6 saatten daha az uyumak;
açlık hormonunu arttırıyoryemek içi daha fazla zaman yaratıyordaha sağlıksız seçimler yapmanıza neden oluyorkarbonhidrat tüketimini arttııyor
Evet istesek de istemesek de kış ayı geldi. Havaların hala sıcak ve güneşli olmasına rağmen kaçınılmaz son kapıda.
Günün aydınlık saatlerinin azalması, hava sıcaklıklarının düşmesi harekete ve terlemeye dayalı detoksifikasyon süreçlerinden yararlanmayı azaltır. Bu nedenle kışa hem psikolojik hem de fizyolojik olarak hazırlanmak son derece önemli.
Gecelerin uzun ve soğuk olduğu bu dönem bireyin fizyolojisi kadar psikolojisini de etkiler; sıkıntı, bunalma, daralma gibi duygular daha çok hissedilebilir. Sıklıkla kış aylarında görülen bu psikolojik tabloya “Mevsimsel Duygu Durum Bozukluğu” da denilmektedir. Soğuk kış günlerinde sıkça karşılaşılan bu durum, sıradan ve geçici sıkılma hissinden farklıdır, bireyi günlerce etkileyen bir tablodur.
Kış koşullarına uyumlu bir metabolizma için, fasulye, nohut, mercimek gibi kuru baklagil, narenciye ürünleri ve yeşil yapraklı sebzeler, içerdikleri yüksek düzeyde demir, potasyum, bitkisel protein, folik asit, B vitaminleri ve C vitamini nedeniyle önemlidir. Greyfurtun metabolizma hızlandırıcı, vücut direncini artırıcı etkileri, kırmızı üzümün güçlü fitokimyasal içeriği, lif, vitamin ve mineralleri, narın güçlü bir antioksidan
Son günlerin en çok konuşulan konusu vegan beslenme. Evet üzerine söylenecek çok şey var. Ama öncelikle belirtmek isterim ki herkes nasıl besleneceğine kendisi karar ve diğerleri buna saygı duymak zorundadır.
Vegan beslenme nedir onu tanımlayalım öncelikle. Veganlar vejeteryanlardan çok daha katı beslenme kuralları olan; hayvanlardan elde edilen bal dahil hiçbir besini tüketmeyen bir beslenme yaklaşımı. Benim gözlemim hayvan sevgisinin yanında yoga gibi uzak doğu sanatları ile ilgilenen kişilerde de son zamanlarda vegan veya vejeteryan beslenmeye ciddi bir yönelim söz konusu.
Hayvansal gıda almadıkları için özellikle B12, demir, çinko gibi vitamin ve mineral eksikliği yaşama riski altında bulunan veganlar için besin takviyesi alımı son derece önemli.
Yapılan çalışmalar eksikliği görülmediği takdirde vitamin ve mineral takviyesi alımı şarttır gibi bir yaklaşımda bulunmuyor. Fakat yeteri kadar güneş ışını alamayan veganların D vitamini almaları gerektiğine dikkat çekiyor.
Aramızda akne problemi yaşamayan azınlık dışında hepimiz zaman zaman akne, sivilce gibi cilt problemleri ile karşılaşıyoruz. Özellikle ergenlik döneminde karşılaştığımız anke probleminin bu dönemde pik yapması tesadüf değil. Akneye sebep olan en önemli faktörlerden birisi olan büyüme hormonu bu dönemde en yüksek seviyede salgılanıyor ve zamanla seviyesi azalıyor.
Yakın zamana kadar akne ile beslenme arasında bir ilişki olmadığı düşünülüyordu. Fakat son zamanlarda çalışmalar beslenme düzeninin akne oluşmunu etkilediğini göstermiştir.
Yapılan çalışmalar süt tüketiminin büyüme hormonu üretimini tetiklediğini bunun da akne oluşumuna neden olabileceğini göstermiştir. Yapılan bir çalışmada yağsız süt ile tam yağlı süt karşılaştırılmış ve yağsız sütün akne oluşumunu daha fazla arttırdığı görülmüştür. Bunun sebebi olarak da yağsız sütteki hormonal bileşenler ve endojen hormonları etkileyen bileşenler olduğu düşünülmüştür.
Sütün mayalanması sonucu üretilen yoğurt, kefir gibi besinlerin ise aynı etkiyi göstermediği aksine içeriğindeki probiyotik bileşenlerden dolayı akne tedavisine yardımcı olabileceğini göstermiştir.
Kozmetik mağazalarında son dönemlerde yeşil çay ekstraktlarını içeren
Havaların soğuması, gribal enfeksiyonların artması ile bağışıklık sistemimizi güçlendirecek, hastalıklarla savaşımızda en büyük yardımcımız hünnap.
Herkes onu antioksidan besinlerin en güçlüsü olarak biliyor. Evet kansere karşı,yaşlanmaya karşı güçlü bir savaşçı fakat tek yeteneği bu değil.
Yüksek C vitamini, B1, B2 ve B6 vitamini, mineraller ve daha birçok organik ve inorganik madde içeriği bakımından zengin olan hünnap meyveleri, insan beslenmesi üzerinde önemli etkiye sahip olan hünnap hakkında çalışmalar maalesef yetersiz sayıda. Fakat günümüzde trend olan sağlıklı beslenmenin gelişmesi ile çoğu kişinin ilerde tercih edeceği besinlerden olacak gibi görünüyor.
Tıp alanında da birçok dikkat çekici çalışmanın konusu olan hünnap hakkındaki en güncel çalışmalardan biri, hünnapın "ağrılı diyabetik nöropatideki"etkileri ile ilgili yapılan çalışmadır. Hünnapın kök kabuğundan hazırlanan biyoaktif fraksiyonunun oksidatif stres ve bazı inflamatuar basamakları inhibe ederek ağrılı diyabetik nöropatiye karşı insülin ile birlikte koruyucu etkisi olduğu gösterilmiştir.
Günümüzde görülme sıklğı artan diyabete karşı savaşta önemli bir savaşçı olabilir bizim için. Ayrıca hünnap ile