Bahaneler ve mazeretler ikinci plandadır. Terim’in futbol literatürümüze kazandırdığı “resultante importante” diye bir söz var ya; derbilerde her şeyden önce skora bakılır. Çünkü derbiler şampiyonluğun demosu sayılır!..
İster kader, ister tercihler birikmiş acemilikler… Fenerbahçe tek ayak üstünde yakaladığı Beşiktaş’ı evinde yenerek nihai zafere koskoca bir adım attı. Liderliğine geri döndü. Beşiktaş çöktü.
Sakatlıklar sürecini yavaş yavaş geride bırakmaya başlayan Fenerbahçe’de sahaya çıkacak takım belliydi. İsmail Kartal sadece İsmail’in yerine Crespo ile fantezi yapmıştı.Ancak, tüm avantajları (Samet, Feyyaz, Rıza veya Hasan Arat, taraftar gibi) saha dışında olan Beşiktaş zor durumdaydı. Rıza Çalımbay adeta talihsiz sürecin üzerine üzerine giderek Aboubakar’ı, Ahmetovic’i bile kulübeye göndermişti. Bu tercihti ama savunmasını ilk kez yan yana oynayan futbolculardan kurması mecburiyetti.
Adeta emek ve sermaye’nin mücadelesi gibiydi derbi!.. Kartal’da yıldız sınıfından
Yerkürenin hiçbir coğrafyasında bizdeki kadar “ateşli”, bizdeki kadar “çılgın” futbol unsurları bulamazsınız. Topçusundan seyircisine, antrenöründen yöneticisine tek kelime ile “çılgın” futbol insanlarımız her an “heyecan” vaat etmekte meraklısına.
Daha ne beklenir ki, futboldan!
Dev arenalardan semt sahalarına kadar öyle dramatik, hatta kimi zaman “trajik” bir top oynanıyor ki, bırakın sahadakileri, tribünden seyretmeye bile mangal gibi yürek gerek!
Lakin “marka değerimiz” neden yerlerde, seyirci neden az, naklen yayın nasıl oluyor da “Kurtlar Vadisi” dizisinden az para kazandırıyor; onu anlayamıyoruz bir türlü.
Bakınız… Yeşil Esenyurt Spor Kulübü ile Kafkas Kartalları Spor Kulübü Avcılar Stadında (Atatürk demeye dilim varmıyor) önceki gün karşı karşıya geldi.
U-14 Amatör Lig maçı… Yani futbolcular hukuken de biyolojik açıdan da “çocuk” kategorisinde.
Ama ne hırs ne mücadele ne cesaret
Fenerbahçe Avrupa’da yarım düzine gol yiyince, ne gidecekler-gelecekler listesi kaldı, ne kulübeye yardımcı hoca eklenmesi ne İsmail Kartal’ın yabancı bir teknik direktörle değiştirilme ihtimali.
“Tadilat” değil; neredeyse buldozerle girecekler takıma!
İnsaf ve tolerans sıfır bu futbolda.
Yahu tökezlemenin somut gerekçesi, yarısı “olmazsa olmazlardan” takımda on bir sakattı. Futbolu bırakmadılar ki… Dönecekler eninde sonunda.
Hoca derseniz, takıma milletin ağzını sulandıran futbolu oynatan da oydu.
Dereyi geçerken at değiştirmenin manası var mıydı?
İşte yine lider Fenerbahçe. Gol de atıyor, oyunu da yükseliyor yeniden.
Grup birinciliğini cami avlusuna terk edilen bebek gibi Kuzey Avrupa’nın buzlu suni çimlerine bırakıp gruptan çıkmayı bile son maçla averaj hesaplarına teslim eden Fenerbahçe’nin derdi neydi?
Önce adını koyalım:
Fenerbahçe takımı bir aydır “eksik” değil; “yarım”…
Hem de kayıp yarım, üstten kaymaklı kısım!
Koştuğu her parkurda önde olacak on birini, ortopediste, yatağa veya tribün koltuğuna göndermiş bir takımda sportif geri kayma yaşanacak bazı şeyler kaybedilecekti tabi.
Lakin bu kadar farkın ve rezaletin sebebi, Fenerbahçe’nin eksiklerini bilip ona göre oynamak yerine “sahaya 11 kişi çıkıyoruz ya” demesi.
Birkaç tanesi kopya gibi gollerle 6-1 yenilen Fenerbahçe şimdilik sadece Avrupa’dan “malulen emekli”.
Hakemler futbolda başrol oynamaya karar verdiğinden beri, maçtan önce onlara selam çakmak, hal hatır sormak mecburiyet haline geliyor maalesef… Arda Kardeşler de ilk yarıyı Fenerbahçe akınını kesip bitirerek pek ortalarda gözükmediği 45 dakikanın hakkını verdi ve selamı hak etti!
Akın tamamlansa gol mü atacaktı Fenerbahçe?.. Muhtemelen hayır.
Neredeyse tamamını rakip sahada oynadığı, dört pozisyon bulup hiç vermediği maçın ilk yarısı bitmeye 6 dakika kala gol yiyip moralman çökmüş Fenerbahçe’nin devreyi berabere bitirmesi uzak ihtimaldi. Pozisyon verip yemediği gollerle ünlü Karagümrük’tü karşısındaki.
Peki, bu kadar netameli yürüyen, “dedikoduları Şampiyonlar Ligi’ne çıkmış” Süper Ligimizde, hakemlerden en çok yakınan takıma böyle “ters jestlere” ne lüzum vardı? Kışkırtma mı; yoksa kıymetli hakem uzatma dakikaları saniyeler geçmişken Fenerbahçe gol atarsa birilerini mi kızdırmış olurdu?
Neyse… İkinci yarının ilk dakikasında Ferdi’nin Karagümrük
Yusuf Sarı penaltı noktasındaki topu kalecinin kapattığı köşeden Alman ağlarına yolladığında, Türkiye’de yer çekimi saliseler boyu durdu adeta...
Uçmadık ama ayaklarımız yerden kesildi.
Hele Berlin Olimpiyat Stadı’nda çoğunluğu ele geçirmiş ay-yıldızlı tribünler...
Onlar resmen havalandılar Türk Bayraklarının ucuna tutunarak.
Kolay değil; 72 yıl geçmişti aynı statta ağız tadıyla bir Almanya galibiyeti aldığımızdan bu yana. Değil evinde; deplasmanda bile Almanya’yı devirmek, futbolun en zor problemlerinden biriydi.
Lakin Berlin’de, stadın koltuğunda bir vatandaşımız hüzünlenmişti sanki!
Tribünde Orta Avrupa ayazından korunmak için kaldırdığı yakalarının içine iyice gömülmeye çalışarak donup kalmıştı. Derin düşünceler içindeydi herkes kucaklaşıp coşarken.
Nerede kalmıştı Fenerbahçe? Zirvede… Süper Ligin şampiyon adayları dışında en iyi futbolunu oynayan Adana Demirspor ile deplasmanda berabere kalarak koltuğuna geri döndü işte…
Averajla ama sıkıntı yok. Buz tutmuştu adeta… Ancak böyle böyle yeniden ısınır dev Fenerbahçe motoru!
Kadıköy’de-Avrupa’da kaybetmiş, orta sahanın tutkalı Fred, defansın çelik kapısı Djiku-Becao ve pas arası üstadı İsmail’den yoksun Fenerbahçe, “korkulacak takım” Demirspor karşısında hiç de korkulduğu kadar edilgen başlamadı.
“Beraberlikte üç puanı jüri verse” ve ilk 45’de karar verip çıkıp gitse, maçın galibiydi!
Aslında bunun sebebi, Fenerbahçe’ye karşı hiç oynanmayacak bir futbolu tercih eden Adana Demirspor’du. Topu oyuna çok kötü soktuğu, çıkarken top kaybettiği yetmezmiş gibi resmen üzerine bekliyordu Fenerbahçe’yi ev sahibi. Kalesi önünde baskı yapmasını istiyordu ki, arkada boşluk bulabilsin.
Fenerbahçe’yi en iyi yaptığı işe zorlayan Adana
Fenerbahçe’nin Kadıköy’deki Trabzonspor maçında yaptığı frenin izleri, Bulgaristan’a kadar uzandı, Konferans Ligi maçlarının son ikisini beklemeden gruptan çıkma şansı ellerinin arasından kaydı gitti. Çıkar gruptan ama Süper Lig’e dikkati dağılacak.
Tek artısı, sakatlıklar yüzünden boşalmış savunmasını, adeta yeni bir transfer gibi iç cebinden çıkardığı genç Yusuf’la onarmayı başarması. Artık “vahim” hale gelen Adana Demirspor maçında çok işe yarayabilir bu keşif.
Fenerbahçe maça aynı Ludogorets ile İstanbul’daki ilk maçta olduğu gibi konsantrasyon sıkıntısı ile başladı. Her şeyi yapıyor son pasa gelince vuracak adam bulamıyordu. Fred’in yokluğu dışında sebebi Tadic’in yine sağda başlaması, solda yerini bıraktığı Kent’in hatalı pas, yanlış yere orta rekoru kırmasıydı. Dzeko neredeydi sahi?
Ses var ama görüntü yoktu Fenerbahçe’de!
Fenerbahçe oyuna sanki Trabzonspor’un üçüncü devresi gibi başladıysa, diğer sebep İsmail Kartal’ın orta sahayı