Sezar’ın hakkı Sezar’a!.. Fenerbahçe, “vadedilmiş kupalara” doğru her sezon tekrarlanan “futbolun kutsal yürüyüşünde” bu kez yere sağlam basıyor… Çünkü, “başarının kurallarını” artık düstur edinmiş, eksiksiz uyguluyor.
Birinci kural “korkularıyla yüzleşmek” mi; Fred”sizliğe takılıp kalmıyor, Tadic-Dzeko-Szymanski-Livakovic-Ferdi’yi hatta savunma tandemini kulübeye oturtup, öyle çıkıyor Gaziantep’teki tek maçlık son 16 Kupa turuna.
Futbol profesörleri yerine doçentlerle.
25 gün önce aynı yerde aynı takım karşısında üç puana geç ve güç ulaşmasına rağmen hem de… İşte, ikinci ve birincisi kadar önemli “kendine inanmak” kuralını hayata geçirmek budur.
Kural üç; her hafta hem “hedeflerini geliştiriyor” hem “kendini” Fenerbahçe… Dün Kupa. Yarın Süper Lig, yakında Avrupa. Yetmiyor, “ezeli rakiple” nefes nefese…
Bitti mi?.. Hayır; tüm bunları yaparken kuralların en
Sahada şampiyon olmak için icap eden ne varsa “hepsini değil fazlasını yapan” bir kulüp başkanı, neden “son gerek şart” olarak başkanlığa veda tarihini de ekler şampiyonluk dilekçesine?
“Sistemin” Fenerbahçe’yi “şahsı yüzünden” engellediğini düşünüyor sayın Ali Koç…
Başkanın “hüsnü kuruntusu” ise, bu algıyı yaratanların zaferidir ki, vahimdir. Bırakın sistemi, onun yarattığı algı bile ülkenin en büyük kulübünü de en varlıklı başkanını bile kemirip tüketebiliyor.
Ama daha vahimi; ya Başkanın teşhisi doğruysa?..
İşte o ürpertici.
Açıkçası, endişelenenlerin başında Antalya’daki Fenerbahçe takımı geliyordu. Sette, baskıda, çıkışta etkisizdi. Kötü zemindeki mücadelenin her iki yarısında Antalyaspor oynadı, Fenerbahçe gol attı…Aslında, Sergen Yalçın Antalyaspor savunmasını orta sahaya yakın kurdurmuş, Fenerbahçe’nin Ferdi-Tadic’li işleyen sol kanadını Ferdi’nin bindirmelerini durduran Larsson’la başlamadan
Orantısız gücünü “kapalı-geçiş” oyunlarıyla frenleyen rakiplerine karşı zorlandığı iki maç ardından, Ankaragücü gibi topa sahip olmak ve topla çıkmak isteyen, keskin defans yerine karakterli ve boyun eğmeyen bir oyunu tercih eden rakip, Fenerbahçe için çantada keklik değildi ama en azından işini doğru yaptığını belgeledi.
Maçın ilk yarısında, henüz Altay’dan farkı anlaşılamayan Livakovic’in gereksiz çıkışı penaltıyla sonuçlanıp ilk golü de yedikten sonra temposunu arttıran Fenerbahçe’de, rakip savunma Tadic’e odaklandığı için Ferdi en rahat çıktığı karşılaşmayı oynadı. Diğer kanat bek Mert ise oyuna büyük katkı koydu.
Ama maçın yıldızı, tartışmasız Cengiz’di.
Cengiz artık klasikleşen ceza alanı dışından beraberlik golünü attıktan sonra Dzeko’ya müthiş bir pas verip onu ceza alanında kaleci Bahadırla karşı karşıya bıraktı. Dzeko kaçırsa da devam eden pozisyonu tamamladı, ikinci golü attı.
Dzeko “gol uykusuna” devam ederken Cengiz nöbetteydi yani. Hem yerini
Başakşehir deplasmanı Fenerbahçe için üç gün önce Kadıköy’de berabere kaldığı Samsunspor kabusunun devamıydı resmen.
Özeti iki kelimeydi; “kaçan goller”!
İyi oynuyorsun, istatistik rekorları kırıyorsun, her şeyi yapıyorsun; gol atamıyorsun. Rakibin ikinci yarı on kişi kalıyor, ailece rakip kaleye yükleniyorsun; yine gol yok. Girmiyor bir türlü. Karşında etten duvar. Kaleci Volkan’ın elleri sanki araba kadar!
Sanki büyü var!
Doksanda penaltı olmasa “üstün oyunlu-tek puanlı” ikinci travmayla derin bunalıma girip şampiyonluk yarışından kopacak neredeyse Fenerbahçe.
Maça gelince… Geciken golden ağzı yanmış Fenerbahçe, Başakşehir karşısında düdükle birlikte çığ gibi indi rakip kaleye. Bir daha da Başakşehir yarı sahasından ayrılmadı.
Sadece ilk 45 dakikada yedi tane net pozisyonu vardı Fenerbahçe’nin. Ya az farkla dışarı çıktı, ya kaleci Volkan çeldi, ya da Başakşehir’in yıldızlaşan stoperi Ousseynou Ba engel oldu.
Yıldızlardan galaksiye dönmüş, ligin ilk yarısını şampiyon geçmiş, her futbol istatistiğinde en iyiyi yakalamış Fenerbahçe, ağzına kadar dolu Kadıköy’deki evinde mütevazı rakibi Samsun’la berabere kalıp iki puanı heba etmişse, en pozitif adam bile “suçlu” arar.
Kolay!.. Buyurun karşınızda İsmail Kartal.Dakika 62’de rakip gol atıp skor 1-1 berabere duruma geldikten hemen sonra, forveti olduğu gibi değiştirerek Tadic, Dzeko, İrfan Can’ı, ardından Szymanski’yi çıkarırken, kafanda hangi plan vardı Hoca’m?ı
Bu soruyu sorarken maçın henüz 7. dakikasında Mert’in ortalayıp Tadic’in kaçırdığı, 1-0 öne geçtikten sonra Tadic’in iki defa “al da at” deyip Dzeko’ya gönderdiği Dzeko’nun atamadığı, beraberlikten az önce Szymanski’nin kestiği Dzeko’nun yandan dışarı yolladığı yüzde 99,9’luk golleri kimse hesaplamaz tabi.
Fenerbahçe, “takım golü” tamlamasının tam karşılığı İrfan Can vuruşuyla öne geçtikten sonra ikinci golü atamayıp, Samsunspor’un
Gaziantep’in “çılgın taktisyen” hocası Sumudica, sahaya “rakibe özel” koskoca bir problemle çıkmış, Fenerbahçe’yi bildiği, alıştığı oyunu oynayamayacağı hale, Fenerbahçe’nin öndeki dörtlü forvetini işlevsiz duruma getirmişti.
Oyunu rakip kaleye yıkıp hücum ederek savunma yapamıyordu Antep’te Fenerbahçe. Çünkü karşısında beşli savunma, önünde dörtlü barikatla sağlam bir duvar vardı. Merkez kapalıydı. Rakibin hızlı kanatları Fenerbahçe’nin savunmayı öne çekmesini, ileride çoğalmasını engelliyordu. Arı gibiydiler.
Her topu kazandığında hızlı geçiş oyunuyla Fenerbahçe kalesine inen kanatları ve golcüsü Dragus hem Serdar Aziz’i zorluyor hem de oyuna zeka koyuyordu. O kadar ki, Serdar Aziz ilk yarı bitmeden sakatlanıp yerini yeni transfer Bonucci’ye bırakmak zorunda kaldı. İlginçtir, Bonucci ilk maçında neredeyse Dzeko kadar rakip ceza alanındaydı.
Fenerbahçe ilk yarı boyunca çok istediği geniş alanları bulamadı. Oyunu
Maç yoğun” Ocak’ta, “emek yoğun” Fenerbahçe söz konusuysa, “gol ziyafeti” garanti adeta. Üç günde bir beşer-yedişer çeşit damak çatlatan lezzetler hazır taraftarlara…
Üstelik monotonluk yok… Her günün menüsü farklı ustadan!
Peki, dünkü Konyaspor karşılaşmasını şölene çeviren kimdi?
Sadece 45 dakikada oynayıp üç gol atan Dzeko tabi… Sonra Szymanski, Batshuayi. Hatta Mert.
Günün “ekstrası” ise tribündeydi!..
Uçaktan inip bavulunu açmadan stada gelen efsane Bonucci…
Tamam… Konyaspor, başı yıldızlarıyla dertte, üç gün arayla iki dev ekibe çatmış, eksik ve zayıftı. Forveti 20, kalecisi 18 yaşındaydı. Lakin Fenerbahçe’deki yıldızların performansı yadsınamazdı.
Hakiki-öz-en Süper Lig’e, kısacık bile olsa verilen araya “fotofinişle” girmiş iki ezeli rakipten Fenerbahçe sahaya inecek; gündem “Krunic, Savic gelir mi, Batshuayi gider mi”!
Ev “bulgur” dolu değil sanki.
İşte Cengiz… Tesadüf; İrfan Can cezalıydı, formayı aldı. Aldı ve futbolun kırbacı oldu bir anda. Fenerbahçe 5-1 kazanırken “İstanbulspor’unki de dahil” her golde Cengiz vardı! Resmen “gol adamdı”!
Evet… İstanbulspor’un tek golünde bile Cengiz’in katkısı büyük! Ama helal olsun böyle katkıya. Çünkü “niyet” dört dörtlük…
Haksızlığa tahammül edemeyen, oyunu asla çirkinleştirmeyen ve Fenerbahçe karşısında “emek” değil “sermaye” yüzünden kaybeden İstanbulspor’un ilk yarıda kontrolü ele geçirdiği, Cengiz’in maç başında attığı golü eşitlemeye çalıştığı bir süreç vardı. 25-35 arası bu zaman diliminde Livakoviç iki gol kurtarıp aldığı parayı hak ederken Cengiz en önden en