Yerkürenin hiçbir coğrafyasında bizdeki kadar “ateşli”, bizdeki kadar “çılgın” futbol unsurları bulamazsınız. Topçusundan seyircisine, antrenöründen yöneticisine tek kelime ile “çılgın” futbol insanlarımız her an “heyecan” vaat etmekte meraklısına.
Daha ne beklenir ki, futboldan!
Dev arenalardan semt sahalarına kadar öyle dramatik, hatta kimi zaman “trajik” bir top oynanıyor ki, bırakın sahadakileri, tribünden seyretmeye bile mangal gibi yürek gerek!
Lakin “marka değerimiz” neden yerlerde, seyirci neden az, naklen yayın nasıl oluyor da “Kurtlar Vadisi” dizisinden az para kazandırıyor; onu anlayamıyoruz bir türlü.
Bakınız… Yeşil Esenyurt Spor Kulübü ile Kafkas Kartalları Spor Kulübü Avcılar Stadında (Atatürk demeye dilim varmıyor) önceki gün karşı karşıya geldi.
U-14 Amatör Lig maçı… Yani futbolcular hukuken de biyolojik açıdan da “çocuk” kategorisinde.
Ama ne hırs ne mücadele ne cesaret
.Tribünler ha keza
.Oynayan, oynatan, izleyen kim varsa, hepsi mermiye kafa atacaklar neredeyse!
Kafkas Kartalları Teknik Direktörü Ahmet Turan, rakip takımdan Efe Kızıl Ateş’e tokat atınca, derhal gereği yapılıyor ve tribünler de aşağı inip kavga çıkıyor sahada. Polis ayıramıyor; havaya ateş açıyor.
Hem de “yaylım ateş”!
U 14 maçında “14’lüler” şarjör boşaltıyor havaya.
Sorarım size… Dünya’nın hangi coğrafyasında henüz 15 yaşına basmamış çocukların maçına gidip, böylesine bir adrenalin havuzunda yüzebilirsiniz?
Bir de “alt yaşlarda gerekli eğitim verilmiyor futbolcu adaylarına” diye bir şehir efsanesi var değil mi ?Eğitimin dik alası oysa.
O çocuklar büyüyünce taraftara silah çekecek, gazetecinin gırtlağını sıkacak, hastane basıp sağa sola sıkacak, parasına göz diken Ponzi’ci hanımefendiyi darp edip fahiş faizin iki katını koparacak.
Futbol da oynarlar bu arada tabi! Olmazsa yabancı futbolcu var.
Amatör maçta bile çocuklarımız saç tellerine kadar motive. Seyirci öyle. Yöneticiler, teknik direktörler kim bilir ne feci bir futbol ikliminde filizlenip serpilmişler, şimdi tüm “bilgi ve birikimlerini” yeni nesillerin önüne seriyorlar.
Maksat futbolumuza “renk” katmak!
Eğitim demişken… Olay mahallinde görevli polisimizin de hakkını verelim:
Son çare silaha köy düğünündeki rahatlıkla başvuruyorlar.
Yahu ağanın oğlunu gerdeğe mi uğurluyorsunuz, kürekli kalaslı bin kişilik aşiret kavgası mı ayırıyorsunuz. Orası bir futbol stadı. Çocuklar U 14. Sahaya girenler kavgacı falan ama sonuçta evladını korumaya çalışan ebeveynler.
Nasıl bir şeydir stat?.. Ortada saha ve futbolcular, Avcılar özelinde iki tarafı tribünlere oturmuş insanlar. Kale arkaları da apartman dolu. Havaya sıktığınız mermiler uzaya çıkıp geri dönerken atmosferde yanıp yok oluyor mu zannediyorsunuz? Biraz yatay ateş ederseniz “eğik atış” gereği tribündekini vurmak olası. Daha dik atışta mermi geri dönüp sahadakilerden birinin kafasına girmediyse çok şanslısınız.
Neyse… Herkesin verilmiş sadakası varmış. Kazasız belasız birkaç çürükle atlatılmış maç!
Biz kaçırdık futboldaki bu sıra dışı heyecan fırtınasını! Ama Eğitim dört dörtlük… İnsanımız özverili. Futbolumuz derin. Marka değerini yüceltmeye azmetmişiz bir kere.
Bizde bu yetenek, futbolda bu özgürlük oldukça, yakında denk geliriz bir benzerine.