Başkan Ali Koç geçtiğimiz hafta Teknik Direktör Cocu için “Ona Kuzey Avrupalılığı bırakıp ortamı ve şartları daha iyi anlaması gerektiğini anlattım” ifadelerini kullanmıştı... Bizce sayın Koç eksik bilgilendirme yapmış... Asıl Cocu’ya Fenerbahçe’nin büyüklüğünü anlatması gerekirdi... Bu kadar savunmacı ile sahaya çıkmak, bu kadar beceriden yoksun 11’ler kurmak, bu kadar rakipten korkmak bu kulübün genlerinde hiç olmadı, olmamalı da...
Örneğin kendi mevkisinde bu takıma katkı sağlayamayan İsmail’i sol açık oynatmak nasıl bir teknik adam planıdır!... Cocu’ya sorsanız Robinho önlemidir!
Hiçbir yol katedemeyeceği apaçık belli olan Frey’e hâlâ umut bağlamak nasıl bir mantıktır!...
Elinde Mehmet Ekici gibi teknik becerisi, oyun zekası yüksek bir oyuncu varken, bunu kullanmamakta ısrarcı davranmak nasıl bir futbol aklıdır! Bu kadar kalitesiz bir takım yaratmak ve bu malzemeden büyük işler beklemek hem hayalcilik, hem de işbilmezliktir... Sivas’ta ilk 45 dakikayı Cocu’nun saçma-sapan taktiği ve tercihleri yüzünden heba etti Fenerbahçe... Eljif Elmas dışında adam eksilten oyuncu olmayınca tek bir pozisyon üretemeden soyunma odasının yolunu tuttu sarı-lacivertli takım...
İkinci yarıya herşey
Fenerbahçe ilk yarıda yine sinir bozan, yürek yoran, insanı futboldan soğutan bir takım görünümündeydi... Topun ağzındaki Phillip Cocu, belki de kurtarma yazılısı sayılacak Spartak Trnava maçına yine kötü hazırlanmıştı... Giderayak karşımıza 3-5-2 sürprizi ile çıktı...
Geri üçlü; Skrtel, Neustadter, Reyes’e orta alandaki Isla, Hasan Ali ve Jailson’u da eklerseniz, kendi evinde altı savunmacı ile galibiyet aramaya çalışan bir takım vardı sahada... Bu kadar koyu ve yoğun savunma 11’i ile çift forvet oynansa da üretkenlik yetersiz kaldı... Zaten tersi de beklenemezdi... Allah’tan Trnava geride bırakılan geniş alanları kullanabilecek kalite ve beceriye sahip değildi de Fenerbahçe kalesinde ciddi bir tehlike görmedi...
Kısacası ilk yarı can sıkan bir maç izledik...
Slimani’nin işini kolaylaştırsın diye sahaya sürülen Frey tam bir hayal kırıklığıydı... Gelecekte büyük futbolcu olacak iddiasıyla alınan bu oyuncuda Sportif Direktör Comolli ne bulmuş Allah için çıkıp anlatsın... Bu Frey’i gördükten sonra Soldado’nun bu takımda şans bulamaması gerçekten çok komik ve düşündürücü... Yine Reyes’in de Frey’den bir farkı yok...
Soyunma odasına ıslıklar ve “Ersun Yanal” tezahüratları ile giden
Teknik Direktör Cocu, Beşiktaş derbisinin ilk yarısındaki göreceli de olsa tempolu, presli, etkili futbolun büyüsüne kapılmış ki, Rize deplasmanına da aynı 11 ile çıktı... Muhtemelen yine aynı senaryonun yaşanacağını hayal etti.
Ancak Beşiktaş’a karşı Topal-Jailson ikilisi ile oynamak ne kadar mantıklıysa, topa daha çok sahip olunacağı, teknik kapasitesi ve becerisi daha yüksek oyunculara ihtiyaç duyulacağı besbelli bir maça iki ön libero ile başlamak o kadar korkaklıktı... Gençlik parolasıyla yola çıkılan bir sezonda hala Aatıf’tan medet ummak bir o kadar bu kulübün vizyonunu, gücünü hiçe saymaktı...
Ve Rize’de Cocu’nun balonu resmen patladı. Kısaca takke düştü, kel göründü...
Hollandalı hocaya sormak lazım; Bu Eljif’in, bu Ekici’nin, bu Barış’ın oynaması için ne yapması gerek... Ya da sahadakilerin bunlardan ne artısı var?
Hiç şüphesiz Fenerbahçe bu ligin en dertli, en sorunlu takımı... Takım demek ne kadar doğru ona da siz karar verin artık. Savunmada, orta alanda, forvette... Haftalardır ortada, kanatlarda, ileride ve geride takım oyunundan söz etmek kolay değil.
Sezon başından bu yana iyi niyetli ve özverili birkaç futbolcunun bireysel gayretleri ve becerileriyle
Fenerbahçe milli aranın ardından lige dönüşte yine coşkusuz, etkisiz ve renksizdi...
Üst üste üç maçını kaybetmiş bir takımdan daha yaratıcı, daha bitirici, daha enerjik bir oyun bekliyorduk açıkcası..
Konya deplasmanında ilk şutunu ancak yarım saat sonunda bulabilen Fenerbahçe; statik, durgun, yavaş, tek düze futbolu ile adeta idare eder gibiydi... Bir tek Slimani bu silik oyuna direniyordu. Nitekim Fenerbahçe’nin yakaladığı tek ciddi pozisyon da Cezayirli’nin yaptığı pres sonunda doğdu. Ancak kaleci Serkan gole izin vermedi. Buna karşılık Harun kalesinde biri direkten dönen iki ciddi tehlike yaşadı.
Fenerbahçe’nin bu kadar pas hatası yaptığı ilk yarıda üretken olması zaten beklenemezdi. Mehmet Topal ve Jailson yeteri kadar ofansa destek veremiyor, Ayew ve Aatıf iyi niyetli oyunlarına rağmen hücum aksiyonlarına çeşitlilik katamıyorlardı.
İkinci yarının başlamasıyla Topal-Jailson ikilisi biraz daha öne yakın oynayınca Konyaspor’a kısa süreli bir baskı kurulabildi. Aatıf’ın yerine giren Eljif Elmas da attığı golle takımını adeta iipten aldı.
Konya’dan üç puan çıkaran Fenerbahçe için sorunlar asla bitmiş değil. Çünkü takım oyunundan uzak, bireysel performanslarla bir şeylere
Üç haftada iki yenilgi “Yeniden Fenerbahçe”, “Yeniden Başarı” sloganı ile yola çıkan Fenerbahçe’de balayı döneminin erken bitmesi anlamına geliyor...
Belki köprünün altından daha çok sular geçecek ama görüntü hiç de iç acıcı değil... Eksikleri gidermek, taraftarın yeniden gözüne girmek, futbolun gereklerini yerine getirmek ne kadar zaman alacak göreceğiz. Ama trenin kaçtığı da unutulmamalı...
Şu bir gerçek ki solist detone, sazlar da akortsuz olunca Fenerbahçe’nin tatsız görüntüsü hiç değişmiyor... Takım bir türlü ritim tutturamıyor... Onca çabaya, koşuya rağmen organizasyon sıfır. Durum böyle olunca uyumsuz, kararsız, etkisiz ve verimsiz bir Fenerbahçe çıkıyor karşımıza...
Göztepe önünde bir kez daha gördük ki, bireysel beceriler de yetersiz, takımın toplam oyun kalitesi de...
Transfer döneminin bitimine bir hafta kala alternatifleri çoğaltmak, yeni bir kadro derinliği oluşturmak, sistemle uyumlu bir takım yaratmak için kolları sıvayan sarı-lacivertli ekip, bu geç kalmış hamlenin sancılarını dün gece fazlasıyla çekti. Bir süre daha da çekecek gibi...
Giuliano ve Josef de Souza ile yollar ayrılınca dün 4-1-4-1 düzeni ile oynamaya çalıştılar. Tek ön libero Mehmet Topal, onun
Teknik adamlar değişiyor, futbolcular değişiyor, hatta başkan bile değişiyor da Fenerbahçe’nin insanın içini karartan, taraftarına saç-baş yolduran futbolu bir türlü değişmiyor...
Bir de Topal-Souza ikilisi!
Teknik Direktör Cocu sürekli yorgunluğu öne sürerek her maç farklı bir 11 ile mücadele ediyor...
Aslında yorgunluk bahane... Resmen arayış içinde...
Çünkü işler iyi gitmiyor... Takım alışkanlıklarından kurtulamıyor... O da sıkıntının farkında... Takımı yörüngeye oturtmak istiyor... Ama nafile...
Malatyaspor maçında da beklentilerin çok gerisinde kalan bir futbol vardı sarı-lacivertliler adına... Cocu, Valbuena, Giuliano, Soldado, Isla gibi yıldızlardan formayı almış, Barış, Slimani, Şener ve Mehmet Ekici’yi sahaya sürmüştü... Ama bu kadro da daha öncekilerden farklı sayılmazdı...
Bir kere topa sahip olmasına rağmen Fenerbahçe hızlı değildi... Sürati felaket sanıyordu futbolcular... İlk yarıda ağır tempoda Malatya savunmasını doğal olarak fazla sıkıştıramadılar. Ceza alanına girmekte zorlandılar, girdiklerinde de çoğalamadılar... Ne yazık ki korkak, tedirgin, yeteneksiz ve en önemlisi kalitesiz bir orta sahası var Fenerbahçe’nin... Böyle olunca ne kadar uğraşsalar da bir
Fenerbahçe’nin Şampiyonlar Ligi hayalleri bir kez daha yıkıldı...
Peki nasıl yıkıldı hayaller? Benfica süper bir takım mıydı?
Yoo... Fenerbahçe iki maçta da sezon başından bu yana alarm veren savunmasının kurbanı oldu... Buna bir de Phillip Cocu’nun dün geceki yanlış tercihleri eklenince zaten sarı-lacivertli ekibin makus talihini döndürmesi zordu...
Halbuki dün gece Kadıköy’de sarı-lacivertli ekibi tura taşıyacak mükemmel bir atmosfer vardı ancak yanlış ilk 11 kurgusu bu silahı bize kullandırmadı. Cocu ne hikmetse Bursaspor maçında sahanın en iyi ismi Barış’ı kulübede oturtmuş, geldiği günden bu yana yarardan çok bu takıma zararı dokunmuş Valbuena’yı sahaya sürmüştü. Bununla kalmamış 1-0 kaybettiği ilk maçtan sonra hücum gücü yüksek bir takım kuracağı yerde Alper Potuk’u Soldado’ya tercih etmişti.
Nitekim Fenerbahçe bu hatalı kurgunun faturasını ağır ödedi.
Benfica ilk düdükle birlikte sanki kendi sahasında oynuyormuş gibi orta saha üstünlüğünü ele aldı, elini kolunu sallaya sallaya bazen 5, bazen 6-7 adamla Fenerbahçe kalesine yüklendi. Ve turu garantiye alacak golü de göstere göstere buldu...
İstediğini alan Benfica’nın frene basmasıyla rakip kalede biraz daha fazla
Fenerbahçe’de büyük bir değişimin olduğu çok açık... Bir kere camia üzerindeki ölü toprağını atmış, resmen baharı yaşıyor sarı-lacivertli renkler...
Kadıköy’de uzun yıllardır görülmemiş bir atmosferde sezona “merhaba” dediler... Karşılarında Samet Aybaba gibi işinin ehli, yılların tecrübesi bir hoca tarafından adeta yeniden kurgulanmış bir Bursaspor vardı...
Bu sezon artık baştan sona gönül rahatlığıyla, endişelenmeden, kaygılanmadan, gerilmeden, huzurlu, coşkulu güzel maçlar izleme arzusundaki Fenerbahçe tribünleri belki çok da hayal ettiği bir takım sahada göremese de yeni Fenerbahçe geçmişe oranla daha pozitif, daha sonuç odaklı, daha baskılı bir fotoğraf verdi...
Teknik Direktör Cocu, Aykut Kocaman’ın en çok eleştirildiği konu olan Mehmet Topal-Souza ikilisi ile sahaya çıkınca orta saha ne yazık ki çok fazla verimli gözükmedi... Elijf Elmas kulübede oturunca ikinci bölgede top tutmakta zorlanan Fenerbahçe, doksan dakikada Bursaspor’u bir türlü sindiremedi, oyunun üstünlüğünü ele geçiremedi, hatta zaman zaman kontrolü rakibine verdi. Bir duran topta gelen konuk ekibin golü şok etkisi yaratsa da şoku çabuk atlatan Fenerbahçe önce Giuliano’nun penaltı golü, ardından belki de sahanın