Fener için iftihar vakti

4 Ocak 2015

Başakşehir maça; rahat, özgüvenli ve önde baskı yaparak başladı. İlk 5-6 dakika Fenerbahçe’yi sahasından da çıkarmadı... Hem stoperlerin, hem de onların önündeki Emre, Mehmet Topal ve Meireles üçlüsünün top yapmasını engellemek istediler. Ancak bu anlayış saman alevi gibiydi, parladı ve hemen söndü... Devrenin kalan bölümü tek kelime ile ev sahibinin hakimiyeti ve kontrolü altındaydı...

Mersin İdmanyurdu maçında tempo fazla yüksek olmasa da Caner ve Gökhan Gönül gibi takımın omurgasını oluşturan isimlerin biraz vites yükseltmesi Fenerbahçe’nin sezon başından bu yana eleştirilen saha içi görüntüsünü biraz olsun pozitife çevirmişti. Dün de ilk 45 dakika bu ikili mükemmele yakın oynadılar. Karşılarında görev yapan Başakşehir’in iki etkili kanat adamı Doka ve Visca, Gökhan ve Caner’i engellemeye çalışmaktan kendi vazifelerini bir kenara bıraktılar... Semih de bir pozisyon hariç hücumda topla bulaşamayınca Fenerbahçe kalesi fazla rahatsızlık çekmedi.Başakşehir karşısında tempoyu iyice artıran Fenerbahçe rakibine adeta bildiklerini unutturdu. Sezon başından bu yana hep alkışı hak eden Başakşehir belki de ilk kez bir maçta bu kadar verimsiz, üretkensiz ve çelimsiz kaldı...

İkinci

Yazının Devamı

Kartal büyük risk

26 Ekim 2014

Teknik Direktör Ersun Yanal geçtiğimiz sezon kazanılan şampiyonluğun ardından Milliyet yazarları ile yediği yemekte başarısını iki kelime ile özetlemişti; Düzensizlik ve kaos futbolu...

Çünkü Yanal’a göre saha içinde ne kadar düzenli olursanız olun rakibin sizi bozması çok kolaydı. Ve asıl önemlisi bu düzensizlik alt yapısı oturduğunda sizin asıl düzeniniz haline geliyordu.

İşte Fenerbahçe’nin İsmail Kartal ile yaşadığı asıl sorun bir düzen içinde oynamaya çalışması... Bu yüzden de hemen hemen her rakip artık nasıl önlem alacağını adeta ezbere biliyor. İki kanadı tıkıyor, maçı kilitliyor. Gerçi Gençlerbirliği dün gece Caner Erkin olmayınca sol tarafı kapamaya bile gerek görmedi. Gökhan’ın önüne set çekti, ilk yarı kalesinde tek bir tehlike yaşamadan devreyi bitirdi. Kaleci Dahlin ilk kez 38. dakikada yere yattı, o da Sow’un cılız kafasında gösteri amaçlıydı...

Ve böyle bir kâbus dolu ilk 45 dakikanın ardından belki de uzun zaman sonra ıslıklarla soyunma odasının yolunu tuttu takım. İkinci yarıdaki saman alevini andıran futbol ise kesinlikle bir hoca becerisi değildi. O durgunluğun gitmesinde asıl neden uzun süre sonra oyuncuların inisiyatifi ellerine alması, kendi

Yazının Devamı

Miras tükendi

29 Eylül 2014

Fenerbahçe yönetimi haftalardır, “İçimizde problem var gibi gösteriliyor, bunlar medyanın uydurması” dese de “alarm zilleri” cayır cayır çalıyordu uzun zamandır...
Ersun Yanal’ın istifasından sonra ruhunu, ahengini, inancını ve birlikteliğini kaybeden son şampiyonun düne kadar duvara toslamamış olması tek kelime ile şansıydı... Saha dışı bir türlü derlenip toparlanamayınca, doğal olarak saha içi de allak bullak olmuştu. Fenerbahçe’deki değişim, sadece “tempo heveslisi bir hocadan, yeniden topa sahip olmak isteyen daha kontrollü bir hocaya evrilmekle” kalmadı... Bu değişim Fenerbahçe hakkında bilinen tüm olumlu şeyleri de beraberinde götürdü...
Haftalardır o iyi hücum yapan, o çok koşan, pas trafiğini-tempoyu iyi ayarlayan, hücumda en iyi, savunmada en sağlam Fenerbahçe’den zaten eser yoktu. Varsa yoksa kavga-gürültüydü... Ve Akhisar’da takke düştü...
İsmail Kartal’ın Emenike-Webo değişikliği hücum hattına bir akışkanlık getirse de Emre’nin orta alandaki yokluğu ciddi şekilde rakibi karşılama konusunda Fenerbahçe’yi olumsuz etkiledi. Emre’nin yerine görev alan Alper’e alternatifsizlikten mi bilinmez ama doksan dakika nasıl katlanıldı insanın aklı almıyor. Saçları

Yazının Devamı

Kocaman sıfır

15 Eylül 2014

Fenerbahçe, Avni Aker’e son yıllardaki gibi yine kendinden emin bir şekilde çıktı. Rahat, özgüvenli, oturmuş takım görüntüsü yine kendini belli ediyordu. Tek fark ileri uçta yapılan görev değişiklikleriydi. İsmail Kartal, Vahid Halilhodziç’in “Rakibimizi çok iyi tanıyorum” demecinden etkilenmiş olacak ki Kuyt’ı sol, Emenike’yi sağ kanada çekip, Sow’u merkeze yerleştirerek kafa karışıklığı yaratmak istedi herhalde. Ama bu formül taktik tahtasında kalmaktan öteye gidemedi.

İlk yarıda oyunun tüm kontrolünü ele alan ve kendisine hiçbir tehdit oluşturmayan Trabzonspor karşısında ne yazık ki organizasyon konusunda ciddi sıkıntılar yaşadı Fenerbahçe. Emre’nin dışında topu dikine oynamaya niyeti bulunmayan sarı-lacivertli oyuncular “can sıkıcı” Aykut Kocaman futboluna geri dönüp yan paslardan öteye gidemeyince tatsız - tuzsuz bir 45 dakika çıktı karşımıza...

İsmail Kartal göreve geldiğinden bu yana Ersun Yanal’ın o risk almayı seven, önde basmayı ilke edinen oyun anlayışına pek yanaşmıyor... Uzun toplarla oyunun yönünü değiştirmek ve duran toplar neredeyse tek plan gibi. Evet bu anlayış iyi yapıldığında rakibin dengesini bozabilirsiniz ama hücum bölgesine yeteri kadar sokulan

Yazının Devamı

İş ahlakı

17 Mayıs 2014

Böyle maçları oynamak da zor seyretmek de aslında... Bu ortama bir de yürekleri yakan Soma faciası eklenince pek birşey beklemiyorduk şampiyonun son doksan dakikasından...
Günlerdir devam eden kutlamaların getirdiği yorgunluğa, bezginliğe ve hedefsizliğe rağmen Fenerbahçe yine ciddiyetten ödün vermedi... Hem de sekiz as oyuncusunun eksikliğine rağmen...
Belki de bu sezon kendisini herkesten farklı kılan en önemli özelliği olan iş ahlakını ve disiplinini Kayseri’de de devam ettirdi... Öyle ki bileği davul gibi şişen Gökhan Gönül bile oyundan çıkmamak için devre sonuna kadar direndi de direndi...
Orta sahaların genelde rahat geçildiği, savunmaların büyük bir direniş göstermediği maç Teknik Direktör Ersun Yanal için hazırlık döneminin ilk ciddi sınavı gibiydi aslında. Muhtemelen sonuçtan ve futboldan çok bireysel performansları takip etmiştir hoca... Kafasındaki acabaları şekillendirmiştir... Muhtemelen Serdar Kesimal, Cristian, Holmen ve Kadlec gibi takımda kalıp kalmayacakları belirsizliğini koruyan isimler için hazırlayacağı raporu da kesinleştirmiştir... Dünkü oyunları - Cristian gol atsa da - kalmaları için yeter mi, şüpheli gerçi...
Ersun hocanın Kayseri’ye götürdüğü

Yazının Devamı

Bu hikaye unutulmayacak

28 Nisan 2014

Bu asla normal bir şampiyonluk değildir... Bu gerçek bir Fenerbahçe destanıdır... O anaları, ablaları ya da akrabalarıyla Şükrü Saracoğlu Stadı’nın yolunu tutan, doksan dakika el çırpan, bağırmaktan sesi kısılan, belki zaman zaman sevinç ve mutluluktan gözleri dolan o binlerce küçük Fenerbahçeli, bir 30 yıl sonra kendi çocuklarına bugünü anlatırken öyle bir böbürlenecekler ki... Hem Fenerbahçelilikleri bir kez daha kabaracak, hem de son sözleri büyük olasılıkla “O günleri yaşamalıydınız” olacaktır...
Aşağıda sakal, yukarıda bıyık misali bir ortamda verilen mücadelenin öyküsü dillerden dile mutlaka dolaşacaktır.
Evet o malum 3 Temmuz depremininin ardından Fenerbahçe bir gün bile beraberliğini, dirliğini, kendine olan güvenini kaybetmedi...
Güneşi neredeyse yok, siyahı hep çoktu...
Böyle bir ortamda ne enseyi kararttı, ne de ufkunu...
Çoğu zaman eli-kolu bağlı olmasına rağmen geleceği için savaşmaktan vazgeçmedi...
Rahmetli İslam baba bir yazısında dememiş miydi;

Yazının Devamı

Karakter gösterisi

14 Nisan 2014

Skor tabelasından çok Fenerbahçe’nin asıl sahip olduğu “cevheri” gösteren bir karşılaşmaydı... Evet Fenerbahçe omurgasını oluşturan çok önemli isimlerden yoksun çıkmıştı Antalyaspor karşısına... Bu ortamda zaten kimse onlardan kaliteli bir futbol beklemiyordu... Ancak her şeye rağmen disiplinle, enerjiyle, coşkuyla, sorumlulukla, tempoyla ve heyecanla oynadılar.
Teknik Direktör Ersun Yanal’ın sezon başından bu yana ısrarla altını çizdiği o karakter sahadaydı aslında... Herkes işini en iyi şekilde yapmaya çalışırken, Antalyaspor duvarı tüm çabalara rağmen gedik vermiyordu... Fuat Çapa, Emre-Mehmet Topal ikilisinin olmadığı orta sahanın fazla bir üretkenlik sağlamayacağını düşünerek rakibin tek silahı gibi görünen kanat akınlarına set çekmeyi planlamıştı belli ki..
Gökhan Gönül’ün yokluğunda sağ tarafı fazla çalıştıramayan Fenerbahçe’nin Caner ile soldan yaptığı tüm bu denemeleri de başarıyla önlemeyi bildiler. Salih de tüm kalitesine rağmen fizik açıdan hâlâ yetersiz olduğu için beyniyle ayaklarına hükmedemeyince Webo, Sow, Kuyt üçlüsüne pozisyon yaratmak zorlaştı. Bu görüntüde maçta kilidin duran toplarla çözüleceği çok belliydi.
Nitekim öyle de oldu. Caner’in nefis

Yazının Devamı

Aynı plak!

25 Şubat 2014

Fenerbahçe’nin ligin ikinci yarısındaki her deplasmanı garipliklerle dolu... Hakemin başlama düdüğü ile birlikte öyle bir takım görüyorsunuz ki, “bugün kaybetmeleri zor” diyorsunuz... Ancak bir bakıyorsunuz sonuç facia... Eskişehir’de de, Sivas’ta da kaybetmek için elinden geleni ardına koymayan sarı-lacivertli futbolcular, Elazığ’da da “aynı plak”ı döndürmeyi başardılar doğrusu...
Evet maç rizikoluydu... Çünkü takımın omurgası, hem savunmada hem de orta alanda hem de hücumda yerinden oynamıştı...
Fenerbahçe’nin başına gelen tipik bir disk kaymasıydı... Buna rağmen “şaşırtıcı” derecede adımlarını şaşırmadan, oyundan düşmeden, heyecanını ve isteğini bir dakika bile kaybetmeden yürüyordu Fenerbahçe... Yardımlaşıyor, çalışıyor... Tüm takım sorumluluğu paylaşıyordu...
Ve bu olumlu tablonun karşılığı ilk 10 dakika dolmadan dört net pozisyon yakalayan liderin sanki basireti bağlanmıştı. Ya akıl almaz son vuruşlar, ya da Ivesa kurtarışları skor tabelasının değişmesine bir türlü izin vermedi. Ve her kaçan gol endişeyi getirdi, moralleri ister istemez çökertti...
Rakibinin yavaş yavaş gerilmeye başladığını, kimyasının bozulduğunu hisseden Elazığspor da sinsi sinsi Fenerbahçe

Yazının Devamı