Bu takımı kim izler?

29 Ağustos 2016

Süper Lig’in daha ilk haftasında duvara toslayan Fenerbahçe, Kayserispor karşısında kaportayı düzeltmek isterken adeta “pert” oldu...
Şunu net şekilde baştan söylemek lazım; Fenerbahçe’nin her geçen gün karizması biraz daha çiziliyor... Kötü, baygınlık veren, kıytırık futbolu istikrarlı bir şekilde devam ediyor...
Işığı kısılıyor... Rakipleri tuğla üstüne tuğla eklerken Fenerbahçe sınıf iniyor... Doğal olarak seyirci de tribünden kaçıyor...
Kayserispor önünde herkes iyi niyetiyle mücadele etse de Fenerbahçe kesinlikle bu değil ve olmamalı da...
Bakıyorsunuz ilk yarım saat ne baskı yapan, ne tempoyu artıran, ne de rakibi hataya zorlayan bir Fenerbahçe vardı sahada... Takımı ileri taşıyacak, dar alanlardan çıkacak, pozisyon yaratacak tek oyuncu yoktu... Kanatlar çalışmazsa, orta saha pas trafiğini kuramazsa, savunma oyunun boyunu kısaltamazsa nasıl üretken olabilirsiniz, nasıl rakibinizi köşeye sıkıştırabilirsiniz? Bakmayın atılan iki gole... Biri Kjaer’in nefis frikiği, diğeri duran topta Kayseri savunmasının uyurgezerliğiydi...
Ya takımın yedikleri?. İlk ikisi resmen fotokopi...
Nerede duracağını bilmeyen, dalgın savunma... Yerinden hiç kımıldamayan kaleci Volkan...

Yazının Devamı

Salih'ten başaktör olmaz

22 Ağustos 2016

Başakşehir deplasmanında son sekiz maçın sadece birini kazanabilen Fenerbahçe için bundan daha kötü bir oyun başlangıcı olamazdı...

Santra ile birlikte miskin pasların, ağır çekim ayakların, motivasyonsuz kafaların faturasını ev sahibi çabucak kesti. 3. dakikada Mossoro’nun golü Başakşehir için “körün istediği bir göz, Allah verdi iki göz” misaliydi...

Oyunun tüm inisiyatifini bir anda ele geçirdiler... Devrenin sonuna kadar Mehmet Topal, Ozan Tufan ve Salih için fazla kabalalık bir duvar kurmayı başardılar, Fenerbahçe’nin ritmini tamamen bozdular... Bu arada tüm pas yollarını tıkadıkları için topu rakibe vermekten de çekinmediler... Artık tüm plan rakibin bırakacağı geniş alanları kullanmaktı... Ancak Cikalleshi’nin hücumdaki top kayıpları bu planın işlerlik kazanmasını engelledi... İkinci yarının başında Visca ile maçı erken koparacak fırsatı yakalasalar da bu şansı harcadılar...

Emre’nin atılmasıyla sayısal avantaj yakalayan Fenerbahçe baskı kursa da yeterli ritmi bulamadı. Pozisyona da girildi ancak rakibi diz çöktürecek üstünlük hiç sağlanamadı. Mehmet Topal’ın da kırmızı kart görmesiyle oyun dengelendi. Neden ilk 11’e alınmadığı merak konusu olan Stoch son bölümde takımını

Yazının Devamı

Saygı ve teşekkür

16 Mayıs 2016

Laboral maçı sonrası mutluluğu bir ucundan yakalamıştık... Ama asıl alınması gereken yol daha uzun, daha engebeli, daha meşakkatliydi...

Günlerdir süren heyacan vücut kimyalarını bozmuş, Berlin’de yürekler sabahın ilk saatlerinden itibaren gümbür gümbür atmaya başlamıştı. Zaman zaman hepimizi ter basıyor ancak Fenerbahçe’nin o tüm sene boyunca sunduğu basketbol keyfi ve lezzeti ile Obradovic’in kendine has sistemi, geleneği, en sıkışık anlardaki üretkenliği gözümüzün önüne gelince ümitlenip gevşiyorduk...

Evet rakip çok zorluydu... Umutlar da bir o kadar çoktu. Ancak işler pek de istediğimiz şekilde gelişmedi... Kafa kafaya biten ilk çeyreğin ardından Fenerbahçe gazı kaçmış gazoz gibi oldu... O çelik şaseyi andıran savunmadan eser yoktu... Her CSKA’lı elini, kolunu sallayarak potayı bulunca ilk devre sonunda hiç de beklenmedik bir skor tabelaya asılmıştı...

Ama hepimiz biliyorduk ki 20 sayılık fark, Fenerbahçe’nin ne gücü ne de klası ile örtüşüyordu... Nitekim Mercedes Arena’da uzun yıllar hafızalardan silinmeyecek bir 20 dakika yaşandı.. Karakterini, inancını, yüreğini ortaya koyan sarı-lacivertli ekip 30-14’lük inanılmaz son çeyrek performansı ile rakibini yakalarken, son 25

Yazının Devamı

Anlatılmaz yaşanır

14 Mayıs 2016

Sokakta gördüğünüz her iki kişiden birinin Türk olduğu Berlin’de Mercedes-Benz Arena’nın da Ülker Arena’dan pek bir farkı yoktu...

Ev sahibi edasıyla parkeye adım atan Fenerbahçe, müthiş seyirci desteğini de arkasına alınca final-four’un ilk ayağına öyle bir başladı ki, herkes ilk 3.5 dakikada maçın kazanıldığını düşündü.

Obradovic’in askerleri bir sağdan, bir soldan, bir ortadan İspanyol kalesini bombalarken, fark da 13’ü bulmuştu...

Ama Fenerbahçe’nin sihri bir anda kaçtı. Rakip sertliği artırıp, hatalar zinciri de ardı arkasına gelince muhteşem başlayan geceye kara bulutlar çöktü..

Ardından son saniyeye kadar adrenalinin tavan yaptığı bir maç oynandı. 34’lük Bourousis ile Adams’ı bir türlü durduramayan Fenerbahçe, bu ikilinin moral bozucu performansı yüzünden kendi ritmini de kaybedince bir ara yedi sayı geriye kadar düştü. Stres o kadar had safhadaydı ki, saha kenarında oturan Aziz Yıldırım bile maça dahil olmaktan kendini alamıyordu.

Önce Yunanlı hakem Christodoulo Christos ile uğraştı, ardından havasını kaybeden tribünleri bir amigo gibi coşturmaya başladı. Hatta yanında oturan Ertuğrul Özkök’e bir ara boynundaki atkıyı bile sallattırdı. İnanın dün gece Obradovic kadar enerji

Yazının Devamı

Nani adamı delirtir!

26 Şubat 2016

Kadıköy’deki ilk maçta iki takım arasındaki sıklet farkı açıkca ortaya çıkmıştı. Bu Lokomotiv, Fenerbahçe’ye rakip olamazdı. Turun gitmesi için hiç hesapta olmayan şeylerin yaşanması gerekirdi... Çünkü günlerdir yazılıp çizilen Moskova havası o kadar da can sıkıcı değildi. İlk 11 deseniz geçen haftanın aynısıydı. Ama az kalsın tadımız kaçıyordu.

Neden mi? Nedeni, bir tek iyi maçı olmayan, ne zaman görev alsa önündeki savunma oyuncularının da ayarını bozan ama Pereira’nın kontenjanından tüm kupa maçlarında formayı sırtına geçiren Fabiano’nun ta kendisiydi... Sayesinde ilk yarı bittiğinde tüm Fenerbahçelilerin sırtından soğuk terler akıyordu... Kazanacağına inanmayan Ruslar’ı bile sektirdiği toplar ve yediği hatalı golle havaya sokmuştu...

İki direk arasında bu kadar güvensiz duran, ne top, ne de yer tutan, tüm kaleci melekelerini kaybetmiş bir oyuncunun Volkan gibi bir tecrübe varken hâlâ görev alması Pereira’nın adalet anlayışının iyice çürüdüğünün bir başka kanıtı olsa gerek...

Oyuna dönersek; Fenerbahçe’nin sezon içindeki sıkıntıları yine sırıttı. Mesela bu takımın delici orta alan oyuncuları yok. Topu koşturmayı iyi biliyorlar ancak topla ilerleme konusunda o kadar da iyi

Yazının Devamı

Pereira'nın laneti

21 Şubat 2016

Lokomotiv Moskova maçının devamı vardı dün Bursa’da... Fenerbahçe yine baskılı, hırslı, sahanın her yerinde araştırıcıydı... Volkan Demirel’in yere yatmadığı ilk yarıda net beş pozisyon kaçtı... Volkan Şen ile Fernandao’nun beceriksizlik yarışı, Nani’nin her zamanki gibi cambazlık hastalığı ev sahibini maçın içinde tuttu. Aldıkları bir puan resmen onlar adına piyangoydu...

İki bek; Caner ve Gökhan Gönül bu kez çok fazla ön plana çıkmasa da üretim üst safhadaydı. Özellikle Sivok-Şamil ikilisinin uyumsuzluğu hemen hemen her atağın tehlikeye dönüşmesini sağlıyordu. Ama ustalık ve kalite sorunu bariz bir şekilde yine sırıtıyordu...

Tabii bu tabloda Vitor Pereira’nın da rolü büyüktü... Portekizli hoca ne hasmımız, ne de düşmanımız... Ancak bizi eleştirmeye mecbur bırakıyor. Pereira, Fenerbahçe’nin prangası sanki... Ne kadar yararlı olduğu tartışılır. Her yorum su kaldırır. Böylesine kaliteli bir takım eğer çoğu maçta dokuz doğuruyorsa, dün sahada tek doğrusu olmayan bir takımı yenemiyorsa, bir ileri iki geri gidiyorsa, şampiyonluğu kendi eliyle tehlikeye atıyorsa tek sebep Pereira’dır...

Antalyaspor maçından hiç ders çıkarmamış Portekizli... Fernandao’nun bu takımda ilk tercih

Yazının Devamı

Ruslar iyi kurtardı!

17 Şubat 2016

Lokomotiv Moskova karşılaşma öncesi tam bir soru işaretiydi... Beşiktaş maçlarından herkes bir fikir sahibiydi ama üç aydır topa ayak vurmamış bir takımdı Kadıköy’e gelen... Tam bir bilinmezlik yani...

Doğal olarak Fenerbahçe ilk beş dakika Ruslar’ı şöyle bir tarttı, gücünü ve yapabileceklerini test etmeye çalıştı... Baktı ki ayarında değil ufak ufak vites artırmaya başladı... Ama ne artırma... Ritmini daha bulamamış Lokomotiv kalesini nasıl koruyacağını şaşırdı...

Tam da Vitor Pereira’nın sezon başında vaat ettiği Fenerbahçe sahadaydı... Orta saha her topa basıyor, iki bek Caner ile Gökhan bindirmeleriyle rakibi resmen sindiriyordu.

Kısacası taktik plan harikaydı... Fenerbahçeli oyuncuların görev sadakati de aynı şekilde. Kimseye bir şey söylemek, burun kıvırmak mümkün değildi. Ancak kabul etmeliyiz ki iyi oyunlarına rağmen bazı isimlerin hünerleri yine yetmedi.

Bu kusursuz oyundan sadece Gökhan Gönül klasıyla oluşturulan bir gol çıktıysa buna Ozan Tufan, Mehmet Topal ve Souza üçlüsünün son hamle kararlarındaki yanlışları yol açtı... Hemen her seferinde hatalı tercihlerle Van Persie’nin kusursuz boşa çıkışlarını, savunmanın ölü noktalarındaki yer tutuşlarını çöpe attılar...

Galiba

Yazının Devamı

Ozan'ın suçu ne?

11 Aralık 2015

Diego’nun 67. dakikada gördüğü en hafif tabirle saçma ve sorumsuz kırmızı karta kadar “bıkmadan oynayan” ile “usanmadan savunan” arasındaki bir mücadele izliyorduk.

Fenerbahçe güvenli bir şekilde Celtic yarı sahasına yerleşiyor, hem dengeli, hem de etkili bir şekilde hücum aksiyonları sergiliyordu. İlk yarının özetine bakarsak; baskılı ve istekli oynadılar, hep tehlike çizgisinde dolaştılar. Her zamanki gibi kanatları iyi kullanırken, Mehmet Topal ve Souza’yı da göbekten ceza sahasına sokarak, çoğalmayı başardılar. Hatta Markovic’in golüne kadar en ciddi pozisyonları iki ön libero ile bulmaları, işlerin tam da planlandığı gibi “tıkır tıkır” yürüdüğünü gösteriyordu. Rakibi karşılamada da ciddi bir sıkıntı yoktu. Tek bir açık verdiler, o da Ba-Alves uyumsuzluğundan kaynaklanan bir uyuyakalmaydı. Allah’tan Nadir Çiftçi ağır davrandı...

Fenerbahçe adına ilk yarının en pasif, en etkisiz, en sırıtan ismi Diego’ydu. İstekli oyununa rağmen yine çok fazla top ezdi, yine birçok atağın olgunlaşmasının önündeki en büyük engelledi. Ve o Diego az kalsın bir çuval inciri berbat ediyordu. Rakibin yavaş yavaş havlu atmaya hazırlık yaptığı bir anda hakemin gözü önünde attığı tekme ile

Yazının Devamı