Tüm dünyada sokak yemeğinin kraliçesi olarak bilinen Michelin yıldızlı Jay Fai Türkiye’deydi. Birlikte mantı döktük, baklava hamuru açtık ve bolca yemek yedik. 74 yaşındaki mini minnacık bu dev kadınla geçirdiğim bir hafta ona olan hayranlığımı daha da artırdı
Açık söyleyeyim ikna etmesi hiç kolay olmadı. Yok denecek kadar az seyahat edebiliyor. Çünkü o yokken dükkan kapatılıyor. Gelmek için tek bir şartı vardı: O balonlarıyla meşhur yere gitmek. Soysal Grup’un ve Metro Türkiye’nin davetlisi olarak 19. Perakende Günleri’nde konuşma yapmak için İstanbul’a gelen Jay Fai en çok merak ettiği kebabı çok seviyor ama kuzu pirzolaya bayılıyor. Günaydın’dayken tabakta kalan son birkaç parça için hafifçe kaşlarını çatarak herkesi azarlıyor: “Tabakta kalmaz bitirin çabuk şunları”. İşte o zaman tamam diyorum, bizden… Zorlu hayat tecrübelerinden dolayı sert kabukları olan 1.50 boyundaki bu dev kadın herkese anne şefkatiyle yanaşan, yumuşacık kalpli bir dünya
Cevap net: Hayır… Yemeğim güzel, herkes gelip tatsın, şehrim kalkınsın demekle olmuyor. Titizlikle hazırlanmış bir planlama ve sağlam bir strateji şart. Gelin bu hafta dünyadan ve bizden örneklere birlikte göz atalım
Gastronomi turizmine kolları sıvamak için sadece güzel yemekler ya da derin bir yemek kültürü yeterli değil. UNWTO (Birleşmiş Milletler Dünya Turizm Örgütü) bu konuda yayınladığı raporuyla şehirlere 10 maddelik bir yol haritası sunmuştu. Bunlar arasında yerel gastronomiyi “Kültürel Miras” olarak ele almak, dijitalleşmek, şehir için otantik bir hikaye yaratmak ve yerel mutfağı merkez alan yenilikçi farklı ürünler ve deneyimler geliştirmek, etkinlik ve tanıtım programlarına ağırlık vermek gibi başlıkların öne çıktığını görmekteyiz.
Peki, bizde durum nasıl? Gaziantep bu konuda başı çeken şehirlerimizden. Son derece sistematik, uzun vadeye yayılan ve akıllıca planlanmış yurt dışı kulis çalışmalarıyla artık dünyada adından söz ettiriyor. Afyon yakın zamanda mutfağı ile UNESCO’nun yaratıcı şehirler ağına dahil
Sri Lanka, baharat ve meyve çeşitliliğinin en fazla olduğu ülke. Namı diğer Seylan; çayları, baharatları, meyveleri, kolonyal dokunuşlarla şekillenmiş renkli mutfağı ve etkileyici doğasıyla gezginlerin en merak ettiği yerlerden biri Sri Lanka’nın orta bölgesinden Nuwara Elliya’dan ülkenin güneyindeki Galle’ye doğru yoldayız. Mesafe 267 kilometre. Kabaca hesapladığınız gibi 3 saat falan sürmüyor. Google maps’in gösterdiği süre 6 saat 20 dakika, hiç durmazsanız. Haliyle ufak molalar bir de yemek için duruyoruz. Yollarda öyle kocaman turistik tesisler yok. Şoförümüzün yemeklerinin güvenilir olduğunu söylediği, büfeden bozma bir yerde duruyoruz. Yiyecek sadece iki şey var; zencefilli, limon otlu tavuk çorbası ve hoppers (mayalanmış Hindistan cevizi sütlü hamurla çukur tavalarda hazırlanan bir çeşit krep). Hayatımda içtiğim en güzel çorbalardan birini yudumlarken minik melamin kupalarda çay servisi yapılıyor. Pek de haz etmediğim şekilde sütlü servis edilen çaydan bir yudum alıyorum.
Bu yıl 9.’su düzenlenen Mersin Narenciye Festivali yine çok renkli ve lezzetliydi. Gelin bu vesileyle narenciyenin mis kokulu dünyasının kapısını aralayalım Doğduğumuz toprakların tanımı “memleket” kavramından öte olmalı. Mesela bir sorumluluk tarifi olmalı herkesin, kendi meşrebince…
Toprağın sahibi değil sadece geçici mirasçıları olduğumuz bilinciyle. Doğup büyüdüğüm Mersin’e her gittiğimde piknik yaptığımız narenciye bahçelerinin yerine yükselen devasa binaları gördükçe burnumun direği sızlar. Ne de olsa evde limon bitince kapı önündeki turunç ağacından koparıp salataya sıkan, portakal bahçesi içinde top koşturan, narenciye çiçeği kokusunu her şehirde var sanan çocuklardık. Neyse ki toprak ana bizim ona davrandığımızdan daha cömert bize karşı. Şimdilik… Geçtiğimiz günlerde Narenciye Festivali vesilesiyle gittiğim Mersin’de bunu bir kez daha anladım.
Maksut Aşkar, üçü yurt dışından gelen dört kadın şefle birlikte hazırladığı menü ile Neolokal’in 5. yılını kutladı. Bu yıl dünyanın en iyi restoranları arasına da giren Neolokal’in doğum günü vesilesi ile Maksut şefle bir araya geldik Sanırım on yılı aşkın bir zaman önceydi. O dönem önünde kuyruklar oluşan Nu Pera’nın en ücra köşesinde üç yada dört masalık minicik bir restoran herkesin ilgisini üzerine çekmeyi başarmıştı: LilBitz. Tezgahın ardında sakin sakin çalışan genç şef alışılmışın dışındaki tabaklarıyla damaklara olduğu kadar göze de hitap ediyordu. LilBitz ardından Sekiz ve danışmanlıklar derken Şef Maksut Aşkar, hayallerinin bire bir örtüştüğü Salt Galata’dan teklif alır. Ve Neolokal’le birlikte farklı bir döneme adım atar. En büyük destekçisi ve arkasındaki güç ise ortağı Erim Leblebicioğlu olur. Buradaki hayali demokratik bir mutfaktır. Yani, her bireyin söz hakkı ve hata yapma hakkına sahip olduğu bir mutfak.
Neolokal’le birlikte dünyaya da
Simit, gevrek, kel simit, yağlı simit… Farkları sadece isimlendirilmelerinden kaynaklanmıyor. Gelin bu hafta tarihinden tarifine Oxford sözlüğün yenisi sıcacık simitlerin peşine düşelim…
Çayla birlikte ülkemizin en statüsüz yiyeceğidir simit. İster CEO olun ister öğrenci, sokağın basit mutluluklarından çıtır çıtır bir simide kim hayır diyebilir ki? Hele de yanında bir bardak çay ve bir parça peynir olursa…
Dünyanın en pahalı sofralarına değişmeyeceğimiz simidin kalbimizdeki yeri başka. Bugün Anadolu’nun hangi yönüne giderseniz gidin bu sihirli halkanın hamurundan susamına öyle çok çeşidi ve farklı uygulanış biçimi var ki. Yani anlayacağınız olay, “Simide gevrek demek doğru mu” tartışmasından daha derin. Çayla birlikte ülkemizin en statüsüz yiyeceğidir simit. İster CEO olun ister öğrenci, sokağın basit mutluluklarından çıtır çıtır bir simide kim hayır diyebilir ki? Hele de yanında bir bardak çay ve bir parça peynir olursa… Dünyanın en pahalı sofralarına
İstanbul yeme içme sahnesi son günlerde epeyce hareketli. Merakla beklenenler, büyük iddialarla açılanlar ve menülerini yenileyenler… Gelin şehirde kısa bir yemek turu atalım
Yeniler
Muutto: Sokak yemekleri akımının en yeni temsilcisi olan Muutto, yaz aylarında Moda’da sessiz sedasız kapılarını açmasıyla sadece Moda sakinleri değil, şef sahibi Umut Karakuş fanları tarafından da hemen takibe alındı. Bardaki salata ve mezelerin yanında 6 adet dürümden oluşan menüde kokoreç, söğüş, kaburga, yaprak ciğer ve vejetaryen seçenekler yer alıyor. Pancarlı ve salatalıklı ayran Antakya tuzlu yoğurt ile hazırlanıyor. Şefin yaratıcı dokunuşunu her lezzette hissetmek mümkün.
Boel: Nişantaşı’nın yenisi Boel’in arkasında iddialı isimler var. Turgay Yıldız’ın danışmanlığı ve Egemen İskender’in işletmeciliğinde açılan mekanın Executive Chef’i Ayhan Kara. Gece 23.00’den sonra iddialı bir gece kulübü olan Boel, aynı iddiayı menüde de gösteriyor. Bruschetta yani ekmek üstü çeşitleri, yeni moda bowl’lar, makarna ve
Avi Alkaş hayatımıza AVM’lerin girmesiyle adını sıkça duyduğumuz bir isim. En popüler AVM’lerin danışmanı, hırslı, başarılı. 7 yıl önce bir gece aniden henüz 28 yaşındaki oğlunun ölüm haberi gelir Londra’dan. Ve sonrası kırılma noktası…
Cenazede çelenk yerine oğlunun adına açtığı hesaba bağış yapılmasını ister. AVM ve Perakendeciler Derneği’nden yağan bağışlarla 300 bin lira toplanır. Alkaş, parayı Özyeğin Üniversitesi’ne götürür ve Hüsnü Özyeğin’in de üzerine 300 bin eklemesiyle “Alp Alkaş Perakende ve Gayrimenkul Merkezi” kurulur.Avi Alkaş hayatımıza AVM’lerin girmesiyle adını sıkça duyduğumuz bir isim. En popüler AVM’lerin danışmanı, hırslı, başarılı. 7 yıl önce bir gece aniden henüz 28 yaşındaki oğlunun ölüm haberi gelir Londra’dan. Ve sonrası kırılma noktası…