Para hepimizin yaşamı için önemli bir yerde duruyor. Bazen araç bazen amaç olarak hayatımızda kuvvetli bir rolü var. Hayatın akışı, hayalleri gerçekleştirmek parayla doğrudan ya da dolaylı bağlantılı. Peki ya para kazanmakla ilgili bilinçaltı ne diyor?
Bilinçaltı para ile ilgili çeşitli kayıtlar barındırmış olabilir. Düşünün ki atalarınızın içinde kazanan, kazancını doğru kullanan, iyi yatırımlar yapan ve kazanan bir kişi olarak tüm ilişkilerini doğru yönetenler, parayla barışık olanlar olduğu gibi kazanamayan, kazansa da yönetemeyen, kazandıkça insan ilişkilerini yürütemeyen, parayla kavga edenler de var. DNA’nızda hepsinin bilgisi var ve sizin inançlarınıza yakın olan kayıtlar aktif oluyor.
Anne rahminden itibaren para ile ilgili çok fazla bilgi alırız. İyi ya da kötü, zor ya da kolay, temiz ya da kirli olduğu ile ilgili nice konuşmalar, hikayelere şahit oluruz. Yani paranın hayatımızdaki kimliğiyle ilgili öğrenilmiş bilgilerden kabul ettiklerimiz DNA’daki bilgiyi de çağırır ve paranın yaşamımızdaki yeri belli olur.
Paranın
Hayatta olmayan atalarımızın enerjisi DNA içindeki kayıtlardan dolayı bizimle olmaya devam eder. Bugün dünyada olmamıza aracı olan tüm ataların hikayeleri, yaşadıkları, yaşamadıkları, yaşayamadıkları nesil devam ettiği için aktif bir şekilde dünyada duruyor. Ruhları bu dünyadan ayrılmış olmasına rağmen yarım kalan ve tamamlanan tüm hikayelerin enerjisi yaşayanlara miras oluyor.
Bu enerjiler hayatımızda görünen ya da görünmeyen etkilere sebep olabiliyor. Tamamlanmış hikayeler sırtımızda destekleyici bir el olabildiği gibi yarım kalan hikayelerin enerjileri yolu zorlaştırabilir. Tüm ata hikayelerini öğrenmek ve bilmek mümkün olmayabilir. Bu konuda Aile Dizimi, Aile Draması gibi tekniklerden destek alabilirsiniz. Atalarla nasıl bağ kurulur sorusunun cevabını “Yaşamın Gizli Sözleşmesi” kitabımda yaşanmış hikayelerle aktardım.
Hayatınızda birçok çabaya rağmen olmayan, tamamlanmayan, ilerlemeyen konular varsa aşağıdaki cümleleri sakin zamanlarınızda içinizden geçirip özgürleşmeyi yapabilirsiniz.
“Sevgili atalarım, varlığınıza saygı duyuyor,
Yaşamın en yorucu duygularından birisidir yalnızlık. Adı yalnızlık olsa da kendisi yalnız kalmaz, beraberinde fazlaca negatif duygu ile hareket eder. Kimi insanı hırslı yaparken kimi içe kapanık kimini sessiz kimini de öfkeli yapar.
Kendi içinde farklılıklar barındıran bir yelpazesi vardır. Yalnız kalmak, yalnız hissetmek, yapayalnız olmak, tek başınalık gibi. Her bir hali kendi içinde duygular, ifadeler belki hastalıklar içerir. Yorucu, güvensiz, yaşamla araya giren birçok duruma sebep olur.
Anne rahminde istenmemek, karşılanamayan cinsiyet beklentileri, aile içi ilişki ve iletişim sorunları, sevgi-şefkat eksikliği gibi kaynakları olabilir. Anne hamilelik sürecinde yoksunluk yaşamız, maddi ya da manevi ihtiyaçları karşılanamamış olabilir. Ceninin bilinçaltı tüm bunları kayıtlayıp yaşamın konuları haline getirmiş olabilir.
Yalnızlık duygusunun ağırlığından kurtulmak için enerji alanının değişmesi gerekir. Enerji alanınızda hangi duygu hakimse evrensel yasalar gereğince benzerini çekmek zorundadır. Enerji alanı temizlemek için sözü değiştirmekle başlayalım.
· Hayattan,
Bilinçaltı anne rahmine düştüğümüz andan itibaren kaydeder. Sıklıkla duyduklarını ya da yüksek frekansla gelen her şeyi kayıtlar ve yaşamda yerini alacak kodlamalara çevirir. Kodlamaları “İstenmiyorum”, “Sevilmiyorum”, “Yanlış zamanda geldim” gibi ya da “Her şey çok zor olacak”, “Aradığımı bulamayacağım” gibi de yazabilir.
Bağımlılık da anne rahmi sürecine yazılmış olabilir. Güvenli bağlanmanın kurulmaması, annenin ya da babanın bağımlılığının olması ve sıklıkla üzerine konuşulması, kavga edilmesi, anneden gelen besinin yeterli olmaması, yoksunluk yaşanması ve benzeri durumlar bağımlılığın altında yatan sebepler olabilir.
Bağımlılık bir nesneye, maddeye, eyleme sıkılıkla muhtaçlık hissetmek ve irade dışı davranma hali olarak özetlenirse iradenin bozulmasına sebep olan kayıtları bulmak önemlidir. Atalardan kalan negatif miraslar, anne rahmi süreci ya da yaşamda farklı şekillerde kurgulanmış bilgiler bağımlılık için kaynak olabilir.
Bazı bilinçaltı sistemi ilgiyi kendilerinde tutma bağımlılığını “hadi” denilmesi
Hayatın içinde olan her şeyin bir enerjisi vardır. Enerji dinamiktir. İçindeki her şey dinamik bir enerjiyle devinirken yaşamın ruhu sürekli beslenir ve çoğalır. Bizler yaşamın içindeki en dinamik varlıklar olarak yaşamın ruhu ile bağ kurarak enerjimizi çoğaltıp varlığımızı besleyebiliriz.
İhtiyacımız olan, aradığımız her şey yaşamın içinde. Onun dinamik ruhuyla uyum, yaşamaya niyet ettiğimiz her şeyin kalbiyle ve enerjisiyle uyum demektir. Hayat içinde iyiden kötüye, vardan yoka, acıdan neşeye her şeyi barındırır. İnsan, yaşamda tarafını seçme özgürlüğüne sahiptir.
Ne ve nasıl yaşayacağımızı seçmenin öncelikli adımı hayatı tüm renkleri ve ritmiyle kabul etmektir. Kaçınmak çekilmeyi getirebilir. “Acı ve kederin varlığını kabul ediyorum ve neşeyi seçiyorum” “Fakirliğin, parasızlığın varlığını kabul ediyorum, kazanmayı ve kazancımı verimli kullanmayı seçiyorum” yaklaşımı seçimlerin zeminini olgunlaştırmaya yardımcı olur.
Tüm kavramlar, erdemler, maddi manevi her şeyin enerjisi vardır. Frekansınızı yaşamaya niyet
İsimler birçok anlamda çok önemlidir. Yeni doğana verilen isimler farklı şekillerde anlam taşıyıp hayatı etkileyebilir. İsim kimliktir. Dünyada varlığımızı ifade etmenin en kolay yoludur. “Ben ….” varım demektir.
Kültürümüzde büyüklerin adını koymak onları onurlandırma şeklinde yorumlanır. Tercih edilen de bir yöntemdir. Ata isimleri o atanın DNA’sı da yeni doğana aktarıldığı için bir kader bağı oluşturabilir. Yeni doğan farkında olmadan atanın duygu durumunu ya da yaşadıklarını tekrar ediyor olabilir.
Vefat eden aile bireylerinin isimleri “adı yaşasın” yaklaşımı ile yeni doğana verilebilir. Yeni doğan için hallice büyük bir yük anlamına geliyor olabilir. Hayatı bir şekilde son bulmuş, çocuk, genç, yetişkin ya da yaşlı kişilerle “adı yaşasın” bağlarının kurulması negatif bir kader ortaklığına dönüşebilir. Mutsuzluk, depresyon, işlerin yolunda gitmemesi gibi haller ortaya çıkarabilir.
Devlet büyüklerinin, sanatçıların, futbolcuların da isimleri birçok yeni doğana “onun gibi olsun”
Mide ve sindirim sistemi bedenimiz ve günlük yaşam kalitesi için çok önemlidir. Sindirimin rahat olması günlük yaşamın akışını pozitif etkiler. Hazım sorunu yaşamak ise rutinin sıkıntılı olmasına sebep olabilir.
Mide sadece yediklerimizi değil, duyguları, düşünceleri, inançları da sindirmeye çalışır. Duygu, düşünce ve inançların negatif olması hazmetmeyi zorlaştırır. Bedenimizin en önemli yapı taşı inançlardır. İnandığımız her şey bedenimizin, bilinçaltımızın ve yaşamımızın mülkü haline dönüşür.
Hayatın iyilik getireceğine olan inanç sindirim sistemini rahatlatırken güvensizlik ve kaygılı duygudurumu sindirim sisteminin kesintili çalışmasına sebep olur. Dışarıya çok açık, sözlerden ve davranışlardan hemen etkilenen, alıngan kişilerde hazım sorunları kendini daha kolay gösterebilir.
Bedende her organın en az 3 duygu ve düşünce ile bağlantısı vardır. Mide korkular, ben olamamak ve haksızlıkla birlikte çalışır. Mide ve sindirim sistemini rahatlatmak için tüm bu duygulardan bağımsızlaşmayı beden
Yaşam çeşitli zorlukları barındırdığı gibi farklı zenginlikleri de barındırır. Seçimlerimiz, atalardan ve büyük geçmişten gelen negatif bağlar, içinde büyüdüğümüz aileler ve ortamlar, olgunlaşmamıza aracı olan kurumlar zenginlikten ne seviyede pay alacağımızı farkında olmadan kodlamış olabilir.
Toplumdan topluma değişmekle birlikte zor olana genellikle kıymet atfedilir. Zoru başarmak, zor olanı almak ve yaşamı taçlandırmak üzerine filmler izler, şarkılar dinleriz. Aşkın zor olanı dünya kayıtlarına geçer, Leyla le Mecnun olur. kolay ve güzel aşklar pek de dile gelmez. Huzuru zoru başararak satın almak anlamlıdır ki huzur kıymetli olsun.
Kolay olana değerini ve yeri birlikte iade edelim. Kolay olan hakkaniyetli kısa yoldur, herkese iyi gelir. Zor için harcadığımız enerjiyi kendimize, yaşamımıza, sevdiklerimize ayırmamıza yardımcı olur. İç sesimizle kendimize soralım, “Zoru seven kim? Ben miyim yoksa başkalarının sesi ile olgunlaşmış bir kodlama mı?” Her kimden, hangi olaydan, içsel olarak hangi ihtiyaçtan geliyorsa hızlıca özgürleşelim.
Zenginlikl