Türk Dil Kurumu’nun tanımına göre boykot, “Bir işi ya da davranışı yapmama kararı alma”dır. “Yok sayma” ve bir ülkeyle “ticari ilişkileri kesme” olarak da düşünülebilir. Bu boyutu ile boykotlar, günümüz modern toplumlarında bireysel ve özel bir eylem olan tüketim tercihlerine ve kararlarına, siyasal amaçların aktarılması olarak düşünülebilir.
Boykotlar genel olarak, bireysel nitelikli olan ekonomik tercihlerin yapılmasını ortadan kaldırmayan ancak bu yolu kullanarak siyasal amaçlara ulaşmayı gerçekleştirmeye yardımcı olan eylemlerdir. Kısaca boykot; kolektif ve tüketicilerin kendileri tarafından gönüllü olarak, zorlayıcı olmayan biçimde verilecek karar olarak ve planlanmış, organize edilmiş eylemlerdir. Ambargo ve yasaklamalardan farklı bir eylem türü olarak boykotlar piyasa aracılığı ile siyaset yapma ve siyasal amaçlara ulaşma biçimlerinden biri oluyor günümüzde.
Genellikle ekonomik (karaborsa, aşırı fiyatlama gibi), siyasal (serbestlik, dürüstlük, adalet gibi), etik (çocuk işçi çalıştırma, çevreyi kirletme, cinsiyet ayırımı gibi) nedenler boykotu tetikleyebilmektedir. İki türden söz edilebilir:
1.Ticari boykotlar: Ekonomik, pazar odaklı ya da marka, ürün, şirket boykotları olarak bilinmektedir.
2.Siyasal boykotlar: Bireysel ya da toplu halde hareket etmeyi, tavır göstermeyi kapsayacak biçimde idealler, değerler, psiko-sosyal güdülere odaklı ideolojik boykotlar olarak da adlandırılır.
ÜLKELER ARASI BOYKOTLAR
Siyasal boykotlar esnasında, şirketlerin uygulamalarına karşı tepki amaçlanmakta ve tüketiciler, siyasal duruşlarına destek olmayan şirketleri ve markaları elimine edip, tüketim yapmamakla tehdit eder. Boykotlar, “dini hassasiyetler” gibi ülkelerin keskin davranışları ile kutuplaşmaya başladığı bir ortam dâhilinde yer alıyorsa, ülke ve şirket yöneticilerinin bu boykotlar esnasında izleyecekleri tutum ve bu boykotlara karşı verecekleri yanıtlar çok büyük önem taşıyor.
Son Fransa krizinde yaşanan boykot, bilinen örneklerden birkaç noktada farklılıklar göstermektedir. Bu boykot dinsel ve siyasal nitelikli olarak, başta Fransa olmak üzere birçok ülkeye örnek olacak biçimde Fransız mallarına yönelik olarak, ülkemizin önderliğinde İslam ülkelerinde ve dünyanın değişik ülkelerinde yaşayan Müslümanlarca gerçekleştirilmektedir. Siyasal nedenler, ideolojik farklılıklar yanında oldukça duyarlı olunabilecek İslam ve Müslüman düşmanlığına tepki olarak din odaklı bir boykotun gerçekleşmesine şahit oluyoruz.
Son günlerde gelişen siyasal gerilimler sonucu, ülkemizde yeniden tüketici boykotları ön sıradaki yerini aldı. Fransız mallarını boykot olarak adlandırılabilecek olan bu eylem, demokratik biçimde ülkelerin siyasal tavır, davranış ve eylemlerini kontrol edebilme ve değiştirme gücüne sahip durumda.
BAŞARI KOŞULLARI
Ülkeler arasında yaşanan boykot nedenleri ve etkinlik düzeyleri üzerine çalışmalarda çoğunlukla iki önemli soru öne çıkmaktadır:
Bunlara belki, ikame ürünlerin varlığı, boykotun etkisi ve zaman içerisindeki yoğunluğu ile boykota katılanların kimler olduğu konusundaki sorular da eklenebilir. Siyasallaşan tüketicilerin kimler olduğu ve boykotu nasıl organize ettikleri, kimlerin katılıyor olduğu, beklenen etkilerin hangi boyutta olduğu, medyanın rolü ve desteğinin düzeyi, organize edenlerin itibarı ve güvenirliliği nedir gibi sorular, tüketicilerin geniş katılımı ve desteği için yanıt aradığı sorular. Bu sorular sonucunda boykotun başarılı olacağı algısı ve beklentisi gerçekleşirse, katılım düzeyi başarılı olabilmektedir.
Günümüzde, boykotun planlaması, organize edilmesi, gerçekleştirilmesi ve bitirilmesi aşamaları e-posta, facebook, youtube gibi sosyal ağlar aracılığıyla çok daha etkili biçime gelebiliyor. Özellikle siyasal boykotların internet aracılığıyla organize edilenleri büyük olasılıkla başarılı ve sosyal politika boykotları da oldukça başarılı olabilirken, ticari, tüketici boykotları çok başarılı olamamaktadır. Bu nedenle, günümüzde internetin yarattığı Facebook, Twitter, Linkedin, Instagram, gibi sosyal medya platformlarının, videoların, dijital oyunların farklı boykot türlerindeki uygunluğu ve etkinliği göz önüne alınmalıdır.
TÜKETİCİ TÜRLERİ?
Boykot yapanlar ve de bu kesime ait olduklarını göstermek için boykota katılanlar olmak üzere iki kesimden de söz edilebilir. İkinci gruptakiler, ait olma ve toplulukla birlikte hareket etme sorumluluğu ile katılımcı olanlardır.
Araştırmalara göre; liberaller ve muhafazakarların değerleri farklı olabildiği gibi gençler ile yaşlılar da farklı değerlere sahip olabiliyor. Bireyselleşmiş değerlere, adillik ve insan haklarına daha çok önem veren liberaller ve gençler boykot eylemlerine katılmaya daha çok eğilimlidir. Muhafazakarlar ise yerli ve milli ürünleri daha çok tercih etme motivasyonuna sahipler.
Gençlerin sosyal medyayı kullanım biçimi, sivil ve siyasal bağlamlarda, sosyal normlarda ve davranışlarda değişiklik yaratabilmekte. Yeni nesil tüketiciler, daha aktif, görülmemiş biçimde katılımcı ve daha direnen ve militan özellikler taşıyan tüketiciler olarak bilinir. Siyasal boykotları başlatan ve boykota katılan aktivistlerin yeni medyayı geniş ve yaygın biçimde kullandıkları biliniyor.
SONUÇ
Şirketler gibi ülkeler de siyasal görüşlerini yüksek sesle dile getirmeye başladı son 10 yılda. Tüketiciler kendi görüşlerine ve kimliklerini yansıtan değerlerine, inançlarına uygun davranılmasını isteyebiliyor şirketlerden ve ülkelerden. Tüketicilerin bir siyasal aktivizmi olarak siyasal boykotlar, ekonomik ilişkilerde, piyasalarda ve dinsel ve siyasal davranışlarda da, ülke boykotlarında da kendini gösterip etkili olabiliyor. Ülkelerin tüketici bireyleri, satın alma kararı ve tercihleri ile olumlu değişikliklere neden olabiliyor ve aynı zamanda kolektif tüketici hareketi toplumun birlik ve beraberlik davranışları geliştirmesinde etkili de olabiliyor.
Siyasal boykotların ülkelere, yurt içinde ve dışında çalışanlara, şirketlere olan ekonomik etkilerinin ötesinde, değerler, sorumluluklar ve gelecekteki ilişkiler açısından çok yönlü olarak düşünülmesi gerekmektedir.
Dünyadaki son olaylarla bağlantılı siyasal boykotları tarafsız bir duruşla, özellikle siyasal kırılma ve ayrışmaların, kitleler arasında kutuplaşmanın, kamplaşmanın artmakta olduğu bir dünyada özen göstermek ve taraf tutmadan yönetme zorunluluğu vardır.