PROF. DR. YAVUZ ODABAŞI
İlk defa sanal ortamda gerçekleşen bu seneki Davos toplantısının en önemli tarafı, dünya ekonomisinin karşılaştığı iki ana eğilimin eşitsizlik ve dijitalleşme olduğunu vurgulaması ve “Büyük Sıfırlama” (Great Reset) ana fikri üzerinde oluşmasıdır. Dünya Sağlık Örgütü Genel Direktörü, yüksek gelirli ülkeler ile yoksul ülkelerdeki aşılama eşitsizliğini vurgulayarak, yoksul ülkelere aşı tedarikinde “dünyanın feci bir ahlaki başarısızlığın eşiğinde” olduğu uyarısında bulundu. Bu salgının yönetimindeki başarısızlığın bedeli de dünyanın en yoksul ülkelerinde “insan hayatı ve geçim kaynaklarıyla ödenecek” ifadesi dünyada yankılandı.
Yaşama gelen kaos
Pandemi, dünyanın sağlık sisteminin alt üst ederken ekonomik ve sosyal yaşamları da olumsuz etkiliyor. Ülkeler ve toplumun farklı katmanları arasındaki aşılanma konusundaki eşitsizlik tartışmaları yoğunluk kazandı günümüzde. Koronavirüse karşı aşı temini, kitlesel aşılama dünyayı ciddi bir sınavla daha karşı karşıya bırakıyor. Aşıların adil olmayan eşitsiz dağıtımında, aşıya ulaşılmasında ve çeşitli gecikmelerden dolayı aşılanma hızında büyük farklılıklar var dünya genelinde.
Zengin ülkeler öne çıkarken, yoksul ülkeler aşıya erişimde zorluklarla karşılaşıyor. “Zengine var, yoksul beklese de olur” anlayışı ve uygulaması aşılamada bencil çıkarları ve aşı milliyetçiliğini artırarak aşı savaşları denilebilecek gerginliklere, sert, milliyetçi rekabete de neden olabiliyor. Aşı şirketleri siparişleri karşılamada geç kalırken zengin ve yoksul ülkeler arasındaki aşı adaletsizliği de giderek su yüzüne çıkıyor.
Ülkelerdeki refahın azalması sonucu gelirlerdeki azalmanın yanında, borçlanma ve salgının yarattığı tehlike nedeniyle özgürlüklerin kısıtlanması, sürekli fedakarlık istenmesine olan tepkiler, izolasyondan bunalma ruhsal ve sosyal sıkıntıları yarattı. Örneğin; Almanya’da emeklilerin aşı olmak isteklerinin feryadı medyada geniş yer aldı. Hollanda’daki sokak gösterileri, salgın önlemlerine karşı aşırı genç sağcı gruplarla yapıldı. Protestolar, sonunda erişimi zorlaşan, hınç almanın odağına yerleşen ürünlerin yağmacılığına dönüştü. Hiç şüphesiz benzer bir duyguyu, ABD’deki Kongre baskınında, Pegita gibi örgütlerin eylemlerinde ve Fransa’daki Sarı Yeleklilerin eylemleri yanında Rusya ve Lübnan ‘da yaşanan protestolarda da var olabileceğini unutmamak lazım.
Dünyanın en zenginleri olan 10 kişi ve teknoloji şirketleri 540 milyar dolar artırdı gelirlerini pandemi sürecinde. Öte yandan, nüfusu 4 milyar civarında olan fakir ülkeler, 6-8 ay gecikme ile zengin ülkeleri izleyerek aşılamayı geçekleştirecek. Sadece göç sorunu ve şiddet yaratmasının ötesinde, küresel hareketliliği, seyahatleri de uzun dönemli olarak tehdit etmektedir bu durum.
Temiz, aşılanmış, dokunulmaz olan aşılananlar ile salgına kapılmış, salgının kaynağı ve bulaştırıcı olarak korkulan aşılanamayanlar arasında yaratılan eşitsizlik uçurumlara neden olabiliyor. Salgına maruz kalan ülkeler ve insanları izole edilebilecek, ayrımcılığa hedef olabilecek ve hakları perdelenebilecektir. Bu ülkelerdeki insanların özel yaşamları tehdit ediliyor, kontrol amaçlı olarak hareketleri coğrafi olarak tecrit ediliyor ve iş olanakları sınırlandığından işsizlik oranları artıyor, işe alımlarda aşı karnesi ve benzeri belgeler istenmesinin yanında, karaborsa ve sahte aşılar artarak sağlığa zarar verecek düzeye de erişebiliyor.
Ekonomiyi vuran fırtına
Bağışıklıktaki ve aşılamadaki adaletsizlik, ülkeler arasında mevcut ekonomik eşitsizlikleri ve insani gelişmişlik farklarını derinleştirme tehlikesi taşıyor. BM’ye göre, küresel kriz nedeniyle ekonomik fatura 2020 yılı için 1 trilyon dolardan fazla. Dünyanın üretim fabrikası olan Çin başta olmak üzere gelişen birçok ülke ekonomik olarak olumsuzluklarla karşılaşıyor. Tüketmeden üretmeyi ve ihracat yolunu seçen otoriter Çin, başta ABD ve Avrupa ülkeleri olmak üzere hem tüketimi orta sınıf için ucuzlatıyor hem de ABD tahvilleri alarak tüketimi finanse ediyor. Çin ve ürün tedarikçisi ülkelerdeki salgın ve izolasyon bu dengeleri bozma riskini taşıyor. Gelişmiş ülkelerin orta sınıfları, gelirlerinin istendiği gibi artmaması ve ucuz ve hızlı tedarik zincirinin bozulması nedeniyle tüketimlerinin aksamasından dolayı sosyal rahatsızlıklara ve huzursuzluklara sahip olmaktadır.
Gelişmiş ülkelerde ekonomik büyümenin ve verimlilikte gelişme oranları eskisi kadar yüksek de değil ve Dönüştürücü Teknoloji ve robot kullanımına yönelik ilgi ve yapılanma bu nedenle de artıyor. Pandeminin küresel tedarik zincirini daha pahalı hale getirdiği biliniyor ve üretim kesintileri yaratacak yeni mutasyona uğrayan virüs, ülke sınırlarında kapanmalara neden olabilecek yeniden. Aynı zamanda, faizlerin düşük olması Endüstri 4.0 dönüşümü için yapay zeka, insansız üretim için robot teknolojisine yatırımı uygun kılıyor.
Dijitalleşme, on yılda beklenen dönüşümü neredeyse dört-beş ayda gerçekleşti. Bu kadar hızlı gelişmeye rağmen, Dijital okur yazarlılıkta ve eğitimde dijital olanaklara erişimdeki eşitsizlik uçurumu kendini her alanda göstermektedir.
Yaşamımızda gördüğümüz her alandaki eşitsizlik pandemiyle başlamadı şüphesiz. Küresel boyutta uygulanan kapitalizmin ve varolan küreselleşmenin sorgulandığı ve değişimlerin arzulandığı günleri yaşıyoruz. Pandemi hem tercihleri hem de davranış kalıplarının değiştirdiği gibi eşitsizlikleri de kaldırmaya yönelik girişimleri tetikleyeceğe benziyor. Çözüm için; insanı ve doğayı önceleyen, fedakarlık, eşitlikçi katkılar ve küresel işbirlikleri şart gibi görünüyor.
PROF. DR. YAVUZ ODABAŞI