Düşünenlerin Düşüncesi

Düşünenlerin Düşüncesi

dusunce@milliyet.com.tr

Tüm Yazıları

Faruk Çetin

Kentsel Dönüşüm Uzmanı. 1965 yılında İstanbul’da doğdu. Anadolu Üniversitesi İktisat Fakültesi’nin ardından, Kent Yönetimi ve Kent Çalışmaları alanında master yaptı. Çeşitli şirketlerde yöneticilik yapan Çetin, 2001 yılından itibaren Serbest Mali Müşavir olarak çalışıyor. İngilizce ve Rusça bilen ve Türk Dünyası Belediyeler Birliği Yönetim Kurulu üyesi olan Çetin’in Kentsel Dönüşüm ve yerel yönetimler konusunda çeşitli araştırma ve yazıları var.


Göç olgusu öteden beri Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri. İstanbul’a ve diğer büyük kentlere akın devam etmekte, bu da birçok sorunu beraberinde getirmekte... Düzensiz yapılaşma, sosyal-kültürel uyumsuzluk ve türevleri bu sorunların başlıcaları olarak karşımıza çıkıyor. Bu olumsuzluklar kentin gündelik yaşamını etkilediği gibi yıllar içinde oluşmuş kimliğine ve dokusuna da zarar verebiliyor.
Göç olgusu dışında kent yaşamını etkileyen farklı iç dinamikler de var. Turizm de bunlardan biri. Dünyanın dört bir tarafından turizm amaçlı olarak gelen ziyaretçiler de kentlerin kimliği önemli ölçüde etkiliyor. Saint Petersburg, Mekke (inanç turizmi), Amsterdam, Roma, Vatikan (inanç turizmi), Lizbon, Londra, Paris ve Viyana bu durumdan olabildiğince etkilenmiş kentlere en iyi örneklerdir. Bu kentler; ekonomik etki, yönetişim, planlama, tanıtım, pazarlama, insan kaynakları, otel işletmeciliği ve ziyaretçi deneyimleri açısından incelendiğinde, kent turizminin ekonomiye etkisini, merkezi yönetimdeki etkilerini, yerel yaşama fayda sağlama oranını ve akıllı kentler anlayışının gelişmiş olduğunu görürüz. İşte bu gerçekler ışığında İstanbul ve diğer tarihi geçmişi olan şehirlerimiz için kentsel dönüşüm büyük bir fırsat olarak önümüzde durmaktadır. Zira kentler maksimum mutluluk ve paylaşım için kurulmalıdır. Mutluluk ve ideal paylaşım insanın elindedir.
‘Kimlik kent’ olmak
İlk yapılması gereken; kentsel dönüşüm uygulamaları ile beraber şehrin destinasyon oluşturabilecek alanlarının tespiti, haritalandırılması, buraların altyapı ve restorasyon ihtiyaçlarının belirlenmesi... Ayrıca tarihi değerlerin, kültür varlıklarının envanter ve belgelendirme çalışmalarının tamamlanması, bu alanlarda geliştirilmesi düşünülen fonksiyonların ve kullanımların tespiti, ulaşım, güvenlik, nitelikli personel eğitimi, işletmelerin düzenlenmesine dair projeler hayati önemde...
İstanbul’da devasa yatırımlar yapıldı ve yapılmaya da devam edilmektedir. Bu yatırımların amacı; ulaşım, konaklama ve tarihi alanlara restorasyonların yapılması ile ortaya çıkan gezilebilir ve yaşanabilir bir şehrin oluşturulmasıdır. İstanbul’da Doğu-Batı kültürünü oluşturan sentezden dolayı insanları cezbeden hareketli bir yaşam var. Örneğin sanatsal faaliyetler için uygun bir altyapının varlığı, zengin turistik unsurlar ve konaklamadaki rahatlık şehrimizin cazibesini arttırmaktadır. Bu tarih ve tutku dolu şehir kent turizmi için inanılmaz bir potansiyel oluşturmaktadır. Sosyal, kültürel ve çevresel boyutlarda sürdürülebilirliği sağlamak bu işe gönül verenlerin ortak hedefidir. Mevcut ulaşım politikaları, tarihi yapı ve alanların düzenlenmesi, restorasyonu her kente özel kültürel alanların ortaya çıkarılması kent turizmi için çok güzel fırsatlar sunmaktadır. İstanbul ve diğer kentlerimiz kent turizminde dünyanın en önemli noktalarından biri olmaya adaydırlar.
Türkiye bu süreçte altyapısını geliştirip, daha kolay ve erişilebilir bir ülke haline gelmeye başladı. Örneğin Bursa, Van, Nevşehir, Şanlıurfa, Mardin gibi kentler de kent turizmi için önemli merkezler olarak öne çıkmaya başladı. Kentsel dönüşüm ve Küreselleşme geliştikçe bireyler de değişmekte ve beklentiler çoğalmaktadır. Bu beklentilere cevap verecek kentler süratle oluşturulmalı, kolay alışveriş ve kolay ulaşım sağlanmalıdır. Aynı zamanda mimarisi ve sembolleriyle özgün ve kimliği olan bir kent olmalıdır. Aynı algıyı İstanbul ve diğer tarihi şehirlerimiz için de biz de oluşturmak zorundayız ve inanıyorum ki daha iyisini yapabilecek kültüre sahibiz. Paris, Barcelona, Viyana gibi kimlikli kentlerdeki tarihi binalar çok özenle korunmuş, bu özen halen devam ediyor. Tarihi binaların arasına gökdelenler dikilmemiş, binaların dış cepheleri aslına uygun olarak onarılmış, çevresi çağdaş kullanıma uygun hale getirilmiştir. Bu restorasyonlar sayesinde kenti gezmeye gelen turistlerin fotoğraf makineleri çalışmaya başlıyor, bu güzellikleri fotoğraflayıp, kendi ülkelerindeki dost ve arkadaşlarına da aktarmak için de sabırsızlanıyorlar. “Ben bunları gördüm, yaşadım, siz de yaşayın” dercesine. İşte kimlikli kent olmak budur!
Ortak strateji şart
Merkezi hükümet, kamu ve özel sektör ortak bir motivasyon ve politikayla turizm destinasyonu olmak için tarihi ve kültürel dokularını ortaya çıkarma çabalarını artırmalı ve sistematik hale getirmelidir. Ayrıca ilgili yerdeki yöre halkı turizme istekli olmalı ve fırsatları iyi kavramalı. Ortak bir strateji geliştirilmeli, ortak ürünler oluşturulmalı, kentlerin birden fazla ziyaret edilebilecek zenginlikleri olmalı ve sistem birbirine entegre olarak işlemelidir. Kimlikli şehirler oluşturulmalı, oluşturulan bu kimlik her açıdan bir çekim merkezi olmalıdır. Dünya örneklerinde de görüleceği üzere Londra, Roma, Paris, Saint Petersburg gibi kimlikli kentler başı çekmektedir. Biz de ülkemizde kimlikleri olan fakat tanıtamadığımız İstanbul, Bursa, Mardin, Van, Adıyaman gibi şehirlerimizi marka kent haline getirebiliriz. Kentsel dönüşüm de kimlikli şehirler oluşturmamız için en büyük avantajımızdır.