Türkiye’ye değil bir patrikhane ve bir camiyi ziyarete gelen güya müttefik ülke ABD’nin, 2 aylık siyasi ömrü kalmış bir Dışişleri Bakanı kalkıp da NATO üyesi Türkiye’nin askeri kabiliyetinin artmasından gurur duyuyoruz diyeceğine, endişe duyuyoruz demesinden esas bizim endişe duymamız gerekir.
ABD ve AB bizle uğraşırken, Rusya’nın büyük bir hava ve deniz üssüyle Suriye’ye ve Doğu Ak denize, bir hava üssüyle Libya’ya ve en son Kafkaslara yerleştiğini görmek istemiyordu. Buna karşın, Türkiye dışında bir tek ülke dahi ne ABD, Fransa veya Almanya veya İngiltere bu denklemde yer alamıyordu.
Bu ülkelerin kör politikaları sayesinde Rusya askeri açıdan artık bir Akdeniz ülkesidir. Putin’in bu ülke Başkanlarına birer teşekkür mektubu göndermesini önermek diplomatik mizahın ötesinde bir gerçektir.
Sonuç da ABD ve AB’ye, Türkiye ile olan politikalarında yeni bir müttefiklik anlayışına ihtiyaç olduğunu, Türkiye ‘yi ötekileştirip tehdit ederek bir yere varamayacaklarını, rotalarında ciddi ve kapsamlı değişiklik yapmaları gerektiğini iyice anlatmalı gerçekleri önlerine koymalıyız.
Pompeo’nun sözlerini en kısa zamanda NATO’da masaya yatırmalıyız.
Obama zamanında Kuzey Suriye’de kurmayı talep ettiğimiz 30 km derinliğinde Güvenli Bölge kurulsaydı, Libya da Fransa’nın yıkıcı rolü önlenseydi, Karabağ’da, gözü dönmüş Ermeni Diasporasına yüz verilmeseydi bugün söz konusu ülkelerde durum bambaşka olurdu.
Bütün bunlara karşın, Rusya en önemli ve değerli komşumuzdur. Çok kapsamlı ticari, sınai, kültürel, sosyal bağlarımız vardır. Ciddi sayıda soydaş ve dindaş nüfus barındırır. Yüz bin üzerinde tahmin edilen Türk-Rus evliliğinden oluşan aile bağları vardır. Orta Asya Türk Cumhuriyetlerin tümünde ağırlıklı bir varlığa sahiptir. Öyle ki bu ülkelerin resmi toplantılarında ortak dilleri neredeyse Rusçadır. Bize müttefik görünen hiçbir ülkeyle olmadığı kadar, en zor ve ihtilaflı konularda dahi birbirimizi kırmadan, müzakere edip çözümler üretme kabiliyetine sahibiz. İlişkilerimizde, ABD ve AB’nin tavırlarının aksine, hasımlık değil rekabet söz konusudur, iki kadim Devlet olmanın getirdiği olgunluk hakimdir.
Başkan Putin’in Ermenistan-Azerbaycan savaşından sonra Azerbaycan’ın haklılığını savunan ve Türkiye’yi kollayan ayrıntılı beyanatının onda birini ABD ve herhangi bir AB ülkesinden işitemedik. Olgunluktan kastım budur. Dolayısıyla bu yazıdan, ABD ve AB yi, Rusya ile korkutup bize yakınlaştırmak gibi bir anlam çıkarmak yanlı olur. Tam tersine bu bölgenin istikrarı için Rusya neyse biz de O’yuz gerçeğini kafalarına sokmalıyız.
Sopa gösterme politikalarının sömürgecilikle bittiğini ve artık hiçbir ülkede de hele hele Türkiye de tüm geçerliliğini kaybettiğini, hala anlayamıyorlarsa, anlatmak ve kabul ettirmek de bize düşer.
(*) önce Sarkozy’nin sonra Macron’un kullandığı ve Haber.sol.org.tr de, Hakkı Başgüney bir yazısında “bir ajan provokatör, Orta Doğu ve Kuzey Afrika da emperyalizmin çıkarlarını savunmak için her şeyi yapan, Kaddafi’nin devirtilip katledildiği Libya saldırısında verdiği askeri ve casusluk hizmetleriyle ABD Dış İşleri Bakanı Hillary Clinton ile İngiltere Başbakanının göz doldurdu diye taltif edilen ve tarif edilen kişi”.
BİTTİ