BÜLENT AKARCALI
Yunanistan Başbakanı Miçotakis, Biden için, Spyros Biden seçildi demişti. Neden acaba Biden’a ait olmayan bir Yunan adı eklemişti?
Paul Spyros Sarbanes 1933’de Maryland’de göçmen bir Yunanlı anne babanın çocuğu olarak doğdu. Zeki, çalışkan ve azimliydi. Başkaları bir tanesine dahi girmekte zorluk çekerken, o eğitimini Princeton, Oxford, Harvard gibi üniversitelerde tamamladı.
1967 de Maryland de yerel meclis üyesi oldu. 1971-77 arası ABD Temsilciler Meclisi’ne, 1977-2007 Senato’ya seçildi. Son seçimini % 70 oyla kazanmıştı. Aralık 2020 de vefat etti. Ortodoks kilisesine ve Yunanistan’a çok bağlı, kamuoyunda ve Senatoda üstün saygı gören bir kişiydi.
1974 Türkiye’ye uygulanan silah ambargosunun baş mimarı, 30 yıl boyunca Yunan Başbakanlarının resmi danışmanı, Washington-Atina Lefkoşe arasında ki en etkin bağdı.
Biden dostunun anısına şu mesajı yayınladı: “Paul Sarbanes ve ben 30 yıl Dış İlişkiler Komitesi’nde birlikte çalıştık. Ondan daha keskin, daha kararlı ya da daha katı ilkelere sahip kimse yoktu. Ve o da neredeyse (benim gibi) her gece ailesinin yanına dönerdi. Ailesi onun dünyada her şeyiydi.”
İlk eşini ve çocuklarını kaybeden Biden için de ailesi her şeyiydi. İkinci evliliğinden sonra Washington dışında oturmasına rağmen ailesine verdiği önemden dolayı her gece evine gittiğinden, yakın arkadaşıyla paylaştığı bu özelliği açıklayarak ona veda ediyordu.
1973-2009 arası Delaware Senatörü, 2009-2017 arası Obama’nın Başkan Yardımcılığını yapan Biden, 30 yıl süreyle Dış İlişkiler Komitesinde ki birlikteliğiyle Yunanistan ve Kıbrıs konusunda ne biliyorsa hepsini saygı duyduğu kadar yakın dostu olan Sarbanes’den almıştı.
Genç bir senatör olarak 1974 Kıbrıs barış harekâtından sonra Bülent Ecevit’i ziyarete gelmesinin arkasında Sarbanes vardı.
Biden ve Sarbanes bağlantısını bu kadar yazmamda ki neden, arkalarında Biden’in tam ve koşulsuz desteği olduğuna inanan Yunanistan’ın, kendini olmadığı kadar güçlü hissettiğini, Ege ve Kıbrıs konularında hiçbir müspet adım atmayacağını ve hatta ABD desteğini azami ölçüde alabilmek için bizi kışkırtıp tepkimizi, aleyhimize gerekçe olarak kullanacağını anlatmak içindir.
Bu duruma ek olarak, Biden’ın “Türkiye yaptıklarının bedelini ödeyecek” beyanatlarını, oluşturduğu kabine ve danışmanlar ekibinin, şimdiye kadar alışık olmadığımız ölçüde Türkiye karşıtı söylem ve tavır içinde bulunduklarını, Dışişleri Bakanının daha koltuğuna oturmadan S-400’ler için söyledikleri, Savunma Bakanlığının geçmişte Suriye’de ki PKK uzantılarına verdiği açık destek dikkate alınırsa, “Bunlar makamlarına oturup icraata başlayınca Türkiye’nin önemini anlarlar ve ona göre davranırlar” diye kendimizi avutmanın yanlış olacağı ortaya çıkar.
Türk-ABD ilişkileri, Soğuk Savaş’ın şekillendirdiği bir evlilikti. O zamandan bu yana hem Dünya hem de Türkiye büyük ölçüde değişti. Ancak ABD bu değişimi anlamak istemedi ve kabullenemedi; Türkiye’nin, Rusya’yı dengeleyebilecek ve bölgede güç ve istikrar unsuru bir müttefik olduğunu görmek yerine, hâlâ kendisini Türkiye’nin iç ve dış politikasına müdahale edip kendi çıkarlarına göre tasarlamaya ve hükmetmeye hakkı olan bir güç olarak görüyor.
Hepimize düşen görev Türkiye ile olan ilişkilerinde ABD’nin ön yargılardan uzak, hakkaniyet içerisinde uygulayacağı yeni politikalar geliştirmesi gerektiğini anlatmak olacaktır.
Bir sonra ki yazımda bu yönde neler yapabileceğimizi anlatmaya çalışacağım.
BÜLENT AKARCALI