Genel olarak son yıllarda, özel olarak da son günlerde kedi, köpek ve at gibi evcil hayvanlara karşı kamuoyunda haklı tepkilere ve nefrete sebep olan kötü muameleler ve işkenceler yapılıyor. Söz konusu hayvanlardan bazıları gaddarca öldürülüyor. Bunlar ara sıra ortaya çıkan münferit olaylar olarak kalmıyor; sık sık tekrarlanıyor. Hayvan severlerin ve hayvan hakları savunucularının uzun yıllar süren ısrarlı çabaları sonucu çıkarılmış olan “hayvanlara kötü muameleyi ve işkenceyi önleyen yasal düzenlemelerin” etkili ve ibret olucu bir şekilde uygulanmaması, bu alanda bir teamül oluşmaması sebebiyle hayvanlara kötü muamele ve işkence bir türlü son bulmuyor. Kamuoyu tepkisi sebebiyle gözaltına alınan veya tutuklanan hayvan düşmanı fail ve canilerin hemen hepsi uygulamadaki bu zaaf yüzünden bir müddet sonra salıveriliyor.
Dünya tüm canlıların
Biliyoruz ki dünyamız sadece insanlar için değil tüm canlılar için hazırlanmış bir mekândır. Hayvanların da bu mekânda insanlar gibi doğma, büyüme ve yaşama hakkı bulunmaktadır. Yaratıcı Kudret doğadaki hayranlık uyandıran muazzam dengeyi sadece insanlar için değil hayvanları ve bitkileri de kapsayan bütün canlılar için kurmuştur. Dünyadaki bütün
Türkiye, nüfusunun yüzde 82’si kasaba, şehir ve büyükşehirlerde yaşayan çok hareketli demografik yapıya sahip bir ülke. Nüfusun yüzde 28.3’ünü 0-17 yaş aralığındaki çocuklar oluşturmaktadır. Toplam doğurganlık hızı 2.07, ortalama hane halkı büyüklüğü 3.4 ve 22.676.186 hane halkı yapısı ile hızlı değişim ve dönüşümünü sürdürmektedir. Bu değişim/dönüşümle birlikte bir taraftan hareketli olduğu kadar diğer taraftan yorgun bir toplum görüntüsü içindedir.
Türkiye ayrıca çok yönlü modernleşme kuşatması sonucu üretilmiş değerleri tüketen aile yapısına doğru evrilmektedir. Bu yönüyle kültür ve medeniyet değerlerinin zayıfladığı ve kültürel yoğunluğun azaldığı bir ülke görüntüsü içindedir. 1980 sonrası sosyal yapıdaki çözülmenin ailenin tüm bireylerini etkilediği ve aileyi sorunlarını çözemez duruma getirdiği hususu ise ortak kabullerden biri durumuna gelmiştir.
Temel politika ve strateji eksikliği nedeniyle, sarmala dönüşen sosyal sorunlar çözülemediği gibi, her bir sorun alanı birbiriyle ilişkili yeni sarmallara dönüşmektedir. Cumhuriyet Dönemi’nden bu yana ve özellikle son 15 yılda başta engellilerle ilgili olmak üzere, sosyal haklar konusunda çok önemli yasal düzenlemeler yapıldığı ve
Bilimsel düşünüş merakla, kuşkuyla başlar ve sürer. Descartes çıkaramamış bir toplumda aşağıda yansıtılan kimi yanlışların yapılması doğaldır diyemeyiz. Çünkü bunları yapanlar, rastgele insanlar değildir. Okur yazar, bilgisinden kuşkulanması gereken insanlardır.
Bu açıdan durum üzücüdür ve uyarıcıdır; öğretim dizgemizi gözden geçirmemizi zorlamaktadır.
Birinci örnek şudur: Siyasetçiler, yazarlar, sık sık “Rahmetli İsmet İnönü’nün dediği gibi” diye başlar ve “Bir memlekette namuslular, namussuzlar kadar cesur olmadıkça o memlekette kurtuluş yoktur” diyerek sözlerini bitirirler.
Ne yazık ki, düşünmeden benimsenen bu söz, seçkinlerin gözünde bile bir özdeyiştir. Çok çarpıcı ve etkileyici olduğundan da sık sık yinelenir durur.
Oysa hukukun üstünlüğü ilkesini yaşama geçiren bir düzende yolsuzluklarla savaşma görevi savcının, yansız yargınındır; asla kişilerin değil. Suçlarla savaşımda kişilerin yardımına gereksinen bir devlet ise, egemen değil, yetersiz bir devlettir; devlet olamamış bir yapıdır.
İnönü gibi yaşamı boyunca kurallara uymuş deneyimli bir devlet insanının ağzından bu sözler elbette çıkamazdı, çıkmamıştır da.
Olayın aslı şudur: Basında devrim karşıtı acımasız eleştiriler, kara
Sektör olarak, eğitimin geleceğine ve teknolojinin nasıl öğrenme deneyimini daha da iyileştirmek için bir kolaylaştırıcı olarak kullanılabileceğine bakmaya o kadar çok zaman harcıyoruz ki, halihazırda ne kadar mesafe kat ettiğimizi unutmak kolay olabiliyor.
Günümüzün öğretim tarzları artık tek boyutlu değil, daha ziyade öğrencilerin sadece birlikte çalışmasına imkân vermekle kalmayıp, aynı zamanda gündemi ve devam eden tartışmaya şekil vermelerine de imkân sağlayan, çekici ve interaktif bir deneyim sağlıyor. Sunumları şeffaf sayfalara yazıp, tepegöz yardımıyla grupla paylaştığımız günlerden bu yana çok mesafe kat ettik.
Aktif öğrenmeye olanak sağlamak
Modern teknoloji çözümleri, öğrencilerin halihazırda akıllı telefon ve tabletler gibi cihazlarını sadece yalnız olduklarında değil, sınıfta da kullanmalarına imkân vererek, öğrenme deneyimi kapsamında doğrudan iş birliği çözümleri ile bağlantı kurmalarına imkân veriyor. Bu, küçük ekipler halinde bir araya gelen öğrencilerin iş birliğine dayalı bir görevi yapmasına, proje içeriklerini görüntüleyip tartışmasına ve ortak kararlar vermesine imkân sağlıyor.
Bu teknolojinin en iyi yönünü ise, halen gelişiyor olması oluşturuyor ve ileriyi
Yeni yüzyılın başında meydana gelen iki önemli gelişme birçok şeyin değişmesini körüklüyor. Bunlardan birincisi dijital devrim ve internetin hayatımıza hızla girmesi. Diğeri ise, var olan endüstri modeli yerine yenisinin her boyutuyla yerleşmeye çalışmasının da doğurduğu yeni sorunlar. Bir tarafta 4. endüstri devrimi ile yaşam hızlı biçimde değişirken dünyamız işsizlik, eşitsizlik, istikrarsızlık ve ekolojik sorunlarla boğuşuyor.
Toplumların gittikçe dinamik, etkili, şeffaf ve karmaşık hale gelen ihtiyaçlarının tatmininin zorluğu kendini şiddetli biçimde hissettiriyor. Öte yandan bu sorunlara yanıt olarak yaratıcı ve yeni yaklaşımlarla sayısız girişim ve müdahale gerçekleşmekte. Kurumsal Sosyal Sorumluluk, Sürdürülebilirlik, Hayırseverlik, Bilinçli ya da Vicdanlı Kapitalizm, Döngüsel Ekonomi gibi niceleri gündeme oturmuş durumda. Yine de sorunlarda azalma değil bir artış gözlenmektedir. Bunun temel nedenlerinden biri var olan sistemin -ne olursa olsun- ekonomik büyümeye odaklı biçimde çalışmasıdır. Bu anlayışın sonucu, bugün başta ekonomi olmak üzere, hemen hemen her konuda kıtalar, ülkeler, bölgeler ve kişiler arasında oluşan büyük uçurumdur.
Küçük ve marjinal gelişmeler
Ekonomimize yönelik birçok araştırmalar yapılmış bulunmaktadır. Sektörel bazda ağırlıklı olarak birçok konu incelenmiştir. Bunlar içinde 6 sektör vardır ki bugüne kadar az incelenmiştir.
1 - Kültür ekonomisi
Türkiye’de Kültür ekonomisinin boyutları ilk defa TAVAK Vakfı tarafından geçtiğimiz yıl yapılmış ve kültür ekonomisinde 53 ana sektör bazında kültür ekonomisinin ekonomideki yeri değerlendirilmiş ve GSMH yüzde 6.4’ünün kültür ekonomisinde oluştuğu ortaya çıkarılmıştır. Bu AB ülkelerini ortalaması olan 4.2’den çok daha yüksektir. Buna karşılık Almanya’da bu pay 8.9’dur.
2 - Gastronomi ekonomisi
Türkiye’nin el atılması gereken sektörlerin arasında yer almaktadır. Gastronomide tahmini sayılar ile 17 milyar ile 21 milyar dolar arasındadır. Gastronomi ekonomisinde böyle bir meblağın döndüğünden yola çıkılarak hareket edilmektedir. Buna karşılık son yıllarda terör olaylarının etkisi, yabancı turistlerin azlığı, Türk halkının fakirleşmesinin gastronomi ekonomisinde nasıl bir boyut kattığı ortaya çıkarılmamıştır.
3 - Futbol ekonomisi
Futbol ekonomisi son zamanlarda değer kazanan ekonomilerin başında yer almaktadır. Futbol ekonomisinin özellikle dört büyük kulübün ekonomik harcamalarına
1917 yılında Çarlık Rusya’da devrimle sonuçlanan gelişmeler Azerbaycanlıların devletleşme sürecini etkilemiş ve milli devletlerini kurma sürecini hızlandırmıştı. Bu süreçte Güney Kafkasya’yı etkileyen gerek iç, gerekse dış olaylar, bölgede üç devletin ortaya çıkmasına neden olmuştu. Transkafkasya Federasyonu’nun dağılmasından sonra, işlerliğini kaybeden Seim’deki Müslüman temsilcileri 28 Mayıs 1918’de Azerbaycan Milli Konseyi’ni oluşturarak, yeni bir ulusun doğduğunu ilan ettiler. Böylece Müslüman Şarkın ilk demokratik Cumhuriyeti kuruldu.
İstiklal Beyannamesi’nin ardından oluşturulan birinci kabinenin ilk işi, Azerbaycan’ın istiklali haberini ve bu yeni devletin kurulduğunu dünyanın önemli ülkelerinde bildirmek olmuştu. Azerbaycan Cumhuriyeti’nin henüz dış teşkilatı yoktu; yabancı ülkelerde elçilikleri ve konsoloslukları henüz açılmamıştı. Azerbaycan’ın uluslararası toplum içinde yerini alabilmesi, sesini dış dünyaya duyurabilmesi için Osmanlı Devleti’nin Hariciye teşkilatından yararlanma yoluna gidilmiştir. Osmanlı Hariciye Nezareti ve çeşitli ülkelerdeki Türk Elçilikleri, kuruluş döneminde dış temaslarında Azerbaycan’a yardımcı olmuşlardır. Bunun dışında Azerbaycan
24 Haziran 2018 Cumhurbaşkanı ve milletvekili seçiminde 18-24 yaş dilimi içinde olan gençler, milletvekili ve seçmen olarak rol alacak. Yaklaşık 81 milyon nüfusu olan ülkemizde 55 milyon seçmen oy kullanacak. Nüfusun 13 milyonu 15-24 yaş dilimi içinde yer alıyor. 81 milyonun yaklaşık 13 milyonluk 15-24 yaş dilimi arasında yer alan gençler; 18-24 yaş dilimi arasında oy kullanacak yaklaşık 10 milyon genç söz konusu.
Gençler milletvekili adayı olarak seçim listelerinde; milletvekili ve Cumhurbaşkanı seçmek için seçmen olarak 24 Haziran 2018 seçimlerine katılacak. Seçime katılan partilerin Yüksek Seçim Kurulu’na verdikleri listelerde, 18-24 yaş dilimi arasında onlarca milletvekili adayı yer alıyor. Geri kalan milletvekili adaylarının yaş ortalaması 45-50 arasında değişiyor. Bu durum adaylar arasında kuşak farkı olduğunu gösteriyor.
Atatürk, ülkenin, vatanın geleceğini, gelişmesini gençlere emanet etmiştir.
23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı, Cumhuriyet’in genç kuşağa verdiği değerin, yerin göstergesidir. Gençlerin ülkenin yönetiminde rol ve yer alması, söz sahibi olması gerekir. Milletvekili adayı olanların sorunları ve çözüm