Türkiye ayrıca çok yönlü modernleşme kuşatması sonucu üretilmiş değerleri tüketen aile yapısına doğru evrilmektedir. Bu yönüyle kültür ve medeniyet değerlerinin zayıfladığı ve kültürel yoğunluğun azaldığı bir ülke görüntüsü içindedir. 1980 sonrası sosyal yapıdaki çözülmenin ailenin tüm bireylerini etkilediği ve aileyi sorunlarını çözemez duruma getirdiği hususu ise ortak kabullerden biri durumuna gelmiştir.
Temel politika ve strateji eksikliği nedeniyle, sarmala dönüşen sosyal sorunlar çözülemediği gibi, her bir sorun alanı birbiriyle ilişkili yeni sarmallara dönüşmektedir. Cumhuriyet Dönemi’nden bu yana ve özellikle son 15 yılda başta engellilerle ilgili olmak üzere, sosyal haklar konusunda çok önemli yasal düzenlemeler yapıldığı ve sosyal yardımlar her geçen yıl artırıldığı hâlde, aile ve güç koşullardaki bireylerin sorunlarının çözülememiş olmasının nedeni ise ülke ölçekli temel politika ve strateji eksikliğidir.
Bu noktadan hareketle son çeyrek yüzyıl içinde Türkiye’de ailenin sosyal boyutuyla ilgili araştırmalar, 5 Yıllık Kalkınma Planları, Hükûmet Programları, TÜİK’in aileyle ilgili açıkladığı göstergeler ve son İnsani Gelişme Endeksi dikkate alındığında şu tespitin yapılması gerekmektedir: Türkiye’nin sosyal yapısı içinde aile sorunları ilk defa yoksulluk, güvenlik, ekonomi, eğitim ve dış politikanın önüne geçmiştir.
Ertelenen sorunlar
Aile ve Çocuğun İyilik Hâli Endeksi Sistemi kurulamamış olmasına rağmen, Türkiye’nin İnsani Gelişme Endeksi’ndeki göstergeler ve TÜİK verileri üzerinden şu tespitler yapılabilir: Aile içi sorunlar, çocuk yetiştirme geleneği, kadın ve erkek sorunları, boşanma oranlarının artması, iki kişilik ve tek kişilik hane sayısının sürekli artış göstermesi, engelli bireylerin eğitiminin ihmal edilmesi, gençliğin işsizliği ve umutsuzluğu, yaşlıların toplum içinde yalnızlaşması, çocuk iş gücü istismarı, yüzde 10’u aşan işsizlik, güç koşullardaki çocuklar, yurt dışındaki çocuk ve gençlerle ilişkiler, yoksulluk ve çocuk yoksulluğu alanlarındaki sorunların çözümünde Devletin yükümlülükleri yerine getirebilmesi için daha etkin bir örgütlenmeye acil olarak ihtiyaç vardır.
Çocuk Vakfı’nın 2010 yılında Aile ve Çocuk Bakanlığı başlığı altında kurulmasını önerdiği hâlde, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı olarak kurulan bakanlık, sosyal yardım yapmakla sınırlı kalmış, kuruluş amacında belirlenen faaliyetleri gerçekleştirememiş ve yönetememiştir. Kurulacağı duyurulan Çalışma, Sosyal Hizmetler ve Aile Bakanlığı ise amacı ve işlevi örtüşmeyen yapıları içerdiği için yeni çözümsüzlüklerin adresi olacaktır. Hizmet alanları bakımından aileyle örtüşmeyen bir yapıya “Aile”nin eklemlenmesi ise sosyolojik bakımdan da yaman bir
çelişkidir.
Türkiye’nin aile özelinde çocuk, gençlik, kadın, engelli, yaşlı ve tüm güç koşullardaki öznelerin sorunlarının çözümüne yönelmesi için iki üst politika hedefini gerçekleştirmesi gerekmektedir: Tüm boyutlarıyla ülke ölçekli Aile Politikası ve Stratejisi’nin hazırlanması. 81 il ve 921 ilçede sosyal politikaları yürütecek ve yaygın eğitim görevlerini de üstlenecek icracı bir bakanlığın kurulması.
Cumhuriyet tarihimiz boyunca sosyal politikalar alanında faaliyet gösteren kamu kuruluşları sorunların ortaya çıktıktan sonra bireylerin talebi üzerine devreye giren ve ihtiyacın giderilmesini sosyal yardım dağıtarak sağlamaya çalışan anlayış üzerine inşa edilmiştir.
İnsan merkezli politika
Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçiş çalışmaları sosyal politika çerçevesinde anlayış ve uygulama değişikliği için bir imkân olarak görülmeli; yeni kurulacak bakanlığın işlevi sorunlar ortaya çıkmadan, sorunları önlemeye yönelik politikalar ve sosyal hizmet modelleri üzerinden belirlemelidir. Bunu sağlamak için sosyal yardımı “lütuf” yerine insanların sosyal haklarının karşılanmasını esas alan “Hak temelli” anlayışa göre yapılandırma yoluna gidilmelidir.
Cumhurbaşkanlığı Hükûmet Sistemi’ne geçilirken aileye yönelik sosyal politikalar alanında kurulacak bakanlık üst politikaları belirlemek, Millî Eğitim Bakanlığı’ndan devralınması gereken yaygın eğitim hizmetlerinin koordinasyonunu sağlamak, hizmet alanları ve modelleriyle ilgili standartları geliştirmek yanında İzleme ve Denetleme görevlerini de üstlenmelidir. Yeni bakanlığın kuruluş aşamasında mevcut bakanlıkça yürütülmekte olan hizmetlerin topluma daha kolay ulaştırılması amacıyla bu görevlerin Yerel Yönetimlere devredilmesi tercih edilmelidir.
Kurulacak bakanlığın görevleri arasında ilgili bakanlıklarla eş güdüm ve etkin koordinasyon işlevleri de yer almalıdır. Yeni bakanlıkla birlikte tüm mevzuatta yapılacak düzenlemeler yanında, Kamu Denetçiliği Yasası’nda da değişiklik yapılarak her biri ayrı ayrı olmak üzere Aile, Çocuk, Gençlik, Kadın, Yaşlılar Ombudsmanlığı öngörülmelidir.
Kurulmasını önerdiğimiz Aile ve Çocuk Bakanlığı ailenin tüm özneleri ve toplumsal bileşenlerini kapsayacak şekilde ve icracı bir yapıda kurulabilirse Türkiye’de sosyal politika uygulamaları “insan merkezli” bir işlevi yerine getirmeye başlayabilir.
Özay Şendir
Öğretmenlik ve sosyal statü
24 Kasım 2024
Didem Özel Tümer
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’dan ABD’ye YPG mesajı: Sineye çekmeyeceğiz
24 Kasım 2024
Abbas Güçlü
Öğretmenler neden mutsuz?
24 Kasım 2024
Zeynep Aktaş
Her şey faizlere kilitlendi
24 Kasım 2024
Ali Eyüboğlu
Aşkın Nur Yengi: ‘‘Rekabet derdimiz yoktu’’
24 Kasım 2024