Hikmet Sami Türk
5. Değerlendirme
Böyle bir istifa, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 147. maddesi anlamında “Türkiye Cumhuriyeti İcra Vekilleri Heyetini cebren ıskat veya vazifesini görmekten cebren men etmek” suçu ile bağlantılı sayılamaz.. Aynı söz, 147. maddenin yerini almak üzere 26.9.2004 tarih ve 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu’nun 312. maddesinde öngörülen “Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs” suçu bakımından da söylenebilir. Zamanlama bakımından Başbakan Prof. Dr. Erbakan’ın 18 Haziran 1997 günü istifa etmesini kamuoyu baskısı da etkilemiş olabilir; ama kendisine ve başında bulunduğu Hükümete karşı “cebir ve şiddet” olarak nitelenebilecek bir baskı yapılması söz konusu değildir.
Aynı gün istifayı kabul ve o güne kadar “yürütülmüş memleket hizmetleri için teşekkür” eden Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, o
Hikmet Sami Türk - dusunce@milliyet.com.tr
1 - Giriş
28 Şubat 1997 süreci, adını o gün yapılan Millî Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısından alır. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in başkanlığında Başbakan Prof. Dr. Necmettin Erbakan, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Tansu Çiller , Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı ile diğer sivil ve asker üyeler olarak Millî Savunma, İçişleri ve Dışişleri Bakanları, Kara, Deniz, Hava Kuvvetleri Komutanları ve Jandarma Genel Komutanının katılımlarıyla yapılan toplantıda rejim aleyhtarı irticaî faaliyetlere karşı alınması gereken önlemler kararlaştırılmıştır.
2 - Yargı kararları
Bu toplantıdan 3 ay 18 gün sonra Başbakan Prof. Dr. Erbakan’ın 18 Haziran 1997 günü istifası, ilk derece mahkemesi olarak Ankara 5. Ağır Ceza Mahkemesi’nce verilen 13.4.2018 tarih ve E. 2014/144, K. 2018/248 sayılı karara karşı istinaf yoluna başvurulan Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Ceza Dairesi’nce verilen 22.6.2020 tarih ve E. 2019/379, K. 2020/504 sayılı kararın temyiz edilmesi üzerine 24 yıl 12 gün sonra Yargıtay 16.
Mustafa Kemal Ulusu - kulusu@hotmail.com
Benim doğduğum yıllarda İstanbul’a gelen bir ailenin nefis bir öyküsü sizlere sunacağım.
Ben yaşlardakilerle biraz daha küçükler, bu iki ismi keyifle hatırlayacaklardır, yetişemeyenler de bugünlerde artık iyice bitmiş olan gerçek gazino ve taverna keyfini bu yazımda okuyup “Vay be eski İstanbul eğlenceleri ne müthişmiş” diyerek hayıflanacaklardır.
Facebook-Bakırköylüler gurubundan Sayın Murat ve Bilgin Eren Pirpiri’nin bu harika derlemelerine teşekkürlerle, gelin okuyalım.
“1940’lı yıllarda istanbul’a Arnavutluk’tan 6 kişilik “Çingas ailesi” gelir, Bakırköy’ün sakin sayfiye-köy karışımı bölgesine yerleşirler. Baba Vasil ve anne Vasiliki küçük köy evinin bahçesinde iki inekten süt elde edip geçinmeye çalışır. Büyük çocuk Toma berber, 2 numara Vangel eşekle mahallelerde süt satıcısı, 3 numara Ahilya marangoz, 4 numara Katina çiçek bahçesinde çiçek yetiştirici ve satıcısı olarak
Bülent Akarcalı
Çoğu kimse bilmez, Çanakkale Şehitler Anıtı 1954 yılında Milliyet gazetesinin açtığı bir kampanya ile başlamış ve 1960 yılında bitirilmiştir.
Ben de biraz bundan esinlenerek, Milliyet aracılığıyla Kültür ve Turizm Bakanımız Mehmet Nuri Ersoy ile Bakan Yardımcımız Ahmet Misbah Demircan’a yakışacak bir öneriyi sunmak istiyorum.
Hiçbir ilimizde, tarihimizi başlangıcından bu yana anlatan bir anıt yoktur. Bursa, Edirne ve İstanbul’da Osmanlı, Anadolu’nun kimi illerinde var olan Selçuklu eserleri ile Ankara’da Cumhuriyet dönemini temsil eden Anıtkabir dışında ciddi ve kapsamlı bir anıt-müze yoktur.
Çocuklarımızı ellerinden tutup götürebileceğimiz tek anıt Ankara’da ANITKABİR’dir. O da yalnız Cumhuriyet döneminin başlangıcını kapsar. İstanbul’da da Fetih sürecini anlatan panorama ile belli başlı eserlerimizin küçültülmüş boyutta sergilendiği açık hava sergisi vardır.
Türk-İslam tarihini yansıtan müzelerimizin nerdeyse tümü İstanbul’dadır. Diğer müzelerimiz Anadolu’da
Aybars Kuday - dusunce@milliyet.com.tr
Olimpiyat ve olimpiyat ruhu başlı başına bir kültürün ifadesidir.
Olimpiyatların hangi tarihte ve nasıl başladığı konusunda çok sayıda görüş vardır ama Yunanistan’da başladığı kesindir. Modern anlamdaki ilk olimpiyatlar da aynı şekilde 1896 yılında Atina’da düzenlenmiştir.
Bugün, olimpiyatların başlamasına sayılı günler kala Türkiye’nin en büyük kulüplerinden Galatasaray’ın futbol takımı Yunanistan’ın en önemli kulüplerinden Olympiakos ile Atina’ya “dostluk” maçı yapmaya gidiyor.
Omar’ın hikayesi
Bu organizasyonun bir de insani boyutu var. Size Galatasaray’ın Norveçli futbolcusu Omar Elabdellaoui’nin hikayesini anlatmak isterim. Omar Türkiye’ye transfer olmadan önce 6 yıl boyunca Olympiakos takımında oynamış uzun süre bu takımın kaptanlığını yapmış, taraftarının adeta sevgilisi olmuş bir futbolcu. Omar 2020 yazında Galatasaray’a transfer olur ve Norveçli futbolcu burada da kısa sürede saha içi ve dışı davranışları ile spor severlerin takdirini
İsmail Özcan - dusunce@milliyet.com.tr
Eserleri Cumhuriyetle yaşıt, verdikleri bu eserlerle Türkçenin işlenmesine ve gelişmesine en büyük hizmeti vermiş ve Türkçenin ifade gücünü kendilerinden önceki hiçbir devirde görülmedik seviyelere çıkarmış üç büyük yazar sayın deseler hiç tereddüt etmeden Reşat Nuri Güntekin, Refik Halit Karay ve Falih Rıfkı Atay’ı sayarım. Bu üçlü, verdikleri birbirinden değerli ve başarılı eserlerle özellikle 20. Yüzyılın ilk yarısında Türk toplumunun ilk ve ortaöğretim düzeyinde öğrenim görmüş insanlarını dil ve edebiyat sanatı yönünden derinden etkilemişlerdir. Aynen bütün bir 19. yüzyıl ve 20. yüzyılın ilk yarısında büyük Fransız ve Rus yazarlarının verdikleri muazzam eserlerle toplumlarını çok derinden etkilemeleri gibi. Sözünü ettiğimiz bu üç yazarın ve az sayıdaki benzerlerinin bir başka hizmetleri de verdikleri değerli eserlerle; dünyada çığır açmış Fransız ve Rus klasikleri
Hasan Ünal - Maltepe Üniversitesi
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yakın zamanda göreve başlayan mevkidaşını telefonla arayıp Türkiye-İsrail ilişkilerini normalleştirme ihtiyacından söz etmesi ve İsrail Cumhurbaşkanının da benzeri cümlelerle karşılık vermesi Türk dış politikasının gözden geçirilme sürecinde çok önemli yeni bir başlangıca işaret ediyor.
Netanyahu’nun görevden ayrılmasının böyle bir normalleşmeyi mümkün kıldığı söylenebilirse de aslında İsrail’deki koalisyon hükümetinde yer alanların Türkiye ve/veya Cumhurbaşkanı Erdoğan karşıtlığı konusunda Netanyahu’dan geri kalır tarafları olmadığı açıktı; ancak dış politika kendi kulvarında profesyonelce ele alındığı, duygulardan arındırıldığı ve ulusal çıkar esaslı olarak yapıldığı zaman sonuç alınabilir. Türkiye ve İsrail tarafının telefon konuşması üzerine yayımladıkları açıklamalar iki ülke arasındaki ilişkilerin hızla toparlanacağı ümidini veriyor.
Doğu Akdeniz’den Azerbaycan’a kadar geniş bir bölgede iki ülkenin ortak çıkarları
Mustafa Kemal Ulusu / kulusu@hotmail.com
Bu hafta başı, Ege’mizin güzel beldelerinde ve köylerinde uzun süredir korona belası dolayısıyla hasret kaldığım ‘Atatürk’ün yanı başında’ söyleşilerindeydim.
İlki, geçen yıl Selçuk ÇYD Derneği Başkanı Metin Çıtak ile Çocuklarımızla Okuyoruz Kitap Okuma Kulübü Başkanı Emine Bekdemir hanımefendiyle Selçuk’ta rahmetli babacığım, ‘Atatürk’ün Kütüphanecisi Nuri Ulusu’ adıyla açtıkları kütüphanenin resmi açılışı için İzmir Selçuk’daydım. Müthiş bir ilgi ve sevgiyle karşılandığım bu açılıştan sonra, sayın başkan Emine Hanım’ın aşağıda yazılı harika teşekkürünü okuyup duygulanmamak mümkün mü? Gelin beraberce okuyalım:
“Hayat sana bir kez daha teşekkür ederim... Kütüphanemize adını verdiğimiz Atatürkün kütüphanecisi Nuri Ulusu’nun oğlu, Mustafa Kemal Ulusu Bey’i tanıdık, söyleştik çok güzel anlar yaşadık hep beraber...