İsmail Özcan - Çağdaş ve modern insan olmanın başat göstergelerinden biri de birey olmaktır. Birey olmak, her şeyden önce yetişkin olmak, eski deyimle mümeyyiz olmak, yani doğruyu-yanlışı ayırt edebilmektir. Herhangi bir konuda inancı, düşüncesi, görüş ve kanaati olmaktır. Bunları gerektiği yerde, gerektiği mecliste ve ortamda ifade edebilmektir. Birey olmak; kişinin bilgisini, birikimini, mesleki liyakatini, var olan herhangi bir ayrıcalığını özgüven içinde sergileyebilmesi demektir.
Birey biatı reddeder
Birey olmak, sürünün bir üyesi değil, özne olmaktır. Her konuda, her alanda akılla, mantıkla, bilimle bağdaşmayan sözlere, davranışlara, uygulamalara itiraz etmektir; sorgulamaktır. Körü körüne biat ve itaati reddetmektir. Bir insanın kişiliğini, birey oluşunu kanıtlamasının bunu yapabilmesinden daha üstün ve inandırıcı bir ölçüsü yoktur.
Bu dünyada var olma bilincini hiçbir şey birey olmak kadar hissettirmez. Ne herhangi bir kimlik, ne herhangi bir aidiyet, ne de herhangi bir mensubiyet!
Uygar
Bülent Akarcalı - Ağustos ayı başlarında Milliyet gazetesinin taksicilerle ilgili şikâyetleri dile getiren haber ve yazıları yalnız kalmadı. Durumun ciddiyetini anlayan çeşitli gazete ve yazar konuya el attı. Ülkemiz turizmi hakkında da ciddi bir imaj zedelenmesi oluşturan bu duruma 15 Ağustos 2021 tarihli yazımda değinmiş ve devamının gelecek hafta olacağını yazmıştım. Ancak gündeme oturan Afganistan olayı ikinci yazımı geciktirdi.
1. Mevcut düzende, plaka kiralamak zorunda kalarak taksi sürücülüğü yapanlar, yaşanan sorunların müsebbibi veya suçlusu değil kurbanlarıdır.
Taksilerimiz ufak araçlardan oluşur, bagajı küçüktür ve çoğunda bir de gaz tüpü vardır. İki çocuklu bir aile valizleriyle taksiye sığamaz. Aracın iç temizliği, bakımsızlığı, yazın serinletici kullanmaması, sürücülerin giyim, kuşam, sakal tıraşı gibi konularda titiz olmayışları, bazılarının müşteriyi aldatma çabaları, milyonlarca yabancı turistin geldiği bir kentte yabancı dil bilen sürücü bulamama ve en önemlisi yüksek taşıma
ZAFER İŞERİ<br>Ticari ve ekonomik hayatta günümüzde birçok işlem bankalar vasıtası ile yapıldığından, bankacılık mevzuatı, son derece detaylı düzenlemeler içermektedir. Bankaların teknik arızalar sebebi ile müşterilerine uzun süre hizmet veremediği durumlarda konu, tahmin edileceği üzere hukuki açıdan Bankacılık Kanunu’na tabidir. İlgili temel düzenleme 5411 sayılı Bankacılık Kanunu ve ikincil mevzuatta düzenlenmiştir. Konuyla ilgili otorite Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu’dur.
Son zamanlarda ülkemizde bulunan bir bankada ATM, İnternet Bankacılığı, uygulama üzerinden sisteme erişilememesi ve kredi kartlarına provizyon verilememesi gibi birtakım aksaklıklar yaşanmıştır. İlgili banka ise bu durumun sistemsel bir arıza olduğunu belirtmiştir, fakat kamuoyunda, açıklamanın yeterince detaylı ve tatmin edici olmadığı, ilgili banka sisteminin hacklendiği yönünde iddialar ortaya atılmıştır.
Bu husus, alacaklının temerrüdü dediğimiz konu ile ilgilidir. Alacaklı şu anda kendisine yapılacak ödemeyi kabul edebilecek bir durumda değildir. Bunu sistemlerine
Dr. Orhan Karaoğlu - İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi’nin aşırı muhafazakâr hükümeti, komşu ülkedeki iktidar değişikliğinden memnun olup olmayacağı konusunda hala emin değil. ABD şimdilik mahallenin dışına çıkmış olsa da onların yerine gelen Taliban da İran tarafından gerçek anlamda pek istenmiyor olabilir. Reisi, iş birliğini sürdürmek için Afgan gruplar arasındaki iç müzakereler çerçevesinde ulusal bir anlaşmaya varılmasını umuyor. Gözlemciler ise bunun stratejik düşünceden ziyade bir hayal olduğu görüşünde.
İran’daki birçokları için Taliban İslamcı Sünni olması nedeniyle Şii İran’ın dini baş düşmanı ve bu olgu onlar için öyle kalmaya devam edecek. Afganistan’daki kaotik koşullar göz önüne alındığında, ekonomik iş birliği de en azından kısa vadede gerçekçi değil. Sovyetlerin Afganistan’ı işgalinden sonra 1979’da yaşanan mülteci dalgasının bir benzerinin tekrarlanmasından endişe ediliyor. İran, akut ekonomik kriz ve korona salgını nedeniyle şu anda böyle bir
Dr. Orhan Karaoğlu - Kabil’deki iktidar değişikliğinde ilk bakışta en büyük kaybeden Batı gibi görünüyor. Çin daha fazla avantaj elde etmeyi umarken, Hindistan için durum son derece zor.
Afganistan’daki bu durum beklenenden önce geldi ve yerel halk için sonuçları dramatik görünüyor. Dış politika açısından, bu günlerin yoğun kurtarma operasyonlarından sonra, birçok devlet için şu soru ortaya çıkacak: Milyonlarca insanın hayatına Taliban’ın yön vereceği bu ülkeyi şimdi ne bekliyor? İş birliği mümkün mü yoksa Afganistan’ın izolasyonu küresel güçler tarafından mı belirlenecek? ABD, Hindukuş’tan hızla uzaklaşmak isterken Çin bölgede daha fazla nüfuz elde etmeyi düşünüyor.
ABD şu anda tahliye göreviyle ve operasyonun başarısızlığı konusundaki tartışmalarla meşgul görünüyor. Yeni Taliban rejiminin gelecekteki yönetimine ilişkin ek planlar henüz kamuoyunda tartışılmadı. ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, gelişmekte olan durumla nasıl başa
Bülent Akarcalı - Vietnam, Fransa tarafından sömürüldü. Fransa, Vietnam’ın doğal pirinç, kauçuk gibi kaynaklarını acımasızca tüketti. Köle gibi çalıştırdığı yüzbinlerce işçinin kan ve teriyle işlediği ürünleri satarak devasa gelirler elde etti.
Michelin lastik firmasına ait kauçuk ormanlarında ki işçilerin çalışma şartları 18.yüzyılda ABD pamuk tarlalarında günde 18 saat çalıştırılan kölelerden farklı değildi. Ama, o da her sömürgecinin yediği tekmeyi yiyerek 1954’de Dien Bien Phu vadisinde mevzilenen yenilmez sanılan ordusunun bir günde yok olduğunu gördü.
Atom bombası ister misiniz?
1965’de Fransa’nın yerini ABD aldı.
Ama hangi ABD? 1954 hezimetinden önce ABD Dışişleri Bakanı John Foster Dulles, mevkidaşı Fransız Dışişleri Bakanına 4
Mustafa Kemal Ulusu - Ülkemizde inanın tesadüfen yaşıyoruz, her an freni patlayan bir taşıtın altında kalabiliriz, bindiğimiz uçak her an düşebilir, sel gelir evimizi, barkımızı bizle beraber alır götürür, hafif bir depremde dahi binalarımız çöker enkaz altında insanlarımızı yitirebiliriz, daha birçok olayda insanımız ölüp gidiyor ve arkasında da büyük acılar bırakıyor.
Hadi doğal afetler Allah’tan diyoruz da neden dünyada en çok ve en büyük depremlerin yaşandığı Japonya’da bir depremde çok az hatta bazen hiç kimse hayatını kaybetmiyor? Çünkü devlet tedbirini almış işi bitirmiş, bizde ise her şeyimiz Allah’a kalmış, böyle durumlarda bildiğin duaları okuyacaksın başka şansın yok ki!
Neden mi? Bu köşede ilk yazılarıma ‘Denetim’ başlığıyla 3 yazı yazarak başlamıştım, evet ‘denetim’ ülkemizde maalesef hemen hemen hiç bilinmeyen, tam olarak hiç tatbik edilmeyen bir yaptırım gücüdür, ama bu güç bizde sade göstermelik arada trafikte, belediye zabıtalarınca esnaf
Zafer İşeri-
Ecrimisil davası, uygulamada haksız işgal tazminatı davası olarak da adlandırılmaktadır. Haksız işgal; hazineye ya da kişinin kendisine ait bir taşınmazın bu taşınmazları kullanma yetkisi ve hakkı olmayan kötü niyetli üçüncü kişilerce kullanılmasını, ecrimisil ise bu haksız kullanım sonucu taşınmazın malikine ödenmesi gereken tazminatı ifade etmektedir.
Ecrimisil tazminatı, uygulamada en azı kira geliri, en çoğu da tam gelir kaybı olarak hesaplanmaktadır. Başka bir söylemle kira geliri, söz konusu tazminatın alt sınırını; gelir kaybı da üst sınırını oluşturmaktadır.
Ecrimisil davası açabilmek için de birtakım şartların gerçekleşmiş olması gerekmektedir.
Kullanmaya devam ederse
Haksız bir işgalin bulunması: Ecrimisil talep edilebilmesi için mevcut olan işgalin haklı bir sebebe dayanmaması gerekmektedir. Haksız işgalde malın sahibinin zilyetliğin devrine ilişkin bir rızası bulunmamakta buna rağmen malın zilyetliği kendi rızası dışında elinden alınmaktadır. Malın devredildiği anda rızası olmakla beraber daha sonra bu rızanın ortadan kalktığı ve artık bu rızaya hukuki bir sonuç