Nihat Gündüz TEMA MÜTEVELLİ HEYETİ ÜYESİ
Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO), dünya ülkeleri için 21 Mart gününü “Dünya Ormancılık Günü” ilan etti. Her yıl, 21-26 Mart günlerinde ağaç dikim törenleri ile taçlandırılan bu etkinlik, günümüzde hayati bir anlam kazanmıştır.
Yaşadığımız dünya için gelecek nesiller ve hayatın devamında yapılabilecek en anlamlı bu etkinlik artık acil durum arz eden zorunluluk haline geldi.
Ne yazık ki, insanların bilgisizliği, düşüncesizliği nedeniyle yok edilen ormanların yerini bozkırlar, çoraklaşan topraklar ve çöller aldı. Temiz hava ve bol oksijen için küresel ısınmayı, erozyonu, çölleşmeyi, su kaynaklarının kurumasını önlemek ve düzenli bir iklim ve yağış için, varlığı hayatî olan etkili ve verimli ağaçlandırma konusunda, hepimiz hassas olmalıyız.
Orman yangınlarının gündemden düşmediği Türkiye’de 2004-2019 yılları arasında 37 bin orman yangınında 141 bin hektar alan küle döndü. Ciğerlerimiz yandı, geçmişimiz, geleceğimiz küle döndü aslında.
Hafızamızı siliyoruz
Bu rakam, 65 milyon 166 bin 500 hektarlık Tuz Gölü’müzün yüzölçümüne eşdeğer. Yetişmiş bir çam fidanı 40 kişinin havaya verdiği karbondioksiti bir saatte temizliyor, dünyamızın daha temiz bir dünya olmasını sağlıyor. Ama ne yazık ki bizler onu bir dakikada yok edebiliyoruz. Bütün hafızamızı siliyoruz, bildiklerimizi unutuyoruz. “Canlı” diyoruz, bitkileri, ağaçları, ormanı canlı biliyoruz. “Canlı” sözcüğünün “diri olan, hareketli, canı olan” anlamına geldiğini de biliyoruz. Ama ne yazık ki canlı olduklarını, hayatın devamlılığını için nasıl ihtiyaç duyduğumuzu unutuyoruz, görmezden, bilmezden geliyoruz.
Ormanın hizmetleri, maddi faydalar olarak gördüğümüz kereste, reçine, odun, boya, ilaç ve dericilik vb. gibi sadece ürünler değil elbette. Çok daha hayati önemi ise, bulundukları yerin iklimini, kara iklim tipinden ılıman iklim tipine yöneltmeleridir. Don, kuraklık, aşırı sıcaklık ve fırtına gibi zararları önler, azaltır. Ormanın, rutubeti fazla olduğu için, akarsu ve kaynakları verimli, düzenli ve devamlı kılar. Ormanlar tarımı, hayvancılığı, bayındırlık tesislerini korur; karada ve deniz kıyılarında kumulların oluşmasına engel olması, havaya saf oksijen vermek, gürültüyü ve hava kirliliğini önlemek suretiyle insan sağlığına yardım etmesi; çeşitli av hayvanlarını barındırıp beslemekle yurdun tabii varlığını ve güzelliğini zenginleştirir.
Yüzde 80’i insan kaynaklı
Geçtiğimiz son bir-iki yıl içinde dünya genelinde orman yangınlarında tam bir trajedi yaşandı. Amerika’da, Avustralya’da, Rusya’da aylar süren orman yangınları çıktı. Maalesef bu yangınların yüzde 80 kadarı, “insan kaynaklı” tespit edildi.
Birleşmiş Milletler (FAO) raporuna göre, 1990’dan bugüne dünyada 178 milyon hektarlık orman alanı yok oldu. Milyonlarca insan, gıda güvenliği ve yaşamları için ormanların varlığına ihtiyaç duyuyor. Ormanların korunması, doğal kaynakların da korunması için şart. Çünkü, gezegendeki biyolojik çeşitliliğini, ormanlar barındırıyor. İklim krizini yavaşlatan ve insanoğluna zaman kazandıran en büyük olgu da yine ormanların varlığıdır. Ormanlarımız yok olursa; ormanlarda yaşayan canlı türleri yok olur. Hava kirliliği artar, temiz havamız yok olur, sağlığımız yok olur. Yağış azalır, erozyon, toprak kaybı artar. Hayat kaynağımız toprağımız yok olur. Orman toprak-hava-su-güneş birbiriyle ayrılmaz bağlantı içindedir. Yaşamın devamı için bu dört unsurun bağlantılarının kopartılmaması, oranlarının bozulmaması gerekmekte. Ormanlar yok olursa, dünyamızın akciğerleri ya da filtresi devreden çıkar. Karbon emisyonu artar, oksijen üretimi azalır. Mevsimlerimiz yok olur.
Kısaca, ormanların yok olması insan hayatının ve doğanın dengesinin bozulmasına neden olur.
Zaman hâlâ geç değil
Yani sözün özü; orman biterse canlılık biter, yaşam biter, insanlık tarihi biter, insanlık biter. Canlı olan, canı olan, canı yanan o asırlık ağaçlar, haykıramadığı için ya da çığlıklarını sadece insan olma erdemine ulaşmış kişilere duyurabildikleri için sessiz gibi, susmuş gibi görünebilir. Ama emin olun ki bu masum, bu asil, bu ıssız, sessiz yeşil güzellikler eğer konuşabilselerdi, kim bilir neler haykırırdı?
Zaman hala geç değil, başta Tarım ve Orman Bakanlığı Orman Ağaçlandırma Hizmetleri, TEMA ve Ege Orman Vakfı gibi kurumların, ağaçlandırma çalışmalarını takdirle karşılayıp, yapacağımız bağış ve desteklerle, yangınlarda kaybettiğimiz alanları ağaçlandırarak geri kazanabilmemiz mümkün. Bunun için hepimizin çok büyük gayret göstermesi gerekiyor.
Yeter ki, gelecek kuşaklarımız ormansız kalmasın.
Nihat Gündüz TEMA MÜTEVELLİ HEYETİ ÜYESİ