Koronavirüs aşılarının en önemli amaçlarından biri ileri yaştakileri hastalıktan korumak, ölümleri önlemek. KOVİD-19’a bağlı ölümlerin en fazla görüldüğü yaş grubunu korumak için geliştirilen aşıların etkili olup olmadığını zaman içinde göreceğiz. Peki zararlı olabilir mi?
Yaşlılarda aşılama güvenli mi?
Bundan birkaç hafta önce Norveç otoriteleri aşı yaptırdıktan sonra hayatını kaybeden vakaların ardından bir açıklama yapma gereği duyarak, yaşlıların (özellikle de kronik hastalığı bulunan yaşlıların) aşı yaptırmasının ölümcül riskler taşıdığı yolunda uyarıda bulundular. Ülkede ocak ayı ortaları gibi aşılananların sayısı 42.000 kişiydi. Öncelik KOVİD-19’a karşı risk grubunda olan yaşlılara, özellikle de huzurevinde yaşayanlara verildi. mRNA teknolojisiyle üretilen aşı sonrasında 29 kişi hayatını kaybetti. Açıklamaya göre, ölenlerin tamamı 75 yaş üstündeydi. Norveç Toplum Sağlığı Enstitüsü’nün açıklamasından bir alıntı: “Hassas durumda olanlarda aşının en
Değişim kaçınılmazdır. Bu, neredeyse bir yıldır hayatımızın tam merkezine yerleşen koronavirüs için de geçerli. Virüs devamlı değişiyor ve yeni formları cevaplanması gereken yeni soruları da beraberinde getiriyorVirüsteki mutasyon
Başlıktaki özlü söz Antik Efes’te yaşamış olan filozof Heraklitos’a ait. Canlıların doğasında, yaşamın döngüsünde esas olanın değişim olduğunu vurgulayan Heraklitos’un sözünü virüslere de uyarlayabiliriz. Virüsler doğaları gereği devamlı mutasyona uğrarlar, bu doğal döngü ancak virüsün davranış şeklini etkilediğinde, bulaşıcılığında ve/veya hastalığın seyrinde bir farklılığa neden oluyorsa ilgi alanımıza girer.
Yani bugün savaştığımız, bundan yaklaşık bir yıl önce Çin’de ortaya çıkan virüs değil. Bugün, orijinal virüsün değişime uğrayarak farklı avantajlar geliştirmiş formlarıyla karşı karşıyayız. Geçtiğimiz ay Durum Raporu başlıklı yazımda İngiltere’de B.1.1.7 olarak adlandırılan yeni bir varyantın dominant hale geldiğinden bahsetmiş, pandemi sahnesindeki
Hiç bilmediğimiz bir yerde, daha önce hiç sapmadığımız bir yoldayız. Yolu, çukurlarına girdikçe, virajlarını döndükçe tanıyacağız. Salgın, aşılar, dijital aşı pasaportları derken, hep birlikte, aynı yolda ilerliyoruz.
Şu sıralar herkes birbirine aynı soruyu soruyor: “Sen aşı olacak mısın?” Kimileri endişeli, tereddüt ediyor. Diğerleri ise bir an önce aşıyı olmak, hastalığa karşı bağışıklık kazanmak istiyor, “Aşı söylendiği kadar etkili olmasa da denemekten ne zarar çıkar?” diyorlar. Benzer bir kutuplaşma bilim camiasında da var.
Daha önceki yazılarımda detaylı bir şekilde de anlattığım gibi, koronavirüs aşıları “acil durum onayı” ile kullanım izni aldı. Bu da aşıların koruyuculuğu ve yan etkileri anlaşılmadan kullanılmaya başlandığı anlamına geliyor. Yeni bir şey söylemiyorum, aşı üreticisi firmalar da zaten bunu beyan ediyor. Durumu hepimiz biliyoruz. Bence esas düşündürücü olan, üretici firmaların bu aşıların olası yan etkilerinden sorumlu tutulmayacak olmaları. Bu da acil durum onayıyla birlikte geliyor!
Benzersiz bir felaket
Bazı şifalı bitkiler var ki hepimizin evinde bulunması gerekiyor. İşte bitkisel ecza dolabınızda mutlaka bulunması gereken bitkiler. Özellikle de pandemi günlerinde...
Bugün üst solunum yolu enfeksiyonlarındaki koruyucu etkisi kanıtlanmış, enfeksiyona neden olan virüslerin, bakterilerin replikasyonunu baskıladığına dair bilimsel bulgular olan bitkileri inceleyeceğiz.
Bu şifalı bitkilerin hepsini çok iyi biliyoruz. Hepsi de soğuk algınlığı, grip, öksürük gibi şikâyetlerde annelerimizin, büyük annelerimizin ilaç niyetine hazırladığı bitki çayları. Metropollerde unutulmaya yüz tutsa da, neyse ki küçük şehirlerde, kasabalarda, köylerde bu gelenek hâlâ devam ediyor.
Tam zamanı
Yalnızlık beyni nasıl etkiliyor? Koronavirüs enfeksiyonu sonrasında sık rastlanan unutkanlık, dalgınlık gibi semptomların nedeni nedir? Yeni araştırmalar, ilginç bulgular...
Kendini yalnız hissedenlerin beyinlerinin de farklı olduğunu gösteren bir çalışmadan bahsetmek istiyorum. İngiliz bilim insanları orta yaşlı ve daha ileri yaştakilerden oluşan yaklaşık 40.000 kişinin beyin MR’ını çektiler. Kendini yalnız hissettiğini söyleyenlerle, yalnız hissetmeyenlerin beyin MR’larını karşılaştırdılar(1). Yalnız insanların beyninde bazı farklılıklar olduğu görüldü. Yalnızlığın beyindeki dışavurumu, DMN (default mode network/varsayılan mod ağı) olarak bilinen ağ üstünde gerçekleşiyordu. Derin düşüncelere daldığınızda, geçmişi hatırlayıp anıları yâd ettiğinizde, hayal kurduğunuzda ya da gelecekle ilgili planlar yaptığınızda beynin bu bölümü aktive oluyor. DMN’nin beynin depresyonla ilişkilendirilen bölümü olduğunu da belirtmekte fayda var.
Yalnızlığın manifestosu
Geçtiğimiz ay Nature Communications dergisinde yayımlanan çalışmaya geri
Zor bir seneydi. Belki de hiç bir senenin bitmesini bu kadar çok istemedik. Ama 2020’nin bize öğrettikleriyle 2021’i daha güzel, daha anlamlı ve daha sağlıklı kılabiliriz.
Durup bir düşündüm 2020’yi nasıl hatırlayacağız diye. Bence 2020’yi neyin değerli, neyin önemli olduğunu fark ettiğimiz sene olarak anacağız. Sağlıklı olmak, gönül ferahlığıyla sevdiklerimizle birlikte olabilmek, birbirimize sarılabilmek. Bunlardan daha değerlisi, daha kıymetlisi yok! Bunu en acı yoldan öğrendik, hem de tüm dünya tek yürek olarak. Ülkelerin sınırları kapansa da sınırlar belki de hiç bu kadar yok olmamıştı.
Virüsün doğal yaşam döngüsü, maske, mesafe, aşı derken öyle ya da böyle bu pandemi bitecek. Ama bu değişkenler içinde tek sabitin, gerçek şifanın kendi içinizde olduğunu sakın unutmayın. Vücut kendini iyileştirmeyi bilir, virüslerle, hatta kanserli hücrelerle bile başa çıkabilir siz yeter ki ona ihtiyacı olanı verin.
7 şifalı adım
2021 güçlü bir bağışıklık sisteminin, sağlığın
Aşı araştırmaları hangi aşamada? Faz 3 klinik çalışmalardan elde edilen ilk bulgular neler? İngiltere’de keşfedilen yeni mutasyon hayatımızı nasıl etkileyecek?
Hadi başlayalım...
Aşı olmayı hevesle bekleyenleri anlayabiliyorum. Küçük bir iğne olup, bir sene önceki normal hayatlarına geri dönmeyi umuyorlar. Tüm umut normal yaşama geri dönebilmek. “Aşı olunca maske takmamıza gerek kalmayacak değil mi Hocam?” şeklinde sorularla da çok sık karşılaşıyorum. Öncelikle aşının bir sihirli değnek gibi salgını bir anda sona erdirmesi söz konusu olamaz. Aşılar iddia edildikleri kadar başarılı olsalar dahi bu mümkün değil. Tüm dünya nüfusunu aynı anda aşılayamayacağınıza göre en etkili aşının bile salgını bıçak gibi kesmesi düşünülemez.
Kaldı ki geçen haftaki yazımızda hızla geliştirilen aşılarla ilgili aklı kurcalayan pek çok soru olduğunu gördük. Doğru bilgiye ulaşmanın tek yolu aşı çalışmalarıyla ilgili bilimsel yayınları incelemektir. Biz sadece bilimsel bilginin peşinden gidiyoruz. Aşı karşıtlığı yapmıyoruz. Bilimsel verilerin
Farklı ülkeler, farklı teknolojiler, basın açıklamalarında yüzde 90’ları aşan başarı oranları... Aşıların koruyuculukları hakkında gerçekte ne biliyoruz? Peki, hangi aşı daha etkili? Bu sorulara en iyi cevabı verecek olan tabii ki aşı çalışmalarının ta kendisi.
Pandemi hız kesmeden devam ederken, farklı aşı seçenekleri gündeme geliyor. Son günlerde bana yöneltilen sorular da hep bu konuyla ilgili. “Hocam hangisini yaptırmalı? “ “Ne kadar koruyor bu aşılar?” “Çin aşısı mı, yoksa Alman aşısı mı daha etkili?
Bugün bu soruların cevaplarını bulmak için aşıları ve etkilerini ortaya koyan bilimsel yayınları tarayacağız. Taraf tutmadan, objektif ve bilimsel bir bakış açısıyla bugün itibarıyla öne çıkan aşıları incelemeye çalışacağız.
CORONAVAC