Hava soğuduğunda iyi kanlanamayan, dolayısıyla iyi beslenemeyen deri kurur. Kapalı yerlerde çok ısıtılan ortamlar derinin su kaybının artmasına, daha da kurumasına yol açar. Kış gelince iklim gibi derimiz de farklılaştığı için besleyici içeriği zengin ürünleri tercih etmelisiniz
Kışın ilk habercileri serin havalar yavaş yavaş hayatımıza yerleşiyor. Şimdiden önümüzdeki soğuk ayların cildimizde ortaya çıkarabileceği sorunlara hazırlıklı olmak için bazı önlemler almakta fayda var. “Kışın soğuk, rüzgarlı, yağışlı günlerine uygun cilt bakımı nasıl olmalı?” diye dermatolog Dr. Arpi Tırpancı’ya sordum. Çok güzel ifade etti kışın neden cildimizin bakım gerektirdiğini. İşte Dr. Tırpancı’nın anlattıkları:
“Deri, vücudumuzun en büyük organı ve kendisini yenileyen hücre tabakasının yaklaşık 24-28 gün süren ömür döngüsüyle canlı, yaşayan, yenilenen çok iyi organize olmuş bir parçamız.
Kışın hava soğuduğunda vücut ısısı kaybını önlemek için derinin kan dolaşımı yavaşlar, kanlanmasında azalma olur. Bunun nedeni kalp, karaciğer, böbrekler gibi hayati önem taşıyan organların dolaşımını artırarak ısı kaybını önlemek. Bu şekilde soğuk havalarda kan dolaşımı azalan deriye temel besin
Bilimadamları tarafından araştırılan ve sonuçları açıklanan bazı sağlık çalışmalarını, Dr. Özgen Doğan’la değerlendirdik
Kardiyolog Dr. Özgen Doğan, HTV’de hazırlayıp sunduğum ‘Vip&Fit’ programıma misafir oldu. Kısa bir süre için New York’tan İstanbul’a geldi, yanında da son günlerde yayımlanan ilginç sağlık haberlerinden derlediği bir dosya getirdi. Bu ilginç haberlerden bazılarını sizler için seçtik:
1-Göz altlarında oluşan ‘Xanthelasma’ denilen sarımsı renkli plak şeklindeki deri kabartıları, kalp-damar hastalıklarında bir risk faktörü olarak kabul ediliyor. Danimarka’da yapılan 22 yıllık bir çalışmasının sonucunda bu tip kabartıları olanların iskemik kalp hastalıkları ve enfarktüs bakımından artmış riskleri olduğunu ortaya çıktı. Bu nedenle sarımsı plaklara önem verilmesi, doktor kontrolünde olunmasında fayda var.
2-Yine ilginç bir Danimarka çalışmasına göre, elma ve armut gibi beyaz etli meyvelerden yiyenlerin inmeye karşı daha iyi korundukları anlaşıldı. 10 yıl süren bu araştırmada 20 bin kişi incelendi. Beyaz etli meyvelerden tüketenlerin, bu meyvelerden yemeyenlere nazaran yüzde 52 oranında daha az inme riski taşıdıkları ortaya çıktı.
Vücudunuz normal çalışmak için program-lanmıştır ve onun normal çalışıp çalışmadığını kontrol etmek sizin göreviniz. Şöyle ayda bir, kendi kendinizi dinleseniz, belki de dikkatinizi çekebilecek birkaç minik sinyal bulabilirsiniz
Kalp çarpıntısı, düzensiz, hızlı veya yavaş kalp atışları, nefes darlığı, efor sırasında soluksuz kalma, eskiye nazaran daha çabuk yorulma, kalp bölgesinde bası hissi, çeşitli ağrılar ve anormal hisler, hafif yüksek seyreden tansiyon, yüksek kolesterol gibi bulgular; incelenmesi, kontrolü ve yerine göre takibi gereken durumlardan bazıları.
İnsanlar bu ve benzeri şikayetleri pek önemsemez. Yavaş geliştikleri için bunları çoğu zaman, yaşamlarının normal bir parçası olarak kabul eder, bunlarla yaşarlar. Hemen yılları suçlarlar ve bu tip şikayetleri doktora danışmak akıllarından bile geçmez. Oysa bu minik bulgular, belki de bize sunulmuş birer erken uyarı şansıdır ve olabilecek kalp-damar hastalıklarını önlemek için vücudumuzun verdiği öncü sinyallerdir.
Ani değişimlere dikkat
Bu anlattıklarım sadece kalp-damar sistemi için değil, cildimizden bağırsaklarımıza kadar her alan için geçerli. Mesela benler. Boylarında, renklerinde ve
HTV, 2 Ekim Pazar günü sabah saat 10’da Sağlık Bakanı Prof. Dr. Recep Akdağ’ın konuk olduğu programla yayın hayatına girdi. Ben de kanalda; iş, sanat, medya ve spor dünyasının ileri gelenleriyle sohbet programı yapacağım
Ağustos başlarıydı, dostum Nuri Çolakoğlu’nu aradım. “Ben de tam seni arayacaktım, yeni bir şey yapıyorum, sağlık kanalı açıyorum, muhakkak yarın buluşalım” dedi, daha “Merhaba” diyemeden. Sağlık kanalı yıllardır hep konuşulan, fakat bugüne kadar kimsenin yapamadığı bir şeydi. Çok sevindim, heyecanla, “Tamam buluşalım” dedim ve buluştuk. Nuri’nin odasında Sibel Güneş ve Gültekin Uçkun vardı. Biraz sonra İlhan Kirit de katılınca tüm üst yönetim bir araya gelmiş oldu. Nuri heyecanla, o hiç durmadan çalışan ve inanılmaz projeler üreten, 24 saati 36, hatta 48 saat olarak yaşayan beyniyle hazırladığı projeyi anlattı ve “Hadi sen de ne yapacaksan karar verelim, hemen planlamaya başlayalım, 2 Ekim’de yayına gireceğiz, çok işimiz var” dedi.
O kadar güzeldi ki anlattıkları, bir doktor olarak kendimi sağlık programları bonmarşesinde hissettim. Gündüz programları çok çeşitli, beğen beğen al, hepsi ilginç, bütün programlar seyircinin anlayıp, uygulayabileceği
İçinde yaşadığınız ana ait olmayan düşüncelerin, sizi uzaklara götürmesine izin vermeyin
Geçen gün, Londra’da psikolog olarak çalışan ve haftanın pek çok günü, genç yaşına rağmen televizyonlarda mesleğiyle ilgili konuşmalar yaparak göğsümüzü kabartan psikolog Özden Bayraktar’la konuşuyordum. Konu, kimsenin anı yaşayamadığı, geceleri ileride olacakları düşünüp veya geçmişin pişmanlıkları içinde boğulup uykusuz kalındığını, günlerinse yorgunluk ve düşünce karmaşası içinde geçtiğiydi. Özden, kısa süre önce konuyla ilgili, Londra’da yaşadıklarını hatırlayarak, şunları anlattı, aynen aktarıyorum: “Tate Britain Sergi Salonu’nda, uzaktan duyduğum nefis bir melodiye doğru yürüdüm. İlerideki büyük odanın içinden yükselen Bach’ın melodisi daha sonra yerini bir kilise müziğinin sihirine bıraktı. Ve işte o odada, büyük bir ekranda oynayan görüntülere takılıp kaldım.
Beklediğim hareket gelmedi
Karşımdaki görüntü, bir havaalanından çıkan insanların görüntüsüydü. Yavaş çekim ve bu etkili müzikle, insanların hareketleri, adımları, vücut salınımları, her anları öylesine büyüleyici görünüyordu ki! Birkaç dakika seyrettikten sonra daha çok hareket içeren bir kare gelecek , bir şey
Vücudumuzun atmosferik olaylara tepki gösterdiği biliniyor. Sıcak veya soğuk gibi değişimlere karşı organizmamız kendini sürekli ayarlıyor
Çeşitli ağrıların ve bazı dolaşım sistemi sorunlarının zaman zaman hava koşullarıyla ilgili olduğuna kuşku yok.
Bazı insanlar ve özellikle de kadınlar, hava durumundaki değişimlere karşı daha duyarlı. Kadınlar üzerinde yapılan bazı araştırmalarda, birçoğunun genel olarak yazın kendilerini daha iyi hissettikleri tespit edildi. Işığın duygu durumu ve depresyon üzerindeki etkisine ek olarak yaz aylarında kadınların dışarıda daha çok vakit geçirmeleri ve fiziksel egzersiz yapmaları, bu durumu kısmen açıklayabilir.
Mevsimle ilgili duygu durumu değişimleri, hormonlar ve biyoritm arasındaki bağlantılar, araştırmacıların ilgisini çekiyor. Aradaki bağlantının biyolojik bir anlamı olabilir çünkü dişilik hormonları östrojen ve progesteron dalgalanmalarının biyoritmleri etkilediği biliniyor. Bu aynı zamanda kişinin östrojene veya progesterona karşı ne kadar duyarlı olduğuyla da ilgili.
Hastalıklarla ilişkili
Hava şartlarındaki değişim ne kadar ani ve hızlıysa duyarlı kişilerin yakınmaları da o kadar artıyor. Organizma, hava kütlesindeki
Beynin yaşlanmasında en önemli faktörün, beynin kan dolaşımı olduğu konusunda fikir birliği var
Geçen gün 20 yıllık mesai arkadaşım Kardiyolog Dr. Murat Kınıkoğlu’yla sabahın erken saatlerinde İntermed’de benim odamda çay içiyorduk. Dr. Murat’la bunama ve Alzheimer konferansının yankıları hakkında konuşuyorduk. O kadar güzel anlattı ki görüşlerini, sizler için özetlemesini rica ettim. İşte aynen aktarıyorum Dr. Murat Kınıkoğlu’nun Alzheimer ve bunama konusundaki sözlerini:
“Amerikan Sağlık Teşkilatı geçen nisanda ‘Bunama ve Alzheimer hastalığından korunma’ konulu bir konferans düzenledi. Dünya çapındaki uzmanların katıldığı toplantıda ister bitkisel, ister farmakolojik olsun, halen bunamayı engelleyecek ilaç olmadığı konusunda fikir birliğine varıldı. Bu şu anlama geliyor, eğer şu anda hafızanıza iyi geldiği düşüncesiyle herhangi bir ilaç veya vitamin yutuyorsanız, boşuna yutuyorsunuz. (Şahsen bu tip ilaçları hastalarıma yazmıyorum, ancak hasta alıyorsa ve -plasebo etkisiyle- faydalandığını düşünüyorsa kesmesi için ısrar etmiyorum)
Araştırmacıların son yıllarda üzerinde çalıştığı konuların başında ‘beynin yaşlanması’ geliyor. Beyin yaşlanmasında en önemli faktörün, beynin
Her sene, okullar başlarken gündeme gelen bu iki soru hakkında bilgi vermeye çalışırım. Bu sene de geleneği bozmadım, işte ailelere birkaç tavsiye
Küçük çocukların görme kontrollerinin ve göz muayenelerinin okula başlarken yaptırılması gerekiyor. Ben kendi kızımda yaşadım, ilkokula başladıktan bir süre sonra, tesadüfen gözlerinin 3.75 miyop olduğunu öğrenmiştik. O zamanlar Almanya’da dahiliye ihtisasımı yapmış ve İstanbul’a yeni dönmüştüm. Almanya’da rutin muayeneleri yapıldığı için, böyle bir sorunu olacağı aklıma bile gelmemişti.
Kızımın 20’li yaşlarına geldiğinde Dr. Sinan Göker’in miyop sorununu lasikle düzeltmesinin ertesi günü, yüzünü yıkarken aynaya bakıp, “Baba, yüzümü görüyorum” diye sevinçle bağırmasını hiç unutmam. O anda hissettiğim mutluluğu ve vicdan azabını da. Siz de benim yaptığım hatayı yapmayın, çocuğunuz okula başlarken, mümkünse 3-3.5 yaşında ilk kez olmak üzere, görme kontrolünden geçirtin.
Ağrı nedeni sırt çantaları
Okul çağındaki çocuklarda dikkat edilmesi gereken ikinci husussa okul çanta- ları. Uygun olmayan veya yanlış taşınan çantanın sırt ve omuz ağrılarının, gelecekteki bu bölgelerle ilgili bazı sorunların kaynağı olabileceğini