Bu yaklaşımda insanların zihin ve vücut durumları bir arada ele alınıyor. Kilo vermekten, hastalıklarda iyileşme süreci-nin hızlanmasına, hayatın tadını çıkartacak pozitif düşüncelere sahip olmaya kadar çok çeşitli durumlarda siz kendi zihninizin gücünden yararlanabilirsiniz
Tıpta son yıllarda birçok konuda olduğu gibi, bazı işleyiş şekillerine bakışta da değişiklikler oluyor. Bu değişiklikler bazı otoritelerce kabul görüyor, baştacı ediliyor. Bazı otoritelerse tam tersine, “Hadi canım, bu da saçmalık” diyecek kadar kesin dille reddediyor. Aradan bir süre geçiyor, bu değişiklikler ya kendilerine yer ediyorlar veya kaybolup gidiyorlar. Bu ‘Zihinvücut’ yani ‘Bodymind’ kavramı da bu tip yeniliklerden biri. Yalnız anladığıma göre bu kavram deneme sürecini başarıyla geçti ve artık yavaş yavaş dünyada kendine hak ettiği yeri buldu.
Bu ‘Bodymind’, ‘Zihinvücut’ veya daha geniş anlamda ‘Fonksiyonel Tıp’ da nereden çıktı diyeceksiniz şimdi. Aslında çok önceden çıkmıştı da, yeni yeni kıymeti anlaşıldı, yeni yeni batı tıbbı bu yönde de daha çok düşünür oldu. Klasik tıp anlayışı hastalıkları ve insan vücudundaki düzensizlikleri, rayından çıkmış olayları teleskopik bir bakışla,
Piknik sezonu açıldı. Peki etlerin mangal ve ızgarada yanlış bir şekilde pişirilmesiyle oluşan zararlı maddelerin oluşumunu nasıl önleriz?
Güneşli günler geldikçe geleneksel alışkanlığımız, mangal ve ızgara keyfi, günlük hayatımızda yerini almaya başlıyor. Aslında hafta sonu ya da tatilde piknikte, bahçede mangal yapmak yazın tüm dünyada bir keyif oluyor. Memleketimizde bu keyif iyice yaygınlaşmış ve otoyol kenarlarından şehir içindeki parklara kadar da yayılıyor üstelik. Mangalda et ve sucuk pişiren hemen hemen herkes birbirine “Aman dikkat et çok yeme kilo alırsın” veya “Aman dikkat et kolesterolünü unutma” gibi uyarılar da yapar. Peki hiç düşündünüz mü acaba kilolar ve kolesterol dışında mangalda veya barbeküde et veya benzeri besinleri pişirmenin sağlığımıza başka zararı olabilir mi?
Araştırmalar etlerin mangal veya ızgara üzerinde yanlış şekilde pişirilmesiyle iki farklı kanserojen (kansere yol açabilen) maddenin ortaya çıktığını gösteriyor. Bunlar hem etin yanmasından hem de ete temas eden dumandan oluşan iki değişik kanserojen maddedir. İlki heterosiklik aminler denen zararlı maddelerdir ve bunlar etin fazla pişip yanması sırasında yüksek sıcaklıkta ortaya
Parkinson gibi rahatsız eden titremelere, istemsiz hareketlere ve kasılmalara yol açan hareket bozukluğu tedavisinde kullanılan beyin pilleri, başarılı sonuçlar veriyor
Geçenlerde eski dostum, beyin cerrahı Op. Dr. Ali Zırh’la öğle yemeğinde buluştuk. Ben kendisini Amerika’da tanımıştım. O zamanlar Parkinson hastalığının cerrahi tedavisiyle uğraşıyordu. Hâlâ da bu alanda çalışıyor, tabii çok daha modern ve gelişmiş tekniklerle. Neler yaptığını sordum, “İşim pillerle artık, Parkinson hastalarına beyin pilleri takarak onları rahatsız eden titremelere ve istemsiz hareketlere, kasılmalara mani olmaya çalışıyoruz” dedi. Bu yeni gelişmeyi hem kendim hem de sizin için anlatmasını rica ettim. İşte, Dr. Ali Zırh’ın ‘beyin pilleri’ uygulaması hakkında anlattıkları:
“Beyin pilleri, başta Parkinson olmak üzere pek çok hareket bozukluğunun cerrahi tedavisinde son yıllarda giderek yaygın olarak kullanılan, karmaşık elektronik cihazlar. Takıldıkları hastalara çoğunlukla büyük rahatlık sağlıyor. İlaç tedavisine cevap vermeyen veya istem dışı hareketler gibi şiddetli yan tesirlerin gözlendiği ileri evrelerdeki Parkinson hastalarında, hastalık şeklinde yerleşmiş boyun
Geçen cumartesi günü İstanbul Hilton Hotel’de ‘Kardiyolojide ve Tıpta Yenilikler’ isimli bir konferans düzenlendi. Konferansı sevgili sınıf arkadaşım, kardiyolog Prof. Dr. Faruk Erzengin organize etti. Bu alandaki son yenilikler tanıtıldı. Konferansa katılan kardiyolog Prof. Dr. Clemens Von Schacky, yeni Omega-3 testini anlattı.
Kandaki her türlü yağ ölçülüyor
Omega-3’ün hayatımızdaki yeri tartışılmaz. Anne karnındaki bebekten gençliği korumaya, cilt güzelliğinden kalp krizine önemi, herkes tarafından kabul ediliyor. Ediliyor da, acaba aldığımız omega-3 bizleri yeterince koruyor mu? Stanford Üniversitesi’nden Prof. Dr. Harris ve Münih Üniversitesi’nden Prof. Dr. Von Schacky, bu sorunun cevabını bulmak için omega-3 testini geliştirmiş. Ülkemizde de kullanılan bu test, kandaki omega-3 miktarını ölçmenin yanında, omega-6 ve trans yağlardan, doymuş yağlara kadar 23 çeşit yağ düzeyini ölçüyor.
İdeal değerler
Prof. Schacky ile konferansta uzun uzun konuşma fırsatım oldu. Kendisi yakın gelecekte kişilerin kolesterol baktırır gibi, omega-3 indeksine baktıracaklarını, hatta bazı durumlarda risk ölçmek için bu testin diğerlerinden daha öne geçeceğini söylüyor. Omega-3
Fazla sigara, alkol ve kafein kullanımı, kalsiyum emilimine engel olarak osteoporoza neden oluyor. Kadın hastalığı olarak bilinen osteoporoz, erkeklerde de azımsanmayacak oranlarda görülüyor
50’li yaşlara gelen kişilerin, sadece osteoporoz nedeniyle, sağlık ve estetik sorunlarıyla karşılaşmaları tatsız bir şey doğrusu. “Teyzem düştü, kalçasını kırdı” diye başlayan hikayeler vardır. Aslında teyzenin kalçası osteoporoz nedeniyle ağırlığa ve dönüş hareketine dayanamamış, önce kırılmış, teyze de sonra düş müştür çoğunlukla. Bu konu hakkında nükleer tıp uzmanı Dr. Mari Benli’yle konuştuk. İşte kendisinin osteoporoz hakkında verdiği bilgiler:
“Osteoporoz ‘gözenekli kemik’ demektir. Normal kemiğin iç yapısı, küçük gözenekli sünger gibidir. Osteoporozda, süngerimsi yapının gözenekleri büyür ve sayıları çoğalır, kemik yapısı da haliyle azalır. Bu durum kemiğin giderek zayıflamasına, kolay kırılır bir hal almasına neden olur. Yaş ilerledikçe, özellikle 35 yaşından sonra kemik yoğunluğu azar azar eksilmeye başlar. Kemik ve hormonlarla ilgili olanlar başta olmak üzere, bazı hastalıklar geçiren, kalsiyum dengesi üzerine etkili ilaçlar kullanan kişilerde kemik yoğunluğu kaybı
Gebelikte yaşanabilecek herhangi bir sağlık sorunu sadece anne değil, bebek için de risk demek. Diş hekimi ve jinekolog hekim arasında kurulacak sıkı bir iletişimle gebeliğin herhangi bir anında güvenli ve etkin diş tedavisi mümkün
Hamilelikte dişler ve diş bakımına özen gösterilmesi hem anne, hem de bebeğin sağlığı için çok önemli. Konuştuğum bazı hamilelerin konuya yaklaşımlarından, bu dönemlerinde dişlerine gereken ilgiyi göstermedikleri ve bazı şeyleri yanlış bildikleri anlaşılıyordu. Diş hekimi Sezen Yılmaz'la hamilelerde diş sağlığını konuştuk, bu konuda bazı merak edilenlere verdiği cevapları aynen aktarıyorum.
* "Her gebelikte bir diş kaybedilir" sözü doğru mu?
Posa, kolesterolün düşürülmesi, kan şekerinin dengelenmesi gibi etkileriyle sağlığı olumlu yönde destekler. Günde 25-35 gram kadar alınmalıdır. Fakat çoğu kişi yeterli sebze meyve ve tam tahılları tüketmediği için ihtiyacı olan posayı karşılayamıyor
Her sağlıklı beslenme yazısında ‘lif’yahut ‘posa’ kelimeleri mutlaka geçer. Ve peşinden ‘bol posalı beslenin’ önerileri gelir. Peki, bol posalı beslenmek ne kadar posa almak demek acaba? Acaba az mı posa alıyoruz, yoksa fazlasını mı? Posa konusunu diyetisyenimiz Müge Başer'le konuşuyorduk, çok güzel anlatıyordu, ben de sizler için yazmasını rica ettim. İşte Müge'den posalı beslenmeye dair bilgiler:
“Posa vücudun yiyeceklerden aldığı ancak sindiremediği ve kan dolaşımına giremeyen kompleks karbonhidratlardır. Çözünür ve çözünmeyen posa şeklinde iki çeşidi vardır.
Başlıca bitkisel kaynaklı yiyecekler posa içerir. Posa, öncelikle bağırsak hareketlerinin düzenlenmesiyle kolesterolün düşürülmesi, kan şekerinin dengelenmesi gibi sağlığı olumlu yönde destekler, kilo kontrolüne de yardımcı olur. Posa bu yararlı etkileri için ortalama olarak günde 25-35 gram kadar alınmalıdır. Fakat çoğu kişi yeterli sebze meyve ve tam
Dişler, yaşlılık çizgileri ve yüzdeki diğer kusurlar yüz tasarımı adı altında tek bir yöntemle tedavi edilebiliyor
Geçen gün komşum diş hekimi Emek Külür’le konuşuyorduk. Öğle saatiydi, ikimizin de vakti vardı, İntermed’deki odamda bana diş ve yüz estetiğini birleştirerek yaptıkları yüz tasarımını anlatıyordu. Haliyle bu konu ilgimi çekti. “Acaba hem diş, hem yüz estetiğini aynı anda yaptırmak benim gibi yaşı ilerlemiş bir insanda nasıl etki bırakır?” diye düşündüm. Külür, aklımdan geçen soruların cevabını verdi:
“Tasarım, hayatın her alanında önemli bir iştir. Evimizi, giysilerimizi, hatta hayatımızı tasarlayıp bizi mutlu edecek uzmanlar ararız çoğu kez. Bunu yaparken de mümkün olduğunca gerçeğe yakın olmak isteriz. Söz konusu bedenimiz olduğundaysa, bu özeni yeterince gösteremeyiz. Yılların izleri de üzerine eklendiğinde, ruhumuzla aynı yaşı taşımayan yorgun bir beden aynada bizi seyreder. Özellikle yüzümüzdeki yıpranma nedeniyle bir süre sonra estetisyenlerin kapısını çalarız. Burnumuzu, kırışıklıklarımızı düzeltmesini isteriz. Oysa cildimizdeki bu değişimi tetikleyen nedenler ortadan kalkmadan yüzümüz, başka bir bölgesiyle tekrar alarm verir. Güzellik bir bütündür.