Haksızlığa karşı duranlar

2 Mayıs 2020

Sinemasız günlerde imdadımıza kalitesini gittikçe arttıran TV ve dijital platformlar koşuyor. Son zamanlarda izlediğim en güzel film Arjantin yapımı, ‘Kahramanca Kaybedenler’ oldu. 2001 yılında Arjantin’in küçük kasabası Almina’da, yerel halk bir araya gelerek ekonomilerini düzeltebilmek, tarım ürünlerini daha iyi pazarlayabilmek için bir kooperatif kurmayı akıl eder. Bu işi başlatmak için terkedilmiş büyük siloları satın almak ilk adımdır. Gerekli parayı aralarında imece usulü toplayıp, karşılığında bankadan kredi çekmek hedefiyle yola çıkarlar. Krediyi çekebilecek miktara ulaşırlar, parayı bankaya yatırmalarının ertesi günü ülkenin ekonomik sistemi çöker ve kişisel mevduatlara el konulur. Arjantin politik ve ekonomik durumu bize çok benziyor.

2001’de Arjantin’de yaşanan ekonomik kriz mağdurlarının kendilerine kumpas kuranlara karşı planladıkları intikamı öyküleyen film Eduardo Saccherdi’nin romanından uyarlanmış. Durumdan ders çıkarmasını bilenlere ilaç gibi gelecek bir Robin Hood

Yazının Devamı

Orta sınıf hayalleri

25 Nisan 2020

Sinemalarda salgın nedeniyle vizyon göremeyen filmler teker teker TV’lere, her gün programları zenginleşen dijital platformlara düşüyor. Örneğin Başka Sinema vizyon takvimini, Blu TV de film başına ücret karşılığı gösterime soktu.

Festivalleri dolaştıktan sonra Vivarium da bu aylarda, vizyona girmesi gerekirken salgın kurbanı oldu ve BeinConnect sinema salonunda gösterimde. İlginç öyküsüyle, metaforik göndermeleriyle son zamanlarda izlediğim iyi filmlerden biri Vivarium. Yer yer bana geçen yıl izlediğimiz ‘Mother/Ana’yı veya modern klasik ‘Truman Show’u anımsattı. Ana’da Jennifer Lawrence-Javier Bardem ikilisi, insanlık tarihini bir ev içinde yaşamıştı. Truman Show ise malum, sanal bir stüdyoda kurgulanmış ve milyonlarca göz tarafından gözlenen bir yaşamı anlatmıştı. Vivarium, bir ev bir araba mutlu bir aile beklentisi içindeki orta sınıf insanlara, müthiş göndermelerle bezeli. Black Mirror veya öncüsü Twilight Zone tarzı fantastik bir anlatımla gerilim ve korku öğelerini harmanlıyor.

Anaokulu öğretmeni Greta

Yazının Devamı

Kumarbaz kuyumcunun maceraları: Uncut Gems

18 Nisan 2020

Bu yılın Oscar ödüllerinde en çok haksızlığa uğrayan film tartışmasız ‘Uncut Gems’ oldu. Safdie Kardeşler’in yönetmenliğinde nefes nefese bir tempo içinde, karakterinin stresini seyirciye aynı oranda yansıtan bir film oldu. Öykü, New York’un mücevhercileriyle ünlü 47. Caddesi’nde dükkanı olan hayatı batmak ve çıkmak arasında geçen kumar bağımlısı bir karakterin peşinde geçiyor. Adam Sandler’in canlandırdığı kumar bağımlısı kuyumcu Howard, sürekli konuşabilen, hareket içinde olan ajite bir karakter. Bir süre sonra seyirciyi de kendi stresli dünyasının içine alıyor.

Borçlarından dolayı peşinde olan Mafya tetikçilerinden her seferinde bir yolunu bulup kurtulsa da sonunda başladığı yere tekrar geri dönmek zorunda kalıyor.

Borçlarından kurtulma fırsatı Afrika’da bulup, getirttiği özel bir opak taşta saklı. Açık arttırmadan kazanacağı parayla kurtulma hayalleri içindedir. Dükkanına gelerek taşın güzelliğinden çok etkilenen basketbol efsanesi Kevin Garnett hemen satın almak ister.

Yazının Devamı

Erkek dünyasında iki kraliçenin taht oyunları

11 Nisan 2020

'İskoçya Kraliçesi Mary’ vizyonda es geçtiğim bir mücevher çıktı. 1500’lü yıllarda İngiltere Kraliçesi Elizabeth ve İskoçya Kraliçesi Mary Stuart arasındaki iktidar savaşını anlatıyor. 45 yıl boyu İngiltere’yi evlenmeden idare eden, bu nedenle adı Bakire Kraliçe’ye çıkan Elizabeth üzerine çok film yapıldı. Mary Stuart ile olan taht kavgası, en son 1971 tarihli yine aynı adlı filmde anlatıldı. İki efsane oyuncu Vanessa Redgrave (Mary) ve Glenda Jackson (Elizabeth) karşılıklı döktürdükleri film, 5 dalda Oscar adaylığı almıştı. Bu yeni versiyonu da bu yıl iki dalda (Kostüm ve Makyaj) adaylık aldı. Bu kez Elizabeth olarak Margie Robbie, Mary Stuart rolünde ise Saoirse Ronan var. Her ikisi de tek kelimeyle mükemmel performanslar sergiliyor.

Tiyatro yönetmenliğinde kazanılmadık ödül bırakmamış, Josie Rourke ilk uzun metrajında harika işler başarmış. Acımasız erkek dünyası içinde varlıklarını korumaya çalışan iki kadının, kararlılık, zeka dolu mücadelesini etkileyici bir sinema diliyle anlatıyor. Kadın

Yazının Devamı

Mükemmel bir polisiye dizi: The Sinner

4 Nisan 2020

Üçüncü sezon bölümleriyle ‘The Sinner’ kendisinden bekleneni yerine getiren bir dizi. Geçmiş travmalarının bilinçdışı olmasıyla ortaya çıkan cinayetler ve onları psiko-analitik akılla çözmeye çalışan dedektif Larry Ambrose’un (Bill Pullman) hayat verdiği dizi polisiye türünün gerilim yapısını da sağlam kuruyor. İlk sezonu hatırlayacak olursak, Jessica Biel’in mükemmel canlandırdığı, sorunlu karakter Cora Tanetti dizide işlediği bir cinayet sonrası geriye dönüşlerle hafızasını tazeliyor ve gizemi izleyiciyle birlikte çözüyordu. Özel yaşamı düzensiz, sorunlu cinayet masası dedektifi Ambrose olaylara farklı bakış açılarıyla yaklaşarak en önemlisi, zanlıları anlayan onların güvenini kazanarak sonuca ulaşmayı seven birisi. Jessica Biel ikinci sezondan itibaren diziye oyuncu olarak değil yapımcı olarak devam ediyor.

Üçüncü sezonunda Dorchester kasabası yakınlarında bir ara yolda olan ve sıradan gözüken bir trafik kazasında yaşamını kaybeden Nick’in ölümünden

Yazının Devamı

Freud ve kanlı cinayetler

28 Mart 2020

Corona’lı günlerde küçük ekranın sunduklarıyla yetinmek durumundayız. Netflix’de yayımlanan ilk Avusturya dizisi, Freud ilgimi çekti. 8 bölümlük dizi, Sigmund Freud’un nörolog olarak çalıştığı ilk yıllarına uzanıyor ve onun hipnozla uğraştığı, bilinçaltı kuramını yerleştirmeye çalıştığı dönemi bir seri cinayet öyküsüyle harmanlayarak anlatıyor.

1886 yılının Viyana’sında başlıyor öykü. Freud, hipnoz yaparak bilinçaltını aydınlatabileceğine inanmaktadır. Tek sıkıntısı henüz geliştiremediği hipnoz gücüdür.
Öykünün ikinci önemli karakteri olacak olan Fleur Salomé (Ella Rumpf) adlı genç kadın ise aristokrasiye bir malikanede yaşamaktadır. Salomé, burada yapılan ruh çağırma ve geleceği görme seanslarında şehrin önemli kişilerini bir araya getirmektedir. Doğaüstü güçleri olan medyum olduğuna inanılmaktadır. İşin perde arkasında hipnoz gücüyle Salomé’yi etkileyen, Sophia ve eşi Viktor von Szapary adlı eski Macar asilleri vardır. İmparatora

Yazının Devamı

Yeni neslin görmesi gereken 15 film

21 Mart 2020

Geçen günlerde bir mekanda arkadaşlar ile sinema üzerine konuşuyorduk. Masamıza utangaç tavırlı on altı, on yedi yaşlarında bir genç yaklaştı. Kendisini tanıttı ve ileride film yönetmeni olmak istediğini söyledi. Konuşmalarımıza kulak misafiri olduğunu, bahsettiğimiz Fellini, Kubrick, Coppola, Kubrick, Hitchcock gibi yönetmen isimlerinden yola çıkarak, hangi filmleri seyretmesi gerektiğini sordu. O gün, yeni nesilden birçok gencin nitelikli sinema seyretmeye nereden, hangi filmlerle başlayacağını bilmediğini düşündüm ve 15 filmlik bir liste yaptım. Tabi ki bu liste yüzlerce filme kadar uzar, gider. Yeni neslin ‘hiperaktif’ gençlerinin sıkılmaması için seçkilerimde 60’lı yıllarda ve sonrasında çevrilmiş, türlerine yeni bir soluk getirmiş filmler olmasına özen gösterdim. Yine de değişmez klasiklerden birkaçını eklemeden duramadım.

Listedeki; ‘Büyük Lebowski’ günlerini aylaklıkla geçirmeye niyetli bir adamın istemeden dahil olduğu olaylar karşısındaki tepkilerini ve tepkisizliğini muhteşem bir

Yazının Devamı

Fellini 100 yaşında

14 Mart 2020

Federico Fellini’nin doğumunun 100. yılı, dünya çapında gösterim ve etkinliklerle kutlanıyor. Hayalle gerçeği, masumiyetle günahı, kutsallıkla banaliteyi pervasızca iç içe geçiren Fellini’nin sinematografisine, önemli filmleriyle bir göz atalım. Bu önemli filmlerden ‘8 1/2’ ve ‘Tatlı Hayat’ yenilenerek tekrar gösterime giriyor.

Sinemayı tanımlaması bile nevi şahsına münhasır: “Sinema hayatı anlatmanın, Tanrı’yla yarışmanın kutsal bir yoludur. Başka hiçbir meslek, tanıdığımız bildiğimiz dünyaya bu kadar benzeyen fakat aynı zamanda bilmediğimiz, tanımadığımız dünyaları yaratmaya imkân tanımaz.”

Onda neyin gerçek, neyin uydurma olduğunu anlamak kolay değildir. Zaten kendisini hep iyi bir yalancı olarak tanımladı. Bütün filmleri, kendi yaşamından esintiler taşıdı. Hep kendisini çekti, fakat bir yönü hiç değişmedi, her zaman İtalyan kaldı.

TATLI HAYAT

Yazının Devamı