Kırsalda geçen iyi bir gerilim

25 Mart 2018

Bu hafta göste-rime giren 4 Türk filmi izleyicinin tercih şansını zorluyor. Kafam karışık olarak “Martı”yı seçtim. İyi ki de seçmişim. Son zamanlarda yaptığım en iyi tercihlerden oldu.

İlk uzun metrajında Erkan Tunç oldukça başarılı bir senaryo ve yönetmenlik çalışması sunuyor.

TV ve sinemanın mutfağından gelme Tunç, Birol Güven’in de yapımcı desteğiyle, ilk film için oldukça uzun 137 dakikalık bir öykü anlatıyor. Öykü ustaca işlenmiş, sarkmıyor ve gerilim finale doğru arttıkça artıyor. Küçük eksiklikleri tabii ki göz ardı ediyoruz.

Torbalı’da bir tavuk çiftliğinin bakımıyla uğraşan genç çift Mediha (İrem Sak) ve Yakup’un (Onur Buldu) sakin ve izole bir yaşamları kendilerine yardımcı gelen başka bir çiftle tamamen değişir.

Rıza (Öner Erkan) ve Nurgül (Sahra Şaş) çiftlik işlerine yardımcı olmak için patron tarafından gönderilmiştir. Yakup’un muhafazakar ve tek düze dünyası yeni çiftin özgürlükleri karşısında sarsılır.

Mediha ise Nurgül’ün uçarı fikirleri karşısında o güne değin yaşadık-larını sorgulamaya başlar.

Öykü adım adım gerilimini artırıyor. Final bölümündeki sürpriz ise seyirciyi ters köşeye yatırıyor.

Oyunculuklar karşısında tek bir kötü söz söylemek mümkün değil.

Yazının Devamı

Füzyon cazın en enerjik şekli

20 Mart 2018

Füzyon caz sevgim gene canlandı. İzmir Caz Festivali kapsamında dinlediğim İsviçreli grup Bconnected Jazz Band, güzel performansıyla füzyon caz damarıma tekrar girdi. Füzyon, aynı kelime anlamı gibi cazda bir sentez sunar. Miles Davis ustanın dehasıyla doğan bir caz türü olarak da tanımlanabilir. Cazın eşsiz ruhu rock, soul, blues, funk ve etnik müzikle harmanlanıyor bu türde. Esasında, olay 60’ların sonunda efsane topluluklarından Mahavishnu Orchestra’yla ilk tohumlarını atar. John McLaughlin gibi bir gitar virtüözünün liderliğindeki grubun bünyesinde cazın, rock ile kıvamında bir birlikteliği ortaya çıkar. Kimler çalmıştır kimler bu grupta... Davulda Billy Cobham, kemanda Jean Luc Ponty, keyboard ustası Jan Hammer. Grup, 75’te dağılır. Miles Davis, bu gruptan esinlendiği kabul edilse de 69’da yaptığı ‘Bitches Brew’ albümüyle füzyonun bir caz müzisyeninden ilk örneğini üretir. Onun 80’lerde yaptığı ‘Under The Arrest’, ‘Decoy’ ve ‘Tutu’ bu türe uyan olgun albümlerdir.

Bu türün en efsane grupları arasında Weather Report ve Return To Forever en başta gelir. Weather Report, her zaman çok sevdiğim bir grup oldu. Onlardan ‘Birdland’, ‘A Remark You Made’ ve ‘Black Market’ en sevdiğim caz

Yazının Devamı

Keyifli bir yolculuk Mekânlar ve Yüzler

18 Mart 2018

Kendini iyi hisset filmlerine gerçekten ihtiyacımız olan günler yaşıyoruz. ‘Mekânlar ve Yüzler’ bana bu duyguyu yoğun bir şekilde yaşattı. 88 yaşına gelmiş kadın yönetmen Agnés Varda ve 33 yaşındaki fotoğraf sanatçısı JR, birlikte köyleri ve kasabaları dolaşarak insanların fotoğraflarını çekiyorlar. Onları büyütüp evlerin duvarlarına yapıştırdıkları dev afişlere dönüştürüyorlar.

Sanatçı yaratıcılığını köylülerin, işçilerin hayat hikayeleriyle süslüyorlar. Resimlerdeki yüzler yapıştıkları duvarlardaki yarıklarla örtüşüyor, anlamlı bir görselliğe dönüşüyor. Fransa kırsalının yeşil doğası, kıyıları, dalgaları, kumları görselliği ferahlatıyor. Nefes aldırıyor insana. Varda’yı insan olarak tanımak için eşsiz bir fırsat.

Diktatörlük sonrası çıkmaz

Diktatörlüğün, kötülüğünü göstermekten çok bunu düşündüren bir film ‘Stalin’in Ölümü’. Kanlı ve acımasız bir döneme sadece Stalin’in yaşamdaki son günlerinden bakıyoruz.

Onun ölümünden sonra yaşananları kapkara bir mizah içinde izliyoruz. Yeni liderin kim olacağı arayışının iktidardakiler arasında yol açtığı öne çıkma telaşı ve entrika savaşı güldürüyor.

Hızlı bir İngiliz komedi akışı içinde, karakterleri fazlasıyla karikatürize tiplemeler olarak

Yazının Devamı

Rock sahnesinin kavgacı kardeşleri

13 Mart 2018

Rock dünyasının en kavgalı ikilisinin kardeş olması sık rastlanan bir olay değildir. Beatles’tan sonra gelen en önemli İngiliz gruplarından Oasis’in iki kardeşi Noel ile Liam Gallagher arasındaki büyük kavgalar yaralanmalara kadar gider. Liam, kendisinden 5 yaş büyük olan Noel’le asla geçinemedi. Sahnede bile kavga ettikleri, küsüp birisinin konseri bıraktığı olaylar vaka-i adiyeden... Son vukuatlarından birisi, yakın tarihte, 2010’da Brit Pop ödüllerinde vuku buldu. Son 30 yılın en iyi albümü olarak seçilen Morning Glory ödülünü alan Liam, tüm Oasis üyelerine teşekkür edip kardeşinin adını anmadan, küfrederek ödülü seyircilere doğru fırlattı. Grup, 2009 yılında Paris konserlerinde her iki kardeşin de sıkı bir kavgasından sonra dağıldı, konserleri iptal edildi.
İki kardeş, bu yıl birer solo albüm çıkardı. Önce Liam, bir ay sonra da Noel... Müzikalite açısından yaratıcılıkları hâlâ 10 numara olan kardeşler, şu sıralar turnede. Liam’ın albümü ‘As You Were’ haliyle Oasis esintileriyle dolu. Tabii ki esas kaynak Beatles, The Jam gibi baba gruplar... Adele ve Beck gibi sanatçılarla çalışan, LA kökenli Greg Kurstin ve Andrew Wyatt ile besteler üzerine çalışmış. Albümde seçtiğim

Yazının Devamı

Teyellere işlenen sırlar

11 Mart 2018

Orijinal adı ‘Phantom Tread’ olarak vizyona giren son Daniel Day Lewis, mükemmeliyetçiliği kaçırılmayacak bir görsel şölen. Yönetmen Paul Thomas Anderson ile ‘Kan Dökülecek’ sonrası ikinci işbirliği Lewis’in ve bence Oscar’da hakkı yenilenlerden. Üç kez bu ödülü kazanmış olması aleyhine çalıştı gibi.. 50’li yıllarda Londra’da elit kadınlara elbise diken bir terzihanenin yaratıcı beyni Reynolds Woodcock’a can veriyor bu kez. Kadınların ondan dikilmiş bir elbiseye sahip olmak için rica minnet gittiği huysuz, detaycı, içine kapanık bir adam. Gece gündüz elinde eskiz defteriyle yaşayıp, gecenin bir vakti kalkıp elbise provası yapabilen tutkulu bir modacı. En büyük yardımcısı yanından hiç ayrılmayan kızkardeşi Cyril’dir. Diktiği elbiselere kadın tenine dokunur gibi dokunuyor, hissediyor, okşuyor. Günün birinde tanıştığı Alma onun yeni ilham perisi olur. Onun bedeni yaratıcılığını körükler. Alma onun hayatına soktuğu diğer ilham perileri gibi sessizce geçip gitme niyetinde değildir.

6 dalda Oscar adaylığına karşın sadece kostüm dalında heykelciğe uzanması yeterli değil ama doğru seçim. Her şeyden önce kostümler üzerine kurulu öyküsünde çok güzel elbiseler ve öyküleri var. Son 10 yıla

Yazının Devamı

Caz Festivali ve Sirel Ekşi

6 Mart 2018

Kolay değil 25 yıl bir etkinliği sürdürmek. Kaliteyi düşürmemek, yükseltmek, hatta simgeleştirmek. İşte bunu başaran İKSEV bu yıl İzmir Caz Festivali’nin çeyrek asrını kutluyor. Bu organizasyonun ağır yükünü taşıyanlardan İKSV genel koordinatörü Sirel Ekşi sorularımıza yanıt verdi.

- Her zaman hep finansal sorunlardan bahsedilir bu tür işlerde, siz nasıl aşıyorsunuz bu sorunu?

Bu konuda en büyük desteği Büyükelçilikler, Konsolosluklar ve Yabancı Kültür Ofisleri veriyorlar. Bu yıl örneğin İzmir Büyükşehir Belediyesi, İstanbul Avusturya Kültür Ofisi, Polonya İstanbul Başkonsolosluğu, İzmir Goethe Enstitüsü, İstanbul Dimitrie Cantemir Romen Kültür Merkezi, İzmir Fransız Kültür Merkezi, İsviçre İzmir Fahri Konsolosluğu, İspanya ve Estonya Büyükelçilikleri ile İzmir İtalya Konsolosluğu işbirliğiyle yapılıyor.

- Açılış konserinden bahsedelim mi?

Yirmi beşinci yılında Festivali, 3 Mart’ta Türk cazının büyük ustası Emin Fındıkoğlu+12 açtı. Türk cazının ustalarını ve gençlerini buluşturan Orkestrası ile Fındıkoğlu Festivalin unutulmazları arasına giren bir konser verdi.

AÇIK CAZ ATÖLYESİ

- Kısaca bu yıl programından bahsedecek olursak..

Konserlerin tümü AASSM Küçük Salonda saat 20.00’de. Progra

Yazının Devamı

Gençlik Başımda Duman

4 Mart 2018

Aynı yatakta uyuyan anne ve kız sahnesiyle açılan ‘Lady Bird’ ilk anda sevgi dolu bir öykünün kapılarını aralıyor. Bunun yanıltıcı olduğu bir sonraki sekansta hemen ortaya çıkıyor. Sürekli tartışan anne kız öykünün ana damarı. Filmin anlatısı beğenilmemek, başarılı olamamak, sevilmeme kaygısı taşıyan tüm gençlerin hikayesiyle örtüşüyor.

Anne kız çekişmesi de sevgisizlikten değil, ebeveyn olma sorumluluğunun sık sık başkaldırmasından. Çocuğun aşırılıklarına gem vurma kavgası. Odanın dağınıklığı veya yürürken ayağı sürümek bile tartışma nedeni olabiliyor. Sacramento’daki hayatından kurtulup New York taraflarında büyük bir üniversiteye kapağı atmak isteyen 18 yaşı eşiğindeki Christine MacPherson (Saoirse Ronan) kendisine okulda ‘Lady Bird’ lakabını layık görmüştür. Gittiği Katolik lisesinde ahım şahım bir öğrenci de değildir. Daha çok isyanları, dilini tutamamasıyla tanınır. Onun doğduğu yeri terketme isteği annenin hiç onaylamadığı bir durumdur. Ailenin maddi sorunları da uzakta bir tahsile pek uygun değildir.

Ergenlik ön planda dolu dizgin yaşanırken arka planda 2000’li yılların başlarında George w. Bush dönemi, 11 Eylül sonrası yükselen muhafazakâr politikalar, Irak’ın bombalanması

Yazının Devamı

Ari Barokas’tan ilk solo albüm

27 Şubat 2018

Duman grubu-nun bas gitaristi ve ‘Aman Aman’, ‘Senin Marşın’, ‘Yürek’ ve ‘Gözleri Kanlı’ gibi klasikleşmiş şarkıların bestecisi Ari Barokas, ilk solo albümünü çıkardı. ‘Lafıma Gücenme’ tam bir duruş, iç dökme albümü olmuş. Çevresindeki olaylara kayıtsız kalmama durumu var, kendisiyle yüzleşme var. Gerçekten dobra dobra giriyor meseleye ve gücenmemek lazım söylediklerine. ‘Yaşıyorum Sil Baştan’ safkan bir blues parçası. Davulun lokomotif ritmiyle girdiği parçaya, gitarın blues rifleri eşlik ediyor ve kulakta kalıcı sözlerle ilerliyor. Albüm sırasına göre ‘Salaksın’ geliyor, akustik akış içinde sözler çarpıcı: “Bakanlar göremiyor, geldi mi gidemiyor, neyine güveniyor da maşallah, sonumuz da hayırdır maşallah, ademi merkeziyet yine de, muhalefetse illa da, dilini de kesiverirler bir anda”. ‘Yalnızlık Kanında Var’ albümün en hoşuma giden parçası. Sade, akustik bir parça, sözleriyle muhteşem bir uyum yakalamış. ‘Nafile’ ise güncele sitemkâr sözler gönderiyor: “Demokrasi dediler ama nafile, sen bana düşman bakarsan, öldürecek gibisin”. ‘Egotango’ tango ve Ege ritimleri harmanı, kulakları okşuyor.

Albüm, tümüyle dinlendiğinde alışkanlık yaratıyor; müzikalite ve sözler çok

Yazının Devamı