Kovid-19’dan hepimiz bıktık artık. Kime sorarsanız sorun bu pandemi bitsin artık eski normal günlerimize dönelim dileklerinde bulunuyor. Bu maskelerden, kısıtlamalardan kurtulalım artık diyor. Esnaf, tüm çalışanlar, halk ve özellikle de sağlık çalışanları hep beraber neredeyse dayanacak gücümüz kalmamış derecede bıkmış durumdayız. Evet, belki de şu anda dünyadaki herkesin istisnasız aynı fikirde olduğu tek konu bu. Din, dil, ırk, milliyet, yaş, cins, meslek gözetmeksizin hepimiz salgının bitmesini istiyoruz. Bu çok güzel de maalesef hiçbir şey aman keşke şöyle olsun demekle veya sadece istemekle olmuyor. Bu dileği yerine getirmek için de biraz çaba lazım, çare bulabilmek lazım. Çabayı hepimiz göstereceğiz, pandemiyle ilgili kurallara dikkat edeceğiz, virüsün yayılmasını, bulaşmasını önlemek için maske, mesafe, temizlik kuralını unutmayacağız. Çareyi bulmak da elbette bilim adamlarının görevi. Bunun için de daha pandemi ilan edilir edilmez dünyanın dört bir tarafında konuyla ilgilenen kişiler kollarını
Kovid-19 pandemisinin iyice artış gösterdiği bugünlerde ister hastalığı geçirmiş olsun ister olmasın her yaştan kişinin ortak şikayeti efor esnasında eskiye oranla daha çabuk yorulmak. Bu şikâyet insanları acaba kalp hastalığı mı var diye endişelendirip, kalp kontrollerini yaptırmaya hastaneye getirecek kadar, hatta bazılarını panik atağa sevk edecek kadar etkileyebiliyor. Gelin önce efor kapasitesinde düşüş, eforla olabilecek nefes darlığı, çarpıntı gibi şikayetlerin hangi sebeplerle ortaya çıkabileceğine bir bakalım.
Kondisyon azlığı
Efor kapasitesindeki düşmede en sık gözlemlediğimiz sebeplerden biri, kondisyon azlığıdır. Nasıl ki profesyonel sporcular senede sadece bir sezonluk karşılaşmalar için ya da olimpiyatlara hazırlananlar 4 yılda bir yapılan bu karşılaşmalar için yıl boyunca çalışıp antrenmanlara katılıyorsa, efor kapasitemizi artırmak ya da belli bir seviyede tutmak için biz de devamlı spor, en azından yürüyüş yapmalıyız. Aksi takdirde birkaç basamağı bile hızlıca çıktığımızda ya da kısacık bir mesafeyi bile koşmaya kalkıştığımızda hemen nefes
Çinko bağışıklığımız için önemli bir mineraldir. Bu nedenle özellikle şu günlerde yeni koronavirüsle olan savaşımızda işe yarayacağını düşündüğümüz tüm silahları en iyi şekilde kullanırken çinkoyu da ihmal etmemeliyiz.
Bağışıklığımız için önemlidir: Çinkonun bağışıklık sistemimize olan etkisini göstermek için bugüne kadar birçok bilimsel çalışma yapılmıştır. Çinko bağışıklığımızı sağlayan T ve B hücrelerinin etkileşiminde önemli rol oynayan sinyal proteinlerinin yapısında yer alır. Çinko eksikliği bağışıklık yanıtının bozulmasına, T ve B hücrelerinin sayının azalmasına, işlevlerinin bozulmasına doğrudan etki eder. Tam kan sayımı yaptırdığımızda hani ne işe yaradığını bilmediğimiz bir dolu sonuç alt alta çıkar ya. Bunlardan bağışıklığımızla ilgili olan lenfositlerin sayısının azalmasında, nötrofil, monosit ve makrofajların işlevlerinin bozulmasında da çinko eksikliği rol oynayabilir. Bağışıklık sistemindeki bu bozulma covid-19 salgınında çok korkulan sitokin fırtınasının oluşmasında da etkili rol oynar.
İ
Kış gelince artan üst solunum yolu enfeksiyonlarından korunmak için büyüklerimizden de öğrendiğimiz gibi bol limonlu çorba ile bol portakal mandalina gibi C vitamininden zengin gıdalarla beslenmeye dikkat ederiz. Bu vitamini almak soğuk algınlığından kurtulmak ya da korunmak için ilk başvurduğumuz yollardan biridir. Yeni koronavirüs sebebiyle şu sıralar bizim için C vitamininin virüslere olan etkisi ve bağışıklığımızı yükseltmesi en ön planda önem taşıyor. Oysa C vitamininin daha birçok faydaları da var. Gelin biraz bu vitaminin marifetlerine ve özelliklerine bir göz atalım.
C vitamininin tıptaki adı askorbik asittir. Besinlerdeki askorbik asit, vücuda alındıktan birkaç saat sonra ince bağırsaktan emilerek kana geçer. Kan dolaşımı sayesinde dokulara taşınır. Suda eriyen bir vitamindir. Kullanılacağı yerde kullanılıp fazlası terle ve böbrekler yoluyla idrarla atılır. Bu vitamin depolanmayıp fazlası atıldığı için her gün belli miktarda tekrar alınması gerekir. Hamilelerde ve sigara içenlerde günlük C vitamini ihtiyacı daha fazladır.
Daha
Kovid 19 pandemisinde tedaviye erken başlamak ve virüsün yayılmasını önlemek için virüsü taşıyan kişilerin mümkün olan en erken zaman içinde tespit edilip tedavi ve izolasyonlarını uygulamak gerekir. Bu yaklaşım tüm pandemilerde en etkili ve en önemli olmazsa olmaz yapılması gereken bir harekettir.
Bulaşma yolları
Virüsün en önemli bulaşma yolu hasta kişinin konuşarak hatta sadece nefes alıp verirken ortama yaydığı virüsleri solunum yoluyla almakla gerçekleşir. Öksürmek, bağırmak, gülmek, efor sarf ederken daha kuvvetli nefes alıp vermek bu yolla bulaşmayı daha da kolaylaştırır. Daha çok ağızdan yayılan damlacıklar içindeki virüsler kısa bir süre havada asılı kalıp daha sonra da yere veya yakın yüzeye düşerler. Eğer yakın mesafede bulunan bir kişi varsa ve maske taşımıyorsa bu virüsü daha bir yere düşmeden solunum yoluyla ağız veya burundan alır. Virüs ile bulaşmış yerlere dokunduktan sonra elleri yıkamadan ağız, burun ve göze değdirince de virüsü kendine bulaştırmak mümkündür.
Korunma yolları
Virüs
Yaz mevsimi bitti, güneşli günlerin yerini bulutlu ve yağmurlu günler aldı. Bize güneşin hediyesi olan D vitaminini de yavaş yavaş tüketmeye başladık. Eksikliğinde sayısız sorunlarla karşılaştığımız bu vitamini artık yükseltme dönemine girmiş bulunuyoruz.
Vitaminden daha çok bir hormon gibi etki eden D vitamininin esas kaynağı güneştir. Ancak mantar, maydanoz, tahıl gibi bitkisel besinlerden D2 yumurta sarısı, yağlı balıklar ve karaciğer gibi hayvansal besinlerden D3 şeklinde gıdalardan da çok az miktarda alınabilir. Magnezyum, A ve K vitamini, D vitamininin emilimini kolaylaştırır. Bu nedenle D vitamini alırken yanı sıra beslenmenize bu mineral ve vitaminleri içeren kuruyemişleri, ıspanak, Brüksel lahanası, kuşkonmaz, havuç, bal kabağı gibi besinleri katarsanız daha iyi olur.
Güneşten faydalanırken D vitaminin üretiminde etkili olan birçok özellik daha vardır. Örneğin ten renginiz koyu ise D vitamini için güneşten faydalanma oranınız açık renk tenlilere göre daha düşüktür. Güneş yanığı konusunda şanslı olan bu kimselerin yeterli D vitamini
Yeni korona virüsle olan savaşımız maalesef hala devam etmekte. Ne ilginçtir ki burada tüm devletler sınır, din, dil, ırk gözetmeksizin aynı tarafta ve karşılarında mikroskopla görülebilecek kadar küçük bir varlık var. Bu küçük mikrop tüm insanlığa karşı gelerek aylardır dayanıyor ve geçen bunca zamana, harcanan bu kadar çabaya rağmen daha da güçlenerek dayanmaya devam ediyor. Ölüm sayıları ve hasta sayıları yani bizim taraftaki kayıp da giderek artıyor.
Tek silahımız savunmayı güçlendirmek
Virüsle mücadelede başarılı olmanın tek yolu 3 silahşorumuz maske, mesafe ve temizlik. Ama tabi hep birlikte buna uymak gerekiyor. Bilerek ya da bilmeyerek bu basit üçlüyü atlarsak işte içinde bulunduğumuz çıkmaza gireriz. Bizi bu çıkmaza sokan ama bilmeden hareket edenlere biraz daha dikkatli olmalarını öneririm. Ancak bilerek kuralları çiğneyenler savaş suçlusu gibi hareket ettiklerini de bilmelidirler.
Ne yazık ki vücuda girdikten sonra bu virüsü yok eden bir ilacımız yok Yani insan
Sonbahar mevsimine girdiğimiz bu aylarda havaların soğumasıyla beraber insanlar açık alanlardan, parklardan, bahçelerden, teraslardan yavaş yavaş kapalı olan yerlere geçmeye başladı. Kapalı alanlarda bir araya gelmek ise yeni koronavirüs, soğuk algınlığı, grip gibi damlacık yoluyla bulaşan hastalıkların kolayca bulaşmasını sağlayarak daha da artmasına yol açıyor. Bunun üzerine bir de havaların soğuması sebebiyle olan üşütmeleri de katarsak bu hastalıklar açısından oldukça riskli bir mevsime girdiğimizi söyleyebiliriz.
Grip ve nezlenin farkı
Grip ve nezle yani basit soğuk algınlığı birbirinden farklı hastalıklar olmasına rağmen çok karışır. Nezlenin en sık görülen belirtileri arasında hapşırma, burun akıntısı beraberine burun tıkanıklığı, gözlerde kızarma, sulanma ve yanma bazen yüz ve alın bölgesinde dolgunluk hissi, baş ağrısı, boğaz ağrısı ve boğazda gıcık hissi, öksürük, koku ve tat duyularında azalma sayılabilir. Yaklaşık bir hafta sürer. Genellikle ateş olmaz ve hastalık hafif bir şekilde ayakta geçirilebilir. Grip ise sıklıkla ani olarak