8 Mart Dünya Kadınlar Günü yeryüzündeki tüm hemcinslerime kutlu olsun. Bugünün özeline bir kardiyolog olarak kadın kalbinin özelliklerinden bahsetmek istiyorum. Duygusal anlamda erkek ve kadın arasında doğal olarak bir farklılık var. Bunu hepimiz biliyoruz. Duyguları kalbe bağladığımız için aradaki farkın bu manada olduğu aklımıza gelebilir. Ancak benim bahsedeceğim gerçek anlamda bilimsel ve yapısal farklılıklar.
Kadın kalbi daha küçük
Kalbin büyüklüğü biraz cüsse ile ilişkili tabii ki. Buna bağlı olarak da kadın kalbinin erkek kalbine oranla daha küçük olması da doğal olmalı. Yapılan çalışmalar aradaki bu farkın yaklaşık olarak 60 gram olduğunu söylüyor. Yani erkek kalbi kadın kabinden yaklaşık olarak bir yumurta ağırlığı kadar daha büyük.
Kadın kalp damarları daha ince
Kalbin boyutundaki bu fark ile beraber damarlarında da benzer şekilde farklılık vardır. Kadın kalbindeki damarların erkek kalbinde görülen damarlara göre daha ince olması tedavi amacıyla yapılan müdahalelerde çok az da olsa bir zorluk yaratır.
Kadında kalp damarlarında tıkanıklık daha geç yaşta başlar
Kalp damar hastalıklarında risk faktörlerini sayarken erkek cinsiyetin de risk faktörü olduğundan bahsederiz. Yaş gibi değiştirilemeyen bir risk faktörü olan erkek cinsiyet, menopozdan sonra her iki cinste de eşitlenir. Aslında ateroskleroz yani halk arasındaki adıyla damar sertleşmesi süreci dünyaya gelmekle beraber başlar. Kiminde çok yavaş ilerler, hiçbir zaman damarlarda anlamlı bir darlık yapmaz. Kiminde hızlı ilerler, beklenen yaştan çok daha önce kalp damarlarında darlık başlar. Kiminde yavaş ilerlerken değişik sebeplerle belli bir dönemde risk faktörlerinde artış görülmesine bağlı olarak daha hızlı ilerler. Tüm bu ilerlemelerin hızı kişiden kişiye değişir. Kişinin yaşam tarzına, genetik özelliklerine ve diğer risk faktörlerine bağlı olarak değişen derecelerde etkilenir. Ancak kadın ve erkek arasında da kadınların lehine olacak şekilde bir fark vardır. Kadınlar menopoza kadar kendilerine özgü olan östrojen hormonunun koruyucu etkisindedir. Bu durum hemen insanın aklına şunu getiriyor. O zaman damar sertliğinin oluşumuna karşı kadını koruyan bu hormonu menopoz sonrası ilaç gibi verelim. Tabi bu parlak fikir bilim insanlarının da aklına gelmiş. Bu konuda bilimsel araştırmalar yapmışlar. Maalesef sonuç beklenildiği gibi öyle basitçe halledilecek türde çıkmamış. Yani sentetik östrojen doğal östrojenin yerini tutmuyor.
Kadın kalp damarları spazma (büzülmeye) daha çok meyillidir
Kadın kalbindeki damarlar ateroskleroz ile tıkanma yani damar sertliğini oluşturan plakların ileri darlık yapması konusunda uzunca bir süre korunsa da yapısal olarak birtakım şanssızlıklara da sahip. İnce ve narin olan bu damarlar aynı zamanda spazm dediğimiz büzülmelere de daha meyilli oluyor.
Kadın kalp damarları pıhtı oluşturmaya daha çok meyilli
Damarların ince ve spazma yatkın olması içinden geçen kanda pıhtı oluşumunu da kolaylaştırır. Özellikle doğum kontrol hapı kullanan ve sigara içen kadınlarda bu risk daha fazladır.
Kadınlarda kalp hastalığı belirtilerine rağmen tanı zor konuluyor
Kadınlarda kalp damar hastalığı kolayca gözden kaçabiliyor. Yapılan efor testlerinin yanıltıcı olarak normal çıkması daha sık gözleniyor.
Kadınlarda çarpıntı daha sık gözleniyor
Kalp hastalığı belirtilerinden en yaygın görülen çarpıntı, tıptaki adıyla da taşikardi oldukça rahatsız edici, endişe verici ve yorucu bir belirtidir. Kadınlarda daha sık gözlenir. Çoğu zaman bir hastalığa bile bağlanamayabilir. Basit bir anemi yani kansızlık ya da tiroid bezinin fazla çalışması ya da sadece çok çay kahve içmeye bağlı olabilir. Kimi zaman bir kalp kapak hastalığı, hipertansiyon ya da kalp yetersizliği belirtisi olabilir.
Gebelikte kalbin yükü artıyor
Kadınlarda gebelik boyunca kalbin yükü artar. Hormonlardaki değişiklik ile beraber kan hacmi artar. Nabız sayısı artar. Bu tamamen fizyolojik yani normal bir olaydır. Ancak bazen işler yolunda gitmez. Gebelikte görülen hipertansiyon, preeklampsi ve eklampsi açısından son derece önemlidir. Halk arasında gebelik zehirlenmesi olarak bilinen epilepsiye benzer kasılmaların da görülebildiği bu durum anne ve bebeğin hayatını tehlikeye sokabilir.
Kırık kalp sendromuna kadınlarda daha çok rastlanıyor
İlk kez 1990 yılında Japonya’da tanımlanan bu sendroma hastalığın kalbe yaptığı etki yüzünden görüntüsünün çok benzemesinden dolayı Japonca’da ahtapot yakalamak için kullanılan boynu dar, gövdesi geniş, balon şeklinde kap anlamına gelen Takotsubo adı verilmiştir. Tıp literatüründe kırık kalpler sendromu olarak da tanınan hastalık, erkeklere kıyasla kadınlarda daha sık görülür ve sıklıkla da 50 yaş üzerinde rastlanır. Belirtiler stres ve üzüntüyü takiben aniden başlar. Nefes darlığı ve göğüs ağrısı kalp krizine benzer özellikleri taşır. Bu korkuyla acil servise giden hastada EKG değişiklikleri gözlenir. Kanda kalp krizi esnasında yükselen enzim tespit edilir. Ekokardiyografide kasılma bozukluğu ve hastalığın adını aldığı görüntü tespit edilir. Buraya kadar olay tipik kalp enfarktüsü olarak tanımlanacakken koroner anjiyografi yapıldığında damarların açık olduğu gözlenir. Bazı vakalarda hastalık ağır seyredebildiği gibi sıklıkla olaydan birkaç hafta geçtikten sonra tamamen bir düzelme gözlenebilir .