Air-fryer yeni nesil bir pişirme yöntemi ve ilk ortaya çıkışı daha eski olmasına rağmen pandemi nedeniyle 2020 yılından bu yana oldukça popüler... Bu yöntemle balık, tavuk, patates, mücver birçok besin pişirilebiliyor.
Air-fryer bir hava fritözüdür. Sıcak havayı besinlerin etrafında dolaştırarak pişiriyor, kızartıyor. Derin yağda kızartmaya göre önemli miktarda daha az yağ kullanarak pişirme işlemini sağlar. Aynı zamanda kanserle ilişkili bir madde olan ''akrilamid'' oluşumunda derin yağda kızartmaya göre yüzde 90'a kadar azalma sağlar. Bununla birlikte, air-fryer yöntemi ile pişirilen besinler kızarmış besinlerdir.
Bu yazımda air-fryer'ların avantaj ve dezavantajarına değineceğim.
Air-fryer'in avantajlarını inceleyecek olursak;
1. Yemekleri çok az yağda, neredeyse yağsız pişirme imkanı sunuyor. Bu ekolojik denge açısından da olumlu bir durum.
2. Hava ile pişmesi nedeniyle duman ve koku oluşumunu engelliyor.
3. Derin yağda kızartmaya göre yüzde 1'den daha az oranda yağ gerektiriyor. Böylece öğünde alınan yağ miktarının azalmasına ve yiyeceğin kalorisinin düşmesini
Kesin bilgi yayalım ‘az yemek şişmanlatır!’
Kilo vermek için bana ulaşan danışanlarımın ortak ve yaygın hatalarından birisi az yemeleri oluyor. Kimisi şok diyetlerle, kimisi öğün atlayarak, kimisi sabahtan akşama kadar aç gezerek yemesi GEREKEN miktarda yemiyor. Böylelikle günlük enerji alımını azalttığından dolayı kilo vereceğini düşünüyorlar. Bu bir yanılgıdır!
Önce 5 kilo veriyor sonra 8 kilo alıyor... Sonra 5 kilo daha veriyor ama zamanla 10 kilo daha alıyor. Uzun vadede kilo vermenin aksine şişmanlıyor hatta obez oluyorlar… Bunun bilimsel adı ‘’yo-yo etkisi’’.
Oysa ki metabolizmanız beslenmek istiyor!
Metabolizmanızın çalışmasını hatta hızlanmasını istiyorsanız yeterli ve dengeli beslenmeniz şart. Kilo verme sürecinde dahi olsanız gerek protein gerek karbonhidrat gerek yağ gerekse vitamin ve mineral alımınız ihtiyacınız kadar olmalı. İhtiyaçtan az ve fazla yemek ne yazık ki metabolizmanızı olumsuz etkiliyor.
İhtiyacınızdan az beslendiğinizde metabolizma bunu ‘’kıtlık-açlık tehdidi’’ olarak algılıyor ve hayatta kalabilmek
Ailesel Akdeniz Ateşi, kısaca FMF. Otozomal resesif geçişli yani nesilden nesle aktarılabilen inflamatuar bir hastalık. Bulunduğumuz coğrafyada görülme sıklığı diğer bölgelerden fazla. FMF, akraba evliliklerinin yaygın olduğu Türkiye nüfusunun % 0,1'inde görülmektedir ve her beş kişiden biri mutasyon taşıyıcısıdır.
Bu hastalık taşıyıcı bireylerde herhangi bir semptom görülmezken FMF bireylerde belli dönemlerde ataklarla seyretmektedir. Atak sırasında ateş, karın ve göğüs ağrısı, çeşitli eklem bölgelerde artrit yani bir çeşit inflamasyon ve amiloid birikimi gözlenebilmektedir.
FMF bireyler beslenmelerinde nelere dikkat etmeli?
FMF'te atakların oluşmasını engellemek ve geciktirmek adına bağışıklık sistemini güçlendirmek oldukça önemlidir.
Güçlük bağışıklık için de;
- Öğün atlanmamalı.
- Gün içerisinde yeterli miktarda (ortalama 8-12 bardak) su içilmeli.
- Probiyotik besinlerden faydalanmalı. Yani günlük beslenmede doğal olarak ferment olmuş besinlere (yoğurt, kefir gibi) yer verilmeli.
Önümüz, arkamız, sağımız, solumuz stres... Kime sorsan stresli anlarından bahsediyor. Üstüne üstlük stresli dönemlerde yeme alışkanlıklarımız da değişebiliyor. Stresli dönemlerde kimimizin iştahı kesiliyor kimimizin iştahı açılıyor. İştahı açılanlar hızlı enerji kaynağı olarak karbonhidrata yöneliyor. Çikolata, kek, şekerlemeler stresli anlarda ilk akla gelenler oluyor. Sonrasında yaşanan keşke yemeseydim pişmanlığı da stresi arttırıyor...
Peki nasıl strese karşı nasıl beslenmeliyiz?
1. Potasyum içerikli besinler stres ve baş ağrısının önlenmesinde etkilidir.
Havuç, pancar, patates gibi kök sebzeler; muz, kivi, kuru meyveler, kurubaklagiller iyi potasyum kaynaklarıdır.
2. Triptofandan zengin beslenme mutluluk hormonu salgısını arttırıyor.
Triptofan içerikli besinlerden kabak çekirdeği, hindi eti, yeşil mercimek mutluluk hormonu olan serotonine dönüşüyor ve mutlu ediyor.
3. Bazı bitki çayları sizi rahatlatır ve stresinizi kontrol altına almanıza yardımcı olur.
Melisa, papatya, rezene, Roibos stresi azaltan bitki çaylarındandır. Günde 1-2 fincan bu &
Sıcak havalarda yeterli su tüketimi ve beslenme oldukça önemli hale gelmektedir. Hava sıcaklığı ve nem ile terleyen vücutta su ve mineral kaybı meydana gelmektedir. Bu kayıplar tansiyonda dengesizlik, halsizlik, yorgunluk ve baş ağrısı problemlerine neden olabilir.
1. Yeterli su tüketin.
Günlük vücut ağırlığınız başına (kg) 30-35 mL su içmeniz önemli. Yani 60 kg bir bireyin 1800- 2100 mL su ihtiyacı bulunmakta... Bir su bardağı 200 mL olduğundan günlük 9-11 bardak arası bir su tüketimine denk gelmekte. Sizler de kendi değerlerinize göre bireysel su ihtiyacınızı hesaplayabilirsiniz. Özellikle yaşlı bireyler ve çocuklar için su hayati önem taşır.
2. Aşırı yağlı yiyeceklerden uzak durun.
Krema, mayonez, sakatatlar, ısıl işlem görmüş et ürünleri (salam, sosis vb) yaz aylarında yenilmemesi gerekenlerden. Çünkü hem bozulması kolaydır hem de yüksek yağ içeriği nedeniyle sindirim sistemi problemlerine yol açabilir.
Kızartma yerine fırınlama yöntemiyle besinleri pişirme bu mevsime daha uygun ve sağlıklı bir alternatiftir. Et grubunda az
Kurban Bayramı'nda sindirim sistemi problemleri yaşıyorsanız, emin olun yalnız değilsiniz. Kurban Bayramı'nda özellikle dinlendirilmeden tüketilen etlerle beraber birçok birey hazımsızlık problemi yaşayabiliyor. Hazımsızlığa karşı beslenmenizde bazı şeylere dikkat etmeniz rahatlamanıza yardımcı olacaktır;
1. Az ve sık beslenin
Yemeyin demeyeceğim yiyin ancak öğün başına biraz daha küçük porsiyonlarla ve sık yediğinizde hazımsızlık problemini daha az yaşadığınızı fark edeceksiniz.
2. Baharatlardan faydalanın
Hazımsızlığa karşı kırmızı et ile beraber kişniş, kekik, biberiye; köfte içerisine eklenen kimyon hazımsızlığa ve gaz problemine karşı yardımcıdır. Bunun yanı sıra; kişniş, rezene ve kimyon içerikli demlediğiniz bitki çayı yine şişkinliğin giderilmesine destek olacaktır. Keza nane, anason, papatya, melisa veya rezene çayını (yemeklerden hemen sonra) tercih edebilirsiniz.
3. Besinler çok sıcakken ya da çok soğukken yemeyin
Sıcak havalarda içilen çok soğuk su, dondurma veya acele ile yenen çok sıcak yemekler hazımsızlık şikayetinizi arttırabilir. Besinleri ılıkken
Maalesef pandeminin ülkemizde pik yaptığı bu dönemde her gün on binlerce kişi koronavirüs pozitif tanısı alıyor… İyi haber şu ki birçok birey bu hastalığı evde atlatıyor. Bu yazımda sizlere evde karantinadayken daha iyi bir bağışıklık için 7 kural ile beslenmede nelere dikkat edilebileceğine yer vereceğim.
Öncelikle bu dönemde çok yemek değil yeterli ve doğru yemek!
‘’Çok yersen iyileşirsin yerine doğru besin tercihleri yaparsan daha kolay iyileşirsin’’ daha doğru bir bakış açısı. Pek tabii, ihtiyaç kadar besin tüketilmediğinde bağışıklık sistemi olumsuz etkileniyor. Bu yüzden yeterli beslenmek, öğün atlamamak bu dönemde çok önemli. Bazı tat ve koku kaybı yaşayan bireylerde iştah kaybı da olabiliyor ancak bu dönemde de kendinizi zorlayarak ihtiyacınız kadar besinleri tüketmelisiniz.
Diğer önemli nokta ise doğru besin tercihleri… Bir öğünün bir tabak makarna olması ile çorba, et grubundan bir şeyler (kırmızı et, tavuk eti, balık eti, kurubaklagiller vb), yanında salata olması arasında çok fark
Ramazan ayında tutulan oruç ile bireylerin günlük beslenme şekli ve öğün sayısı değişir. İlkbahar mevsiminde geçireceğimiz Ramazan ayında bu yıl, günlerin uzun ve sıcak olması sebebiyle en önemli nokta kuşkusuz yeterli sıvı tüketimi. Bunun yanı sıra;
1. Ramazan ayında kilo alanlar dikkat!
Bazı bireyler Ramazan ayında kilo almaya meyillidir. Bu durumun en önemli sebebi; uzun süreli açlık sonrası iftarda hızla ve çok miktarda besin tüketimidir. Bunun için önerim iftarda sıvılar ile katı besinleri birbirinden ayırın ve iki grup arasında 5-10 dakika ara verin. Yani;
Su ile orucunuzu açın yanında 1-2 hurma ile kan şekerini yükseltin.
1 kase çorba ve 1 bardak ayranı için ve sofradan 5-10 dakika kalkın. Kalkamıyorsanız çatalı, kaşığı elinizden bırakın. Sonra ana yemek ve salata ile devam edin.
2. Artan tatlı ihtiyacına karşı ne yapmalı?
Oruç tutan bireylerde gün içerisinde yaşanan açlık ile kan şekeri düşer. Yanı sıra vücut sıcaklığının da düşmesi ile hızlı enerji kaynağına yani şekere, tatlıya yönelim oluşur. Peki, artan tatlı